Eğitim mi önemli, karakter mi?
Evvel zaman içinde bir gün padişah vezirine "Eğitim mi önemli yoksa karakter mi" diye sormuş. Vezir hiç duraksamadan, "Tabii ki karakter daha önemlidir sultanım" demiş... Bunun üzerine padişah, ülkenin en iyi hayvan eğiticisinin bulunmasını buyurmuş.
Sonunda, yapılan çeşitli sınavlardan sonra en iyi hayvan eğiticisi padişahın huzuruna çıkmış. Padişah, hayvan terbiyecisine, "Bir kediye tepsiyle servis yapmasını kaç ayda öğretirsin?" diye sormuş. Hayvan terbiyecisi de "Altı ayda öğretirim padişahım." demiş. Padişah bunun üzerine, eğer altı aylık süre içinde kediye tepsiyle servis yapmayı öğretirse eğiticiye 100 altın vereceğini söylemiş.
Derken altı aylık süre bitmiş ve huzuruna çıkan hayvan terbiyecisine padişah; kedinin tepsiyle etrafında bulunan saray erkanına servis yapmasını buyurmuş. Böylece kedi tek tek tüm saray erkanına servis yapmış. Kedi, vezirin önüne geldiğinde padişah, tüm egosuyla vezirine gülümseyerek "Şimdi şöyle bakalım, karakter mi önemli yoksa eğitim mi?" diye sormuş. Tam o sırada veziri, cebinde sakladığı fareyi çıkarıp yere bırakınca, en ufak bir çıkarı görünce aldığı eğitimi unutan kedi, hemen tepsiyi bırakmış, farenin peşinde koşmaya başlamış. Vezir, "Sultanım görüldüğü üzere karakter her zaman daha önemlidir. Eline bir fırsat geçtiğinde aldığı eğitimini unutup çıkarı peşinde koşanlardan Rabbim bizi korusun." demiş...
FORMA AŞKI...
Bilindik bir öyküdür. Transfer sezonunda yaşanan vefasızlıkları görünce aklıma geldi. Paylaşayım istedim... Eskiden futbolcular Üç Büyükler diye tabir ettiğimiz üç güzide kulübümüzün altyapısında oynarken, A takımla idmanlara başlayıp hele bir de ligde kadroya girdiğinde asla başka bir takıma transfer olmak gibi bir düşünce içinde olmazdı. Forma aşkı, aidiyet duyguları fazlaydı. Çevrelerinden, hocalarından ve yaşı daha büyük olan futbolcu abilerinden aldıkları eğitim bunu gerektiriyordu.
BİR ÇIRPIDA AKLIMA GELENLER...
Galatasaraylı Turgay Şeren, Bülent Korkmaz, Beşiktaşlı Rıza Çalımbay, Samet Aybaba, Ali Gültiken, Feyyaz Uçar, Metin Tekin, Fenerbahçeli Müjdat Yetkiner, futbol hayatı boyunca Göztepe forması giyen gol kralı Fevzi Zemzem ve milli formayı 25 kez giyen efsane kaleci Ali Artuner, Süper Lig'de 2 kez gol kralı olan maliye profesörü Eskişehirsporlu Fethi Heper, futbolculuğunun son senesinde geldiği Galatasaray takımı hariç tam 16 sene Altay'da oynayıp 10 kez de milli formayı giyen Mustafa Denizli, 35 kez milli formayı giyip 13 sezon aralıksız olarak Bursaspor forması giyen Sedat Özden...
Böyle birçok futbolcu, sadece oynadıkları futbolla değil sergiledikleri karakterleriyle de efsane oldular. Transfer tekliflerini ellerinin tersiyle itip formaları için fedakarlık yaptılar ve sonuçta da gönüllere çentik atarak efsane oldular.
ÇIKARLARININ PEŞİNDE KOŞAN GÜNÜMÜZ FUTBOLCULARI
Günümüzde ise gencecik oyuncular altyapılarından yetiştikleri kulüplere hiçbir bağlılık hissetmeden, menajerlerin birkaç önerisi sonucu farenin peşinden koşan kedi misali çıkarlarının peşinden koşup, kendilerini yıldız futbolcu adayı yapan kulüplerini göz kırpmadan terk ediyorlar. Arda Turan, Tugay Kerimoğlu, Okan Buruk ve Nihat Kahveci de kulüplerinden koparak yurt dışında başka takımlara transfer oldular ama önce yetiştikleri kulüplerinde oynadıkları futbol ve duruşlarıyla gönüllere kazındılar. İlk fırsatta kaçıp gitmediler.
Eğitim tabii ki çok önemli. Ailesinden, çevresinden ve akademik olarak yetkililerden aldığı eğitim zaten bireyin karakterini oluşturan en önemli etken. Yani öyküde olduğu gibi karakter mi önemli yoksa eğitim mi sorgulaması kedi için doğru olabilir ama eğitimli bireylerin en ufak çıkar karşılığında kedinin fare peşinde koştuğu gibi karaktersizlik yapacağını da asla düşünmem.
VEFASIZLIĞIN SEBEBİ
Ufak veya büyük herhangi bir çıkar karşılığında vefasızlık yapmak kesinlikle eğitim eksikliğinden dolayıdır. Günümüzde altyapılarında aldıkları eğitimin karşılığını hiç vermeden, kendisine sunulan bir mavi boncuk karşılığında, koşarcasına kulübünü terk eden gençleri mi yargılasam yoksa onları kandıran menajerleri mi? Bilemedim...