Düşüşü hızlandı
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, başkan olur olmaz izleyeceği dış politikayı “Amerika geri dönüyor” cümlesiyle özetlemişti. 5 Şubat 2021'de Dışişleri Bakanlığına yaptığı ilk ziyarette Donald Trump'ın "Önce Amerika" politikası döneminin sona erdiğini belirten Biden, "Amerika geri dönüyor. Diplomasi geri dönüyor" dedi.
Biden, 10 Haziran 2021'de İngiltere'de yapılan G7 Zirvesi'nde de ABD'nin geri döndüğünü söyledi. Oysa gelişmeler ABD ve kendisi için hiç öyle olmadı. 19 Mart'ta uçağa binerken üç kez düşen Biden'ın geride bıraktığı 9 aylık süreç, ABD'nin düşüşünü hızlandırdı. Yani Biden ile ABD'nin kaderi birleşti.
AFGANİSTAN-IRAK-SUUDİ ARABİSTAN
Geçen ay, Taliban'ın kurtuluş savaşı zafere ulaştı. Yoksul Afgan milleti, dünyanın en büyük gücünü ardına bakmaktan kaçmak zorunda bıraktı. 20 yıllık işgal biterken, kukla hükûmetin yıkılışını ve işbirlikçilerin ABD uçaklarının tekerlerinin altında kalışını ibretle izledik. Kaçan ABD, silahlarını bırakırken Afgan milletinin parasına el koymayı ihmal etmedi. Parayı, silahtan daha önemli görüyorlardı.
ABD'nin yenilgi itirafı en üst düzeyden yapıldı. Hatta kendileri de bu duruma inanamıyorlardı. ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley, Afgan ordusunun ve hükümetin Taliban karşısında 11 gün içinde çökeceğine dair hiçbir ibare görmediklerini söyledi. Ama bu itiraf, ABD'nin halini en iyi şekilde anlatıyordu. Artık ABD içinden öngörülemeyen bir süreç başlamıştı. Asya beklenenden hızlı yükseliyordu.
ABD, Afganistan'la kalmadı. Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'ın 115 kilometre güneydoğusunda bulunan Prens Sultan Hava Üssü'ndeki gelişmiş hava savunma sistemlerini ve Patriotlarını geri çektiğini açıkladı. ABD ile Suudi Arabistan'ın arası Biden'ın başkan olmasından beri bozuk. Biden, Kaşıkçı cinayetinin hesabını soracaklarını söylemişti. Şimdi soru şu: Suudiler hava savunma sistemini kimden alacak? Rusya, “Suudi Arabistan'a S-400 tedarik etmeye hazırız derken bir başka alternatif de Çin. Her iki sonuçta da, Suudi Arabistan için Asya'ya yönelme süreci hızlanacak. Zaten ABD Afganistan'dan kaçmakla meşgulken, Suudi Arabistan Savunma Bakan Yardımcısı Prens Halid bin Selman bin Abdulaziz'in 24 Ağustos'ta Moskova'yı ziyaret etmesi ve iki ülke arasında ortak askeri işbirliği alanlarını geliştirilmesini öngören bir anlaşma imzalaması bunun en açık kanıtıdır.
Öte yandan Irak Parlamentosu Güvenlik ve Savunma Komisyonu Üyesi Bedir Zeyadi de, ABD'nin Irak'tan çekilme süreciyle ilgili açıklamalarda bulundu. Zeyadi yaptığı açıklamada,“Washington ile Bağdat arasındaki anlaşmaya göre 31 Aralık’a kadar ABD’nin Irak’ta bulunan muharip güçleri tamamen çekilmiş olacak. Çekilme süreci 3 hafta sonra başlayacak.” dedi.
GÜNEY KORE'Yİ İKNA EDEMEDİLER
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon)'na göre Irak’ta 2 bin 500 Amerikan askeri bulunuyor.
Washington, Batı Asya'dan çekilme hazırlıklarını sürdürürken, gözünü diktiği Güney Çin Denizi'nde de olumsuz gelişmeleler yaşıyor. ABD, bölgede Çin'in yükselişine karşı yaklaşık 70 yıldır müttefiki olan Güney Kore'yi ikna edemiyor.
ABD, Güney Çin Denizi ve Hint Okyanusu'nda Japonya, Avustralya ve Hindistan ile Çin'e karşı Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (QUAD) kurdu. Bu diyaloga Güney Kore (Kore Cumhuriyeti)'yi de katmak istiyor. Fakat Güney Kore, en büyük ticari ortağı olan Çin'e karşı bu ittifaka katılmakta isteksiz. ABD, Seul yönetiminden şimdiye kadar olumlu bir yanıt alamamış durumda.
PKK'YI WASHINGTON'A DAVET ETTİLER
Türkiye'de ABD'yi yenilmez olarak gören Batıcılar, Afganistan hezimeti sonrası ilk olarak bunun taktiksel olduğunu, ABD'nin daha güçlü geri gelmek için Taliban'la anlaştığını ileri sürmüştü. Peki Suudi Arabistan ve Irak'tan geri çekiliş de mi taktiksel? Bunun taktiksel bir geri çekiliş olmadığını açık bir şekilde görüyoruz. ABD ile işbirliği yapan ülkelerde panik çoktan başlamış durumda. Güney Kore, Ukrayna gibi ülkelerin basınında ve PKK yayın organlarında yayımlanan haber ve yazılarda “ABD bizi de satacak” fikri öne çıkıyor.
Özellikle PKK/PYD'nin paniği ABD'nin Suriye'deki varlığının devam edip etmeyeceği tartışmasını da beraberinde getirdi. ABD basınında “Suriye'den çıkar mıyız” sorusu sıkça soruluyor. Trump döneminde Suriye'deki asker sayısını azaltan ABD, Biden başa geldiğinden bu yana buradaki askeri varlığını aynen korudu. ABD'nin PKK/PYD buradan çıkmayacağına dair güvence verirken, terörist elebaşlarından Mazlum Kobani Washington Post’a verdiği demeçte ABD'nin Suriye'de bir değişiklik olmayacağına dair güvence verdiklerini belirterek, “Umarım ABD kalır” dedi.
Panik havası sürerken ABD'den yeni bir hamle geldi. ABD, PKK'nın paravan örgütü Demokratik Suriye Meclisi Başkanı İlham Ahmet başkanlığındaki kapsamlı bir heyeti Washington’a davet etti.
Biden yönetiminden, Suriye'den Afganistan, Irak, Suudi Arabistan'da olduğu gibi hızlı bir geri çekilme süreci beklenmiyor. Fakat Türkiye'nin askeri operasyonları, Suriye'nin sahada kazanımları ve Astan Süreci ile stratejik anlamda sıkışan ve yeni arayışlara giren bir ABD var. PKK, ABD'nin bölgemizdeki en önemli piyonu. Yerine kullanabileceği başka bir kuvvet yok. ABD'nin Suriye'den çekilmesi kısa sürede, ancak silahla olabilir. Bu da Türkiye, Suriye, Rusya, İran, Irak'ın atacağı adımlara bağlı. En başta da Türkiye ve Suriye'nin yeniden ilişki kurmasına.
Batı Asya ülkelerinin inisiyatif alarak ABD'ye sahada vuracağı darbe, Biden yönetiminin düşüşünü daha da hızlandıracaktır. O zaman da Trump'ın maça davet ettiği Biden'ı boks ringinde nakavt etmesine bile gerek kalmayacaktır. Ama en önemli nokta: Altın fırsatın kilidi Ankara-Şam anlaşmasından geçiyor.