Ekonomi, dış politika ve Türkiye için zorunlu rota
Yeni yıla girerken, Türkiye’nin önünde ciddi sınamalar var. Bir yanda ekonomideki zorluklar ve bu durumun yönlendirdiği Hükümet’in dış politikası, diğer yanda ise Türkiye’nin ulusal güvenlik çıkarları için zorunlu olarak izlemesi gereken rota bulunuyor. Bu ikisi arasındaki karşıtlığın giderek netleştiği bir süreçten geçiyoruz. Ankara’dan yapılan açıklamalara bakılacak olursa, Türkiye ile ABD arasında bugün en fazla tartışma konusu olan başlık, Türkiye’nin talep ettiği F 16’ların tedariği ve modernizasyonu. Ankara’dan ve Washington’dan, bu konunun İsveç’in NATO’ya üyeliğine Türkiye’nin vereceği onaya bağlandığını teyit eden açıklamalar yapıldı.
DİĞER BAŞLIKLAR ARASINDA BİR KONU
Peki, “ABD’nin PKK’yı desteklemesi” konusu yok mu? O da var. Ama diğer başlıklar arasında kalmış bir konu olarak… Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, 16 Aralık’ta gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle buluştuğu yıllık değerlendirme toplantısında şunları söylüyor:
“Bir müttefikimizin bir terör örgütüyle temasta olması bile kabul edilebilecek bir şey değildir. Sonuçta biz NATO’da müttefikiz. Bizim kimseden çekincemiz yok. Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere NATO ve benzeri toplantılarda söyleyeceklerimizi açıkça dile getiriyoruz. Müttefiklerimizin Suriye’de yaptıklarının kabul edilemez olduğunu her ortamda vurguluyoruz. Kimse bizim zekâmızla alay etmesin. YPG’li teröristlerle yaptıkları hiçbir faaliyet kabul edilemez. Daha önce ‘Teröristlere helikopter kullanma eğitimi veriyorlar’ dedim. Yine geçen hafta içinde tatbikat yaptılar teröristlerle. Her gelişmeyi yakından takip ediyoruz.” (AA, 16 Aralık 2023)
Cumhurbaşkanı Erdoğan da birden fazla defa, konuyla ilgili ABD’yi sert tonda eleştiren açıklamalar yapmıştı. Hatta, Biden’ın Türkiye’nin Suriye’deki askeri operasyonlarını “ABD güvenliğine yönelik olağanüstü ve olağandışı tehdit” olarak gördüklerini belirten Acil Durum Kararı’na yanıt vermiş ve “Amerika’nın PKK’nın Suriye’deki uzantılarıyla bu ülkede yürüttüğü faaliyetler Türkiye’nin milli güvenliği için olağanüstü bir tehdit mahiyetine sahiptir” demişti. (TRT Haber, 13 Ekim 2023).
İTİRAZIN DEĞİŞTİREMEDİĞİ GERÇEK
Peki, şunu soralım: Kamuoyuna yapılan açıklamalar ya da Güler’in sözünü ettiği NATO ve benzeri toplantılarda Türk yetkililerin bunları gündeme getirmesi ABD’nin tutumunu değiştirmesini sağlayabildi mi? Hayır, ABD’nin tutumunda milim değişiklik yok. Hatta tam tersine Washington, PKK’ya destek eyleminde atağa geçti. Güler’in açıklamasında da var, ABD daha bir hafta önce, PKK ile ortak tatbikat yaptı. ABD’nin bölgeye Türkiye’yi de hedefleyen hava savunma sistemleri konuşlandırdığı da biliniyor. Suriye’de, Irak’ta ve hatta Türkiye içinde Mehmetçiğe kurşun atan PKK’lıların elinde ABD silahları var.
ABD’Yİ CAYDIRMANIN YOLU
İşin gerçeği şudur: ABD’nin PKK’ya açık ve resmi desteği, Türkiye’yi bölme hedefini net bir şekilde ilan etmesi anlamına geliyor. Hükümet yetkilileri ise, “kabul edilemez” diye tepki göstererek ya da NATO toplantılarında “Müttefikliğe yakışmaz” yönündeki itirazlarını kayda geçirerek vaziyeti idare etmiş oluyor.
Dahası Washington, Suriye’yi bölme operasyonunda yeni hamleler yapıyor, PKK’nın sözde özerk yönetimini pekiştirmek için adımlar atıyor. Hükümet ise, o operasyonun tepesindeki Amerikalı görevliyi, Şam yönetimini devirmek üzere denetiminde tuttuğu grubun lideriyle Gaziantep’teki karargâhında görüştürüyor.
Şunu görelim: ABD Türkiye’yi, patronu olduğu NATO’da eşit bir müttefiği olarak görmüyor. Zaten gerçek durum da böyledir. ABD, 1950’lerden beri Türkiye’ye NATO üyeliğini bir lütufmuş gibi pazarlıyor. Bu koşullarda “Ama biz NATO’da müttefikiz” diye Ankara’nın itiraz etmesi, Washington’a yine NATO üzerinden sopa sallama imkanı sunuyor.
Buradan açık bir şekilde görülüyor ki, ABD’yi caydırmak için başka bir stratejiye ihtiyaç vardır. Türkiye’ye yönelik tehdit ABD’den gelmektedir. Bu tehdit, ABD’nin hedefinde yer alan ülkelerle birlikte ABD’yi caydıran bir ittifak oluşturarak bertaraf edilebilir.