21 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ekoloji politik

Melih Baş

Melih Baş

Gazete Yazarı

A+ A-

İktisadı kapitalist iktisatla sınırlı ve sürekli sayan otistik iktisatçılar, ekonomi politik deyimini dışlarlar. Benzeri biçimde ekoloji politik deyimini de! Liberallere, hatta kimi sosyal demokratlara göre, çevre sorunsalı siyasetler üstüdür, öyle ele alınmalıdır.

ÇEVRE Mİ EKOLOJİ Mİ?

Kısaca açıklayalım. Eğer çevre deyimini yeğlerseniz, ‘insanmerkezli’ bir bakışı; ekoloji derseniz ‘biyomerkezli’ bir yaklaşımı esas alıyorsunuz demektir. İlki kapitalist (capita baş demekse capitalist: başlıkçı) iktisatla uyumlu bir çizgiyi temsil ederken, ikincisi toplumcu bir iktisat çizgisiyle uyumludur. Çevrecilik “önce kirlet kâr et,sonra temizle kâr et!” mantığına dayanırken; ekolojistlik “gereksinimler sınırlıdır, istekler hele de türetilmiş istekler sınırsızdır” mantığıyla, tüketimin sınırlanmasını ve giderek gereksiz tüketime yolaçan türdeki mal ve hizmetin üretiminin ortadan kaldırılmasını savlar. Bu bağlamda Laz Kapital’i elinden düşürmeyen eko-toplumcu bir laz olan Temel, şu soruyu sormayı vurgulamaktadır: Şart midur, da ? Worldwatch Enstitüsü ‘Dünyanın Durumu Raporu’ adlı yıllıklarından birinin teması olarak şunu belirlemişti: ‘Tüketicilikten Sürdürülebilirliğe’! Kalkınma=büyüme sanan otistik iktisatçılara duyurulur!

Ekoloji politik - Resim : 1

ÇEVRECİ (ENVIRONMENTAL) POLİTİKA

Kapitalist iktisat bağlamında gerek makroekeonomik, gerek mikroekonomik olarak (sistemin sınırları dahilinde) hem önleyici nitelikli önlemlerin, hem düzeltici, sağaltıcı uygulamaların gündeme getirilmesi söz konusu olmaktadır. Bu bağlamda kapitalist siyasetle ters düşmeyen bir çevre hukuku da yapılmaktadır. Hatta buradan bir ‘yeşil pazarlama’, ve giderek ‘yeşil tüketici’ ve ‘çevre endüstrisi’ doğmaktadır. Tüm bunlar sürdürülebilir kalkınma kavramıyla masumlaştırılmaktadır! Samimi kimi şirketleri bir yana koyarsak, burada amacın tüketimi sorgulamak olup olmadığı çok su götürür. Altın madenciliği örneğinde olduğu gibi gelişmekte olan ülkelerde yapılan doğal kaynaklar tahribatı (eko-emperyalizm) devam etmektedir. BP adlı petrol tekelinin Meksika Körfezi kıyılarındaki petrol sızıntısında önlem olarak yapmaya çalıştığı ‘beton tıpa tıkamak’ çözüm olamamıştır. Demek ki, çevreci politika da kapitalizmin tüm kusurlarını taşımaktadır. 21. Yüzyıl kapitalizmi tasarımları, 2008 krizinden sonra yine gündeme gelmişti. Kapitalizm yeniden tasarımlanırken, anlamlı bir şey çıkarsa (para tanrısı Mamon ve para tanrıçası Laksmi yardımcıları olsun!), çevreci politika da yeniden kalıba dökülebilecektir. Geçimini uluslararası fonlardan sağlayarak, çevreciliği meslek edinenlerde (bunlara çevreci hükümet dışı kuruluşlar-ENGO-deniliyor), kimilerinin -hepsinin değil!- uluslararası iktisadî çıkar çatışmalarında kullanılma durumuna düşme riskine de bu arada dikkat çekmeliyiz!

Ekoloji politik - Resim : 2

EKOLOJİ POLİTİK

Özellikle toplumsal ekoloji ya da eko-toplumcu bağlamda bakıldığında, doğaya egemen olma ve onu bir kovboy gibi hunharca kullanmak yerine, insanı ekosistemin bir öğesi sayarak onunla uyumlu bir yaşam biçimi gündeme gelmiştir. Meta fetişizmi bağlamında daha çok tüketim için üretimcilik; pazar gelişmesi için daha hızlı, daha büyük, daha ileri teknoloji sapkınlığı (teknomania) gibi hastalıklara karşı savaş açılmaktadır. Bu noktada, kendiliğinden bilince sahip ‘tüketiyorum öyleyse varım’ diyen insanın (homoconsumerus), dönüştürülerek temel gereksinimlerine odaklanan ve doğa anayla uyumlu ekolojik toplumun bireyi haline getirilmesi amaçlanmıştır. Kalkınmanın sanayileşmeyle eşanlamlı olduğu düşüncesi, yerini bütünsel kalkınmaya (iktisadî-toplumsal-ekolojik) bırakmaktadır. İktisadî kesimlerde sanayi-hizmet-tarım arasındaki denge ‘yeterli’ ve ‘enuygun’ kavramlarıyla sağlanırken, bu alt denge bir üst düzeyde (i) emek-sermaye çelişkisini tasfiye eden toplumsal denge ve (ii) sermaye-doğa çelişkisini tasfiye eden ekolojik denge ile de birlikte bütünsel bir model ile ele alınmaktadır. Bu nedenle eko-sosyalizm, eko-feminizm gibi siyasal çizgiler de gündeme gelmiştir.

SONUÇ

Çevreci veya ekolojist olun, bireysel, kurumsal düzlemlerde yapabileceğiniz şeyler olduğu gibi, devlete düşen görevler de vardır. Sakın kuyunun dibindeki kurbağaya benzemeyin, çünkü o gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sanır!

Not: Meraklısı Çin Halk Cumhuriyeti’nin bu konudaki çalışmalarına da gözatabilir:
https://canutyayinevi.com/urun/sosyalist-ekolojik-uygarlik-tezler-1/;
https://canutyayinevi.com/urun/sosyalist-ekolojik-uygarlik-tezler-2/;
https://briqjournal.com/cinin-cevre-politikalarinin-ekolojik-uygarliga-dogru-gelisimi

İktisat Siyaset Kapitalizm Ekoloji politik Liberalizm