12 Ocak 2025 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ECEVİTTEN KILIÇDAROĞLUNA LİDERLİK SINAVI (TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

PAZAR SOHBETİ


ECEVİTTEN KILIÇDAROĞLUNA LİDERLİK SINAVI


Erdoğanın “ÇILGIN PROJESİ” İstanbul Kanalı, bir kez daha rahmetli Ecevit’i gündeme getirdi.
DSP lider Masum Türker bir açıklamayla “Bu proje Ecevitin projesiydi” derken, DSP milletvekili Süleyman Yağız o projenin öyküsünü o yıllarda çalıştığı Yeni Günaydın gazetesindekİ yazısınI güncelleştirerek, Projenin içindeki 10 bin villadan söz ediyordu.

İşe rahmetli Ecevit karışınca benim de birkaç söz söylemem gerekti. Ecevit’ten Kılıçdaroğluna uzanan yolun bir kısmında siyasetteki ve CHP deki yol arkadaşım Ecevit’in nasıl tutarlı, Sosyal Demokrat bir lider olduğunu anlatmaya çalışacağım.

O yol arkadaşlaığının 1973 seçimleri öncesi başladığını yıllar sonra yollarımızın “Parti içindeki uygulamaları”nedeniyle önce bir dizi yazı ve sonra kitap olan “Umudun Tükenişi” kitabımdan sonra ayrıldığını söylemem gerek.. O da beni o kitaptan dolayı değil, eşi Rahşan Ecevitin kedilerini 7 gün dergisinde yazdığım için Ankara il örgütü tarafından Disiplin Kurulu kanalıyla savunmaya çağırmıştı! Elbette bir yazarın savunması gereken hiçbir verilecek hesabım yoktu ve gitmedim, savunma da yapmadım . “Genel Başkanın eşini küçük düşürdüğüm için partiden çıkarıldım”
Oysa 1980 12 Eylül’ünden sonra Ecevit Hamzakoydan dönmüştü, ben GÜNEŞ Gazetesindeydim ve Ecevitle barışmıştık. Dahası, TRT de yayınlanan ve “Bunalımlı Yıllar dizisi için karşılıklı konuşmuştuk” Daha sonra Ecevit Başbakan olmuştu ve benim şimdi “ULUSAL KANAL”devam eden “Politikanın Nabzı”nın çoğu kez konuğu olmuştu.

Demirel der ki:”Siyasette küskünlük, dargınlık olmaz” Doğrudur olmuyor. Ecevite karşı olan saygımı, onu en acımasızca eleştirirken bile, hep korudum. Hala bu Yeni CHP’lilere bakınca, ona haksızlık etmişiz diyorum… O ölümüne dek Atatürk ilkelerine bağlı kalan nadir liderlerden biriydi, başarılı bir devlet adamı olarak tarihteki yerini o nedenle onurla almıştır.

Ben bu sohbette size Ecevit ve Prof. Güneş’ten söz edeceğim. İkisi de bu dünyaya iyi izler bırakarak, eğilmeden bükülmeden göçen iki devlet adamıydı.

Yıl 1973

Ankara Sümer Sokakta çıkardığım ve CHP içinde- Baykalın deyimiyle- çok sirküle edilen- elden ele dolaşan- 7GÜN dergisindeyiz. O gün Ecevit seçim gezilerinden Ankara’ya dönecek. Atilla Bartınlıoğlu, Osman Bölükbaşı ve bazı eski CHP ‘liler bekliyoruz. Rahmetli Bölükbaşıyla yakın bir dostluğumuz var. O günlerde Bölükbaşı sık sık benim büroya uğruyor, siyasetten memleket halinden laflıyoruz. Bölükbaşı benim sabırsız bekleyişimi anlamış olmalı ki; şöyle diyor:
“-Ezlip büzülme. Anladık liderinizi bekliyorsunuz. Aman bekle…” Sonra ekliyor:
“-Sakın kaçırma! Sonra da bana demedi deme. Siyaset erbabından vefa bekleme”
Arkadaşlar Ecevitin Kızılay bulvarına girdiğini haber veriyorlar ve bizler Bölükbaşı’ndan izin alarak Kızılaya doğru koşuyoruz.

Muhteşem bir Başkente giriş. Artık CHP birinci partidir ve Ecevit’e belki de Başbakanlık yolu açılacaktır. Nitekim öyle de oldu. Ancak Ecevit ilk kez o muhteşem sloganları, o yetenekli ve hemen hepsi 19. Kurultaydan seçilip gelmiş gerçek CHP’li yol arkadaşlarıyla otobüsün içinde halkı selamlıyor.

Seçim sonuçları açıklanıyor. CHP birinci partidir ama, o günlerdeki seçim yasasına göre tek başına iktidar olamıyor. Sevinç arayışa dönüyor. Çankaya’da Fahri Korutürk oturmakta ve sonuçlar belli olduktan sonra Ecevit’i çağırıyor ve Hükümeti kurma görevini veriyor. Ama nasıl, kiminle? O başlı başına bir öyküdür ve onu başka zaman anlatırım. MSP ise üçüncü parti olmuş ama, Çankaya “Büyük Koalisyondan yana” Yani AP- CHP ortaklığını öneriyor.Anlaşılıyor ki Cumhurbaşkanının Ecevit’e önerisi o yönde.

TRT de rahmetli Doğan Kasaroğlu Haber Dairesi Başkanı ve bir proğrama davet ediliyorum. 7GÜN, CHP yandaşı ya! Proğrama Cüneyt Arcayürek- Hürriyetten- Güneri Cıvaoğlu – Tercümandan katılıyorlar. Yöneten ise Hüsamettin Çelebi..
Ecevit telefonla arıyor ve diyor ki:
“-Kurtul Bey sizden bir ricam var.” Ne olabilir ki?
“- TRT de programınız varmış. Orada anlatın ki; Büyük koalisyon olmaz. Yani biz AP ile bir araya gelemeyiz. Düşüncelerimiz ayrı, siyaset ve demokrasi anlayışımız ayrı”
“- Aman efendim elbette bu dileğinizi yerine getireceğim” diyorum. Program ARI sinemasının ARI stüdyolarından canlı yayınlanacak. ARI stüdyolarında proğram başlıyor ve hayli uzun süren proğram içinde bir ara pundunu yakalayıp, nasıl bir koalisyon sorusuna getiriyor ve diyorum ki:
“-Bazı çevreler bir Büyük Koalisyondan söz ediyorlar. Benim bildiğim Karaoğlan imajına sahip Ecevit bunu asla kabul etmez. Bunun adı ‘ Olmazı oldurma’ çabasıdır”Mesaj yerine ulaşıyor ve Baykal’la yeni çözümler arıyoruz. Sümer Sokakta hemen 7GÜN ‘ün yanındaki bir handa MSP Genel Merkezi var. Baykalla anlaşarak, MSP Genel Merkezine gidiyor ve Erbakanla kısa bir görüşme yapıyorum. Erbakan nazik ama çok da konıuşkan. O nedenle asıl konuyu açamıyorum. Erbakanın mütevazi odasının dışında ise, bir genç adam var. Salonda bir masa başında oturmakta: Genel Sekreter Oğuzhan Asıltürk. Ona yaklaşıyorum ve diyorum ki:
“-Oğuzhan Bey , ne dersiniz sizi Baykalla benim büromda görüştürsem. Bu koalisyonu MSP ile yapsak?” Asıltürk sevecen, ılımlı ve anlayışlı:
“-Neden olmasın? İki parti de Milli Ekonomi ve bağımsızlıktan yana. Ben Hocayla konuşayım. Sonra siz arayayım” GenelSekreter Hocayla konuşuyor. Hoca da olumlu. Baykal’a haberi ulaştırıyorum. O da Ecevit’le konuşuyor. İş kıvamına geliyor ve iki genç adam Baykal- Asıltürk benim odama geliyorlar. CHP- MSP koalisyonunun temelini atacaklar. Büronun içinde Ecevitin Başbakan olmasını bekleyen o kadar CHP ‘li var ki? Ben iki politikacıyı bırakıyor ve Baykalın sen de da kal demesine karşın:
“- Bu iş başka! Ben gazeteciyim siz rahat konuşun” diyerek kapıyı kapatıyorum(NOT:.Bu olayı kitaplarımda çoğu kez anlattığımı da ekleyeyim…)
O gün ilk anlaşma oluyor. Bakanlıkların dağılımında İçişleri Bakanlığıı sorun oluyor. Gene devreye giriyoruz ve İç işleri Bakanlığına Oğuzhan Asıltürk’ü oturtmaya Ecevit ikna ediliyor. Ecevit Kabineyi kuruyor. Baykal Maliye Bakanı, Asıltürk İçişleri Bakanı, Erol Çevikçe de Bayındırlık Bakanı.

TUTARLI LİDER OLMAK

Hükümet güven oyu alacak ve ben İstanbul’dayım. Rahmetli Ertuğrul Soysal beni Yeşilyurttaki evine davet ediyor. Masada Soysalın eşi, bir de Can Kıraç olacak. Orada konuşacağız. Ülkede Ecevit rüzgarı esiyor. Kimileri o Koalisyona “ Tarihi Yanılgı”
Derlerdi. İstanbul’da bazı Bankaların ya Genel Müdürleri, ya da Yönetim Kurulu Başkanlarıyla randevularda konuşuyorum. Sanayi ve Ticaret ıodaları başkanlarını ziyaret ediyorum. Finans piyasası huzursuz. Solcu Ecevitten ürkmekteler. O Ertuğrul Sosyalın yemeğinde Ecevitin TV konuşmasını Can Kıraçla birlikte dilerken, Can abi- Hala saygı duyduğum bir abimdir- bana:
“-Sayın Başbakana söyle. Özel sektörden çok önemli insan hizmete hazır..”
Aksine ben o günlerde Yapı Kredinin başındaki en yetkili eski DP Bakanı Fahrettin Ulaş’dan o havayı almamışım. Bankacılar endişeli.
Ankara’da Meclis binasındayım. Başbakan Ecevitle konuşuyoruz. Ona İstanbul izlenimlerimi anlatıyorum ki; içeri Hocam ve sevgili dost Prof. Turan Güneş giriyor. Bana:
“-Merhaba Kurtul”diyor. Ecevit ise:
“- Bak Turan Kurtul Bey neler anlatıyor?” diye söze başlıyor. Sonra Turan Hocaya- Dışişleri Bakanı- aldığım İstanbul ve finans çevreleri izlenimlerimi anlatıyorum.
Hiç unutmam o günü.
Prof. Turan Güneş- Hurşit Güneş’in babası- bir sigara tazeliyor ve şöyle diyor:
“- Boş ver Bülent- Ecevit’e ismiyle hitap eden nadir kişilerden- Bakma sen onlara. İş Bankası ve daha iki devlet bankasını devreye sokar, onlara anladıkları dille cevap veririm”
Meclisteki o salonda bu iki devlet adamıyla uzun uzun konuştuk. İkisi de rahmetli oldular. Ama bakın anıları ne kadar taze.
Şimdi bana kızanlara, “CHP ‘yi bölme, Kılıçdaroğlunun yaptıkları söylemleri Sosyal Demokrasi icabıdır” diyenlere soruyorum:
“- Sahi Ecevit, Kılıçdaroğlundan daha mı az Sosyal Demokrattı? Dahası; yoksa, İsveç ve Baltık ülkeleri sistemlerine meraklı ve hayranlık duyan Ecevit, Kılıçdaroğlundan az mı bilgi sahibiydi?”
O Ecevit: İsmet Paşa gibi dik duran, yabancılar önünde eğilmeyen, ülkesinin çıkarlarını ABD Dışişleri Bakanı dostu Kıssınger’e Kıbrıs hareketi başladığında:
“-Mr Kıssınger. Sizi acaba Hava alanı kapanmadan yolcu etsek” derken, çok mu demode bir Ulusalcıydı? Yoksa bu vahşi kapitalizm’in dünyayı kan gölüne çevirdiği 2011de, 1930 ‘larda kalmış bir genç lider miydi?
Ecevit’e benzemek; sadece başına kasket giymekle olmuyor, olmuyor işte.

kurtulaltug@aydinlikgazete.com