Duvara toslayan 'EGO'
Bazı arkadaşlarımız yaşarken cenaze olmayı tercih ettiler. Elleri ayakları tutuyor, başları sağa sola dönüyor ama siyaseten mevta durumundalar. Siyasi geleneğimizde adettir. Arkadaşının elinden tutarsın, hatasını yüzüne söylersin. Öyle yumuşak yumuşak da değil. Sarsa sarsa. Söylersin ki, dipsiz kuyulara yuvarlanmasın. Parti, bir döneğin hangi “iyi niyetlerle”, “demokratik amaçlarla” muhalefete başladığını, hangi neoliberal ağızlarla bencilleştiğini giderek nasıl kendini ortak aklın üstünde görmeye başladığını epeyce tecrübe etmiştir.
“Demokrasi yok” diye ağlaşıyorlar ama “Vatan Savaşı” ve “Aynı Gemideyiz” siyasetlerini 6 yıldır yüzlerce toplantıda tartıştık. Organlar kararlar aldı ve tartışma bitti. Küçük bir grup başına silah dayayıp tetiği çekmeyi tercih etti. İntihar kişisel bir tercihtir. Bu yazı da bizim “abi” peşine takılan canlı cenazelere karşı son vazifemiz olsun.
YENİ MERTEBELER İCAT ETTİNİZ
Bu tartışma baştan beri siyasiydi. Ama hizip başı, sizden bunu gizledi. “Bana haksızlık yapılıyor” demagojisi yaptı. Sanki ona “takmıştı” Parti. Bir sürü yalan sıraladı. Eleştirildiği toplantılarda “ben sıradan biri değilim”, “Doğu Perinçek birse, ben de ikiyim” dedi. Devrimci bir partide en olmayacak şeyi, kibri, bolca boca etti üzerinize. Siz de buna kandınız. Gerçeği anlatanlara sinirlendiniz. “Abimiz” dediniz. “İki numaramız” dediniz, “omurga” dediniz, “sıradan biri değil” dediniz. Parti geleneğinde olmayan apolitik mertebeler icat ettiniz.
Partinin organlarına değil, “abilere” itibar ettiniz. Bir de kalkmış yüzünüz kızarmadan “lider fetişizminden” söz ediyorsunuz. Doğu Perinçek bu hareketin teorik ve siyasi önderi. Kimse onun etrafında “abimiz, hemşerimiz, gelince bizim evde kalır” diye toplanmıyor. Dünya çapında bir bilimsel sosyalist. ABD emperyalizmini geriletecek siyasetleri Partisiyle birlikte üretiyor. Son yedi yıldır memlekete yön veriyor. Peki siz? Abim de abim. Abim aşağı abim yukarı. Alın size fetişizmin bayrak taşıyanı: Abi fetişizmi!
FİKRİNİ GİZLEMEK AHLAKSIZLIKTIR
Evet, mesele siyasiydi. Sizden gizlediler. Siz de inandınız. Zayıf ve gizli hizip toplantınızı izledik (Evet). Diyor ki hizip başı “2015’ten beri Parti hatalı siyasetler uyguluyor.” Bir aklı başında insan da demedi ki, “yahu biz ‘parti içi demokrasi’ falan zannediyorduk konuyu. Sen bizi nereye sürüklüyorsun.” İşte abi fetişizmi!
Şimdilerde TV’ye çıkıyor “AKP’ye yamandık” diyor, size “genelge” atıyor “AKP’ye eklendik” diyor. Sorsanıza “abinize”, bunları neden atılmadan önce söylemedi de fikrini gizledi? Bu Partide fikrini gizlemek en büyük ayıplardan değil mi? Neden her sorulduğunda “vallahi de billahi de partiyle aynı fikirdeyim” diyerek yalan söyledi? Çünkü sinsi. Çünkü sizin uyanma ihtimaliniz var. TV programında da mı anlayamadınız? Gözünüze gözünüze sokulan şu koca çelişkiyi görmemek için kafanızı kaç metre kuma soktunuz?
Şimdi bizler çekirdeklerimizi alıp, “küçük abinizin” deyimiyle “Vatan Partisi ile farklarınızı gösterirken” Biden’ın yanına nasıl yuvarlandığınızı ve oralarda eriyip bittiğinizi izleyeceğiz. Yarın FETÖ bu ülkede darbe yapsa, Vatan Partisi’ni, Ak Parti’yi ve MHP’yi hedef alır. Size ise muhtemelen madalya takar. Vatan Partisi’nden kaçanlar, ona küçük akıllarıyla zarar vermeye kalkanlar hep madalyalanmıştır.
'YANLIŞLAR'
Peki ne oldu 2015’ten sonra?
Demek ki “abiniz” kazara bu Partinin başında olsa, PKK’nın hendeklere gömülmesine karşı çıkacaktınız. PKK/PYD’nin Suriye’deki kantonlarının dağıtılmasına engel olacaktınız. HDP’nin kapatılması diye bir gündeminiz olmayacaktı.
15 Temmuz’da davul zurna çalacaktınız! Diyarbakır annelerine sırt çevirecektiniz. “Türkiye gemisini” terk edecektiniz. CHP’ye yanlayacak, farkında bile olmadan ABD gemisine binecektiniz. FETÖ ve PKK ile kol kola “Adalet” yürüyüşüne katılacaktınız. İmamoğlu’na oy verecektiniz…
“2015’ten sonrası yanlış” denenler, işte bu eylemler. Bu Partinin tüzüğünde öncelikli amaç, “emperyalizmin baskı ve denetimine son vermek” biçiminde ifade edilir. Partinin 2015’ten sonraki bütün eylemleri bu çizgidedir.
Öyle ki yazışmalarınızda, evet onlar da bize geliyor, bazı “abileriniz” Parti tarihini 1969 – 2015 olarak belirtiyor. İtiraz edeniniz yok. Demek ki sizin için 15 Temmuz gecesi yok. Sizce de size “yazıklar olsun” denmez mi?
PARALEL PARTİ
Baksanıza içinde “lider ve parti fetişizmi” lafları geçen sözümona bildiriyi alkışlıyorsunuz. Bu neoliberal lafları nasıl kabullendiniz? Siz yakında Mustafa Kemal’i, Lenin’i, Mao’yu da reddedersiniz. Öncü Parti’yi de reddedersiniz. Şu laf Gün Zileli’den, Oral Çalışlar’dan çıksa köpürürdünüz. Lider ve Parti fetişizmiymiş, ağızlara bakın ağızlara.
İçinizden biri diyor ki: Benim için Aydınlık hareketinde bir numara falan, iki numara filan, üç numara beriki, dört numara öteki… Sizin Particiliğiniz böyle miydi? Bir numara Doğu Perinçek’tir. Çünkü Partinin Genel Başkanıdır. Siyasi lideridir. Sonra Partinin Genel Sekreteri ve Başkanlık Kurulu gelir. MYK-MKK diye gider. Örgüt ve disiplin budur. Ama sizin kafanız kabile, eş-dost-hısım-cemaat-hemşeri kafası. Hukuk dışı “önder sıralaması” falan yaptığınıza göre sizin zaten paralel partiniz varmış. Eğer örgütü değil, kişiyi takip ederseniz, koyunlara dönersiniz. Ki döndünüz, aşağıya bakmadan peş peşe uçuruma yuvarlandınız.
DUVARA ÇARPMADAN…
İstisnası yoktur. Her dönen, kendisiyle birlikte hareketin sona ereceğini düşünür. Kafalar bulutlardadır. Hele kuyruğa takılan saflar bir de “abinin” geleneksel hotzotçu örgütlenme tarzına ses etmeyecek müritlikteyse… Heyecanla işe başlarlar. Sonra… Sonra suratlar asılmaya başlar. Tel tel dökülmeye başlarlar. Partinin ezici çoğunluğu yerindedir. Partinin gövdesi sapasağlamdır. Profesyonel çekirdek, milim sarsılmamıştır. Partinin bütün nitelikli unsurları görevinin başındadır. Çatır çatır mücadele devam eder. Emperyalizm ve bütün piyonları yine Partiyi hedef alır. Parti, dünyayı ve ülkeyi değiştirecek programları üretmeye ve fedakâr kadrolarıyla uygulamaya devam eder.
“Abiciler” ise kapalı devre feysbuk gıybeti yaparlar. “Benim şu kadar yıllık emeğim var, bu kadar katkım var” diyerek alçaldıkça alçalırlar. Emek veren on binlerce Aydınlıkçı, ağızları açık okur bu yazılanları. Çünkü ayıptır. Yapılanı, verileni söylemek sadece Partinin geleneğinde değil, halkın töresinde de ayıptır. Bize Partiye verdiğimiz emekle değil, Partiden aldığımız değerlerle övünmek öğretildi. Verdikleri emekleri bildiri haline getirip bedel isteyen bu kişiler Partiden hiçbir şey öğrenmemişler. Öğrenseler, kürsülerde “ben sıradan biri değilim, ben Erol Büyükburç’um” diye büyüklenerek söze başlayanların peşinden gitmezlerdi.
“EGO”, başta biraz Mamak-Yenimahalle seferi yapsa da zamanla eskir, bozulur, tamire değmez olur. Önce garaja çekilir, sonra da hurdaya alınır. Bilemiyorum içinizde geleceği biraz olsun görme feraseti olan kimse var mı? Eğer varsa, bu bozuk otobüs duvara toslamdan ve çok da uzaklaşmadan uygun bir durakta EGO’dan inerse, belki devrimci olarak yaşama ve ölme şerefine sahip olabilir.