23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul 14°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Egemenliğin sahibi var

Birgül Ayman Güler

Birgül Ayman Güler

Eski Yazar

A+ A-

Ahmet Davutoğlu, partisi içinde anayasa yazım komisyonu kurduklarını duyurdu. Komisyonun bir ay içinde, olmadı iki ay içinde bir anayasa yazacağını açıkladı. Anayasalarını, Haziran ayında TBMM Başkanlığı’na sunacaklarını da söyledi. Dersiniz ki koca ülke için yeni anayasa yapmaktan değil, partisinin yerel seçim bildirgesini yazmaktan söz ediyor. Hem de bu işi, hepimizin gözüne baka baka “parçalayıcı, bölen ulusçuluk, Türk ulusçuluğu!” diye haykıran ve halkın bir bölümünü diğer bölümüne karşı “omuz omuza gelin, birleşin” diye seferberliğe çağıran bir parti başkanı yapıyor. Haykırdığı amaçlar devasa, ama amaçlarının anayasasını yapmak için izlediği yol pek sıradan. Bakalım anayasa yazım komisyonu ortaya ne çıkaracak?*Marti Ahtisaari, Türkiye’ye yeni anayasa gerektiğini söyleyenlerden biriydi. Finlandiya’nın eski cumhurbaşkanlarından, Nobel Ödülü ile barış güvercini ilan edilmiş, çeşitli ülkelerde çözüm süreçleri yönetmiş ve hepsini de parçalamayı becermiş biri. 1999 yılında acilen görüşme isteğini gerçekleştirebilmek için zamanın Başbakanı Bülent Ecevit’e özel uçağını göndermeyi teklif etmiş, demek ki Türkiye’yle eskiden beri ilgili.
Bu Ahtisaari, 2004 yılında British Council (İngiliz Kültür) ve Soros’un diye bilinen Açık Toplum Vakfı tarafından kurulan bir komisyonun başkanlığını üstlenmiş bir kişi. Türkiye üzerinde çalışan bu bağımsız komisyon -Türkiye Bağımsız Komisyonu-, 2007 yılında AKP -Ergun Özbudun’dan yeni anayasa hakkında kapsamlı bilgilendirmeler almış, “bir olmasa da iki yıl içinde bu iş biter” diye pek kötü öngörülerde bulunmuştu. Öcalan İmralı’dan konuşmuş, “meseleleri çözmek için Ahtisaari gibi bir üçüncü gözün pek uygun olacağı”nı söylemişti. Tarih 2008 idi, bunu bir de 2015’te HDP yineledi.
Ahtisaari 2008 yılında Türkiye’ye, kendine duyduğu yüksek güvenle “Yeni Anayasa Çağrısı” yapmış, muhalefet partilerine bu uğurda AKP ile birlikte çalışmaları gerektiğini söylemişti. O yıl CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’dan da randevu istemiş ve kabul alamayınca pek şaşırmıştı. 2011’de yine bir ziyaret turu yaptığında, bu kez CHP tarafından kabul edilmiş ve artık genel başkan olan Kemal Kılıçdaroğlu’ya görüşmüştü. O görüşmede Kılıçdaroğlu’nun AKP’nin gerici işlerine ilişkin sözleri karşısında “olur mu öyle şey!” demişti, “AKP Arap Baharı’ıyla İslam ülkelerinin demokratikleştirilmesi için çalışıyor, Türkiye’yi de baharlaştırıyor!” Gazeteler konuşmayı üç aşağı beş yukarı böyle yazmıştı.
Ahtisaari Türkiye üzerine son raporunu 2014’te yazdı, önceki ikisini Brüksel’de açıklamışken sonuncusunu gelip İstanbul’da açıkladı. Bu kez raporuna “Yeni Anayasa şart tabii” diyen küçük bir paragraf koymuş, başka da bir şey yazmamıştı. Acaba Ahtisaari ve Komisyonu hala iş görmeyi sürdürüyor mu?*PKK ile HDP çevreleri ise bugünlerde durmadan “Dolmabahçe Mutabakatını temel alarak müzakerelere devam edelim” çağrısı yapıyorlar. İlk sormamız gereken, ortada Dolmabahçe Mutabakatı diye bir şey olup olmadığı. Hepimizin televizyon ekranlarından gördüğümüz gibi, 28 Şubat 2015 günü Dolmabahçe’de AKP ve HDP temsilcileri yan yana gelmişlerdi. Bir ‘ortak açıklama’ okunacaktı; olmadı. O açıklamayı HDP kendi isteklerinin listesi olarak okudu. Dolayısıyla ortada bir mutabakat yok. HDP’nin okuduğu 10 maddelik metinde ‘demokratik ulus tanımı yapılması’ gibi istekler ve son maddede de yukarıdaki konuların anayasal güvenceye alınması isteği vardı. Yani mutabakatsız Dolmabahçe’nin özeti, ‘çözüm süreci’ ile ‘Yeni Anayasa’ yapılmasından ibaretti. Etnik bölücülük felce uğradı, ama bu özeti hala elinde sımsıkı tutuyor. Davutoğlu’nun yazım komisyonuna ne kadar “katkı”ları olacak, göreceğiz.*Atatürksüz, Türksüz, etnikçi - ümmetçi Yeni Anayasa, kısacası Gayrımilli Anayasa zorlamaları, nerden baksak olanca şiddetiyle en az on yıldır sürüyor. Entelektüel işgale, “dünya” diplomasisine, bunca paraya-pula, terörle yıldırmaya, iktidar-muhalefet araçlarına rağmen bir türlü olmuyor, yapamıyorlar. Çünkü istedikleri şey tarihsel gerçeklere aykırı ve en önemlisi egemenliğin bir sahibi var. Türk Milleti’nin bölünmez bir bütün olan egemenlik hukukunu savunanların temsilcileri, gayrımilli saldırılara karşı Milli Anayasa Hareketi adıyla bugün Ankara’da toplandılar. Onlar sabahın sahipleri, hoş geldiler.