Edebiyat zarar vericidir!
Babam arada bir bana takılır, derdi ki: “Oğlum şu edebiyatın dışında başka bir iş tutsaydın şimdiye han, hamam sahibi olmuştun.”
Haksız da değildi hani.
Kendi evim, kardeşimin ajansı yetmemiş gibi; baba evinin bir katını işgal eden kitaplarıma / arşivime bakıp bakıp üzülüyordu adamcağız.
Emeklilik döneminde kendisinin yazıhane olarak kullandığı yeri de işgal ettiğimde; nasıl baktığını hatırlıyorum.
“Şimdiye büyük bir market sahibiydin,” sözü ise, dudaklarından acı bir tebessümle çıkmıştı.
Aramızda espriydi. Çünkü bana, ilk gençlik yıllarımda art arda iki yaz bahçemizin bir köşesine “yaz bakkalı” açtırmıştı. İşte ben edebiyat illetine (annem buna “okuma humması” diyordu) orada tutulmuştum.
Sabah giriyordum dükkâna, gece geç vakte değin günüm orada geçiyordu.
ORHAN KEMAL AYDINLIĞI
Öyle ki, hiç unutmam, bir öğlen ajansında Orhan Kemal’in Bulgaristan’da öldüğü haberini aldığım sırada bir romanını okuyordum, tezgâhımın üzerinde de onun bir dolu kitabı duruyordu. Bir kitabını bitirince diğerine fasılasız başlamak görev gibiydi bana!
Babam ise, yazdıklarımı ara ara okur, kitaplarımı elden geçirirdi. Her yeni kitabımda ya da benimle ilgili bir haber veya yazıda,gözlerinin içinin güldüğünü anlatırdı annem.
Babalar öyledir; eleştirilerini bekletmeden söyler, ama sevgilerini hiçbir zaman belli etmezler. Ne fena!
Ailede “vaka” biriyim diyemem. Evet, zaman zaman aykırı olduğum söylenir. Ama ben kitaplar ve edebiyat sayesinde ailemizden çok kişiyi etkilemiş, hayatlarının rotasını değiştirmiş olduğumu bilirim.
Öyle ki; küçük kardeşim (reklamcı olan) der ki: “Abi, sen cami imamı da olsaydın bu işi böyle yapardın.”
CEHENNEMİ CENNET KILMAK
Edebiyata tutku / sadakat / bağlılık para kazandırmaz, kazanmayı da öğretmez. Ama insanı tanımanızı, dünyayı keşfetmenizi, hayatı ölüme karşı savunmanızı sağlar ve vicdan duygunuzu hep yüksek tutar.
Derim ki bazen; evet, tanrıtanımazım ama sizden daha inançlıyım ve onu daha çok taşıyorum içimde. Öte dünya dediğiniz aslında bu dünyanın cenneti ve cehennemidir. Sizin cehenneme çevirdiğiniz yerleri cennet kılmak için çabalayanlardanım. Eğer Araf’ınız yoksa ne cennet’i bilirsiniz ne de cehennem’i. Hele ki bir de vicdanınız yoksa.
İşte edebiyat kapısından geçerek ancak bu bilince erişebilirsiniz.
CEMAAT KAPISINDAN KAPAK YILDIZINA
Derim ki; edebiyat beni dört kitabı kendi dilimde okuyup öğrenmeye yöneltti. Sen bir kitaba, üstelik hiç anlamadan, tapınarak okuduğunu okumak, yazdığını yazmak sandığın kitaba bağlanarak köreldin.
Eğer edebiyata yolun uğrasaydı kendine bu kötülüğü yapmaz, insanlara iyilik aşılamayı öğrenirdin.
Zamane peygamberliğine soyunan mehdi bozuntuları insanların inançlarını bulandıralı beri; edebiyat da “zararlı maddeler” arasına girdi.
Hele hele maskeler takıp edebiyat mehdiliğine soyunanlar ise; dün cemaat kapılarındaydılar, bugün de bir yerlerde kapak yıldızı olmak derdindeler.
Bu düşkünlükse edebiyatsızlığın insanı / toplumu nereye getirdiğinin bir göstergesidir bence.
Evet, edebiyat zararlıdır. Hele hele böylesi bir edebiyat mehdiliği tümden zararlıdır.