Efendiler! Halkı uyandırın-(TAMAMI)
“Hristiyanlarla Müslümanlar arasındaki hukuk farklarını kaldırdık. Artık hepsi Osmanlı ve eşittirler!” diyen Tanzimat kafalı bir Paşa’ya zamanın İngiliz Büyükelçisi, “-Demek ki bundan sonra hristiyan erkekler Müslüman kadınlarla evlenebilecek” deyince Tanzimatçı Paşa yerinden fırlamış: “- Yok artık! İşte bu olmaz “ diyerek feveran etmiş... İşte laiklik olmasaydı bu gerçekten olmazdı. Çünkü dini dogmalar bunu kabul etmiyordu.
1920 Türkiye’sine bir bakalım: Okulun yanında medrese, yeni medeni yasanın yanında şeriat, tesettürün karşısında uygar Türk kadını, sivil ve bağımsız yargıçlı mahkeme karşısında oturan kadı efendi, valinin yanında müftü, başbakanın yanında şeyhülislam..
İşte Mustafa Kemal, bu karmaşayı ortadan kaldıracak bir çağdaşlaşmayı hedef kabul etmese; değil 1928’lerde Latin harflerini kabul ettirmek, Düvel-i muazzamanın pençesinde esir olurduk. Kılık kıyafet devrimi yapılmaz, halkımız eski soluk resimlerdeki gibi silik ve itibarsız bir halk olurdu.
2002’den bu yana kaç yüz yıl geri gittiğimize işte bunun için şaşırıyoruz. 21. yüzyılın içinde 1920’lerin toplumuna doğru koşmaya zorlanmaktayız.
Tekkelerin zaviyelerin açılmasını isteyen, bol maaşlı vekillerimiz var. Çok eşli erkek milletvekillerini korumak için yasalar çıkartıyoruz. Şeyhülislamlığa özenen diyanet işleri başkanımız var.
Ya devrimler ne oluyor?
Aydınlar, ordunun 252 generali tutuklu.
Dört tarafımız bize düşman gözüyle bakan komşularla çevrili. Komşumuz jetimizi- nedeni ne olursa olsun- düşürüyor, pilotlarımız hakkında bilgi yok. İstanbul’da Harp Akademilerine komşu imam hatip okulu açılıyor. Sayıları bir ayda 50’yi bulan Cumhuriyet okulu imam hatipe dönüştürülüyor. Tarikatlar siyasetin ortasına bağdaş kurmakla kalmamış, SOROS’un gayretiyle Cumhuriyeti kuran CHP’nin içine bile sızmış. Eskiden bir yabancı ülke tarafından kodlanan ajanlara casus muamelesi yapılırken, şimdi onlar CHP’yi dönüştürmeye kararlı bir adamın eliyle en üst makamlardalar. Atatürk’ü övmek suç, ama resmi altında O’nun devrimlerini yıkmaya yeminliler gözde. Tarih tersine yazılırken, ana muhalefet bukalemun gibi her gün renk değiştirmekte.
Hiç asker ağlar mı? Elbet insandır ağlar. Bunu şehit tabutu önünde açıktan yapma lüksleri olmamalı. Genelkurmay Başkanımız o kadar üzgün ki gözyaşlarını sakin bir köşede değil, eratının önünde döküyor. Yakında bu komutanlar askerlerine ya ölmeyi ya da öldürmeyi emredecek!
Bir zamanlar bir Genelkurmay Başkanı Başbakan’ı için: “- O şak der ben tak yaparım!” demiş kıyamet kopmuştu. Medya o zaman özgürdü. Şimdi bileklerindeki tasmaları baksanıza Sayın Başbakan çıkarmış! Öyle söylemedi mi?
40 yıl önceki hatalar soruşturuluyor. Özel yetkili savcılar ya da davalara müdahil olanlar- ki bendeniz de 12 Eylül Mamak Mahkemesi’nde sanıktım ve beraat etmiştim. Yani mağdurum- asla müdahil olmayı düşünmedim. İçlerinde başta Kılıçdaroğlu’nun partisinden kimi zevat- eskiden önünde el pençe divan durdukları 90-95 yaşındaki generallerin geçmişini sorguluyor. Utanç verici bir olay değil mi?
Özel yetkili mahkemeler iktidarın emrinde olmanın ötesinde iktidara bile kök söktürüyor.
Bu mu “ileri demokrasi” dediğiniz. Doktoru, profesörü, işçisi sokaklarda hak arıyor. Ötekiler aynı tangoya uymuş, mütareke İstanbul’undaki İngiliz, ABD, Alman sevdalıları gibi aferistler, yeni zenginler deliler gibi dans ediyor. Askerimiz ağır silahlarla Suriye sınırına yığınak yapmak için yollarda, ya da eşkiya pususunda şehit olmakta.
Efendiler! Bir Atatürk daha beklemeyin. Halkı uyandırın ve CHP içinde sus pus olanlar!
88 yaşındaki Demirel konuşuyor da siz eski liderler korkuyorsunuz. Allah aşkına kapınıza gelip: “Bizi kurtar” demelerini mi bekliyorsunuz?
Hani nerede demokrasi, hukuk? Nerede insan hakları, barış severler. Kemalistler? Saddam’ın milli muhafızları gibi yer yarıldı içinde misiniz?