22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Eğitim ve kolektif özgüven

Semih Koray

Semih Koray

Gazete Yazarı

A+ A-

Eğitimin ürünü yetişmiş insangücüdür.

Bir ülkenin en önemli zenginlik kaynağını oluşturan insangücünün iki bileşeni vardır. Biri, düzeyi uygun bilgi ve beceri donanımıyla yükselen "işgücü" niteliği; diğeri ise, ülkenin geleceğinin birlikte inşasına katkıda bulunan "yurttaşlık bilinci"dir.

EN ÖNEMLİ ULUSAL KAMU DEĞERİ

İnsan, kapitalist piyasalar nezdinde yalnızca "işgücü"nden ibarettir.

Eğitimin işlevi de, bu çerçevede uygun "bilgi ve beceri donanımı"na indirgenir. "Yurttaşlık bilinci", eğitim kişisel bir yatırım olarak görüldüğü için, bu yatırımın sağladığı bireysel hakların korunmasıyla sınırlı kalır.

"Eğitim ekonomisi", piyasa güçleri tarafından yönlendirilirken, "yurttaşlık hakları", bu piyasanın düzgün işlemesini sağlayan bir etkene dönüşür. Oysa yetişmiş insangücü, bir ülkenin en önemli "ulusal kamu değeri"dir. Bu kamu değerini bir gizilgüç olmaktan çıkarıp, toplumsal ilerlemenin itici gücü haline getirmek, ancak "yurttaşlık bilincini", eğitimin odak noktalarından biri haline getirmekle mümkündür.

KÖY ENSTİTÜLERİNİN FARKI

Köy Enstitüleri, bu açıdan Atatürk Devrimi’nin Ezilen-Gelişen Dünya’nın eğitim tarihine yapmış olduğu son derece özgün ve önemli bir katkıdır.

"İş içinde eğitim"in, eğitimin kazanımlarının içselleştirilmesi açısından verimli bir yöntem olduğuna kuşku yoktur. Ama Köy Enstitüleri’ni kapitalist dünyanın eğitim anlayışından ayırdeden temel etken bu değildir. Kapitalist sistemde de, işgücünün teknik ilerlemenin gerekli kıldığı yeni becerilerle "iş içinde" donatılması, yaygın bir uygulamadır.

Köy Enstitüleri, köylülüğe tarımın makineleştirilmesinin gerektirdiği yeni teknik bilgi ve becerilerin kazandırılmasıyla yetinseydi, o zaman bu toplumsal deney genel ve tanıdık bir uygulamanın özel bir halinden ibaret kalırdı.

Köy Enstitüleri, "iş içinde eğitim" yaklaşımını Cumhuriyet’in Kültür Devrimi’nin bir parçası haline getirmiştir. Bu devrim, köylerde toprak ağalarının hakimiyetini yıkarak köylüyü özgürleştirecek devrim önderlerini köylülüğün kendi içinden yetiştirme hedefini gütmekteydi. Çünkü köylüyü topraklandırarak onu "milletin efendisi" haline getirmek, ancak feodal hakimiyetin yıkılmasıyla gerçekleştirilebilirdi.

KOLEKTİF ÖZGÜVEN EĞİTİM FELSEFESİNİN TEMELİDİR

Eğitim, hem getirileri, hem de götürüleri, orta ve uzun erimde ortaya çıkan bir etkinliktir. Onun için eğitimin yönlendirilmesi, doğaları gereği miyop olan piyasalara terk edilemez. Eğitimin geleceğe yönelik isabetli öngörülerin ışığında bugünden planlanması gerekir. Bu açıdan yapılabilecek en büyük hata, eğitimin işlevini teknik bir bilgi ve beceri donanımına indirgemek olur. Bugün ülkemizin en yakıcı gereksinimlerinden biri, milletin "kolektif özgüveni"nin pekiştirilmesidir. Kolektif özgüven, bireysel özgüvenlerin toplamından oluşmaz. Bireysel özgüven, ancak kolektif özgüvenden türetildiği takdirde dayanıklı hale gelir. Köy Enstitülerinin ardındaki felsefenin en önemli bileşenlerinden biri de, budur.

EN BÜYÜK TUZAK ‘SİHİRLİ DEĞNEK’ PEŞİNDEN KOŞMAKTIR

Ülkemiz bugün ancak birlik ve dayanışmasını güçlendirip, mevcut gizilgücünü bütünüyle açığa vurarak baş edebileceği sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunların herhangi bir "kolay çözümü" mevcut değildir. Türkiye açısından en büyük tuzak, "sihirli değnek"lerin peşinden koşmaktır. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimimizden çıkarılması gereken en değerli derslerden biri, milletin "kolay çözüm"lerin çekim gücüne kapılarak çıkmazlara sürüklenmesinin önüne geçmektir.

‘TÜRKİYE İTTİFAKI’NIN TOPLUMSAL ALTYAPISI

Eğitim sistemimize ilişkin kaygılar, bugün bütün milletin ortak gündeminin önemli bir maddesini oluşturmaktadır. Eğitimde yapılacak bir dönüşümün insangücümüzü şekillendirmedeki esas etkileri, orta ve uzun vadede ortaya çıkacaktır. Ama eğitimi "yurttaşlık bilinci" ve "kolektif özgüven" temeline yerleştirmeyi hedefleyen köklü bir atılım, bugünden bütün milletin geleceğe olan güvenini artırarak, mevcut insangücümüzü etkin bir biçimde seferber etmeye hizmet edecektir.

"Türkiye İttifakı"nın toplumsal altyapısı, ancak bütün toplumu saran ve birleştiren bu tür köklü ve cesur adımlarla kurulabilir.