Ekonomideki eğilimler önemli şeyler söylüyor!
Geride bıraktığımız hafta içinde açıklanan ekonomik veriler ve finansal eğilimler, yerel seçimler sonrasına ilişkin belirsizliğin arttığını düşündürüyor. Görüntüyü kurtarmanın zorlaşmaya başladığı ve tüm zorlamalara rağmen temel ekonomik eğilimlerde umulan çizgiye yaklaşılamadığı gözleniyor. Şubat ayı ekonomik verileri, bir yıl öncesinin aynı dönemine göre ekonomik daralmanın devam ettiğine işaret ediyor; finansal eğilimlerin ise talimatlı yönlendirmelere direnmeye başladığı gözleniyor.
Şubat ayı elektrik tüketimimiz bir yıl öncesinin aynı ayına göre yüzde bire yakın oranda daralmış. Motorlu taşıt satışlarındaki zayıflama ise yüzde 40 düzeyini aşmış. Dış ticaret hacmi ise çift haneli oranlarda ivme kaybetmeye devam ediyor. Tüketim ve yatırım konularında umulan hareketlilik yaşanmıyor, makroekonomik görünüme ilişkin endişeler güçleniyor. 2019 yılı büyümesine ilişkin tahminler, kaçınılmaz olarak aşağı çekiliyor. Enflasyondan sonra işsizlik oranının sert bir şekilde yükselişini yavaşlatmak için devreye sokulan önlemler ise pek güven vermiyor. Gerçekdışı varsayımlara dayalı hesapların tutmamış olması, hem ekonomi yönetimini ve hem de iş dünyasını fazlası ile geriyor.
Talimatlar ile geriletilen faizlere ve döviz kurlarına rağmen, ekonomik ilişkiler normalleşemiyor; paranın devir hızı artmıyor ve nakit akım sorunları hafiflemiyor. Sonuçları manipüle etmek sorunları çözemiyor ve beklentiler düzelmiyor; bu olumsuzluklar para politikasındaki sıkı olduğu iddia edilen duruştan kaynaklanmıyor. İyice ağırlaşmış sorunlardan kaynaklanan yüksek düzeyli belirsizlikler güvensizliğin azalmasına izin vermiyor.
Eğer döviz kurları ve faizlerde yaşanan gelişme yapay zorlamalar ile değil de piyasa dinamikleri ile gerçekleşmiş olsa idi, sonuç kısmen de olsa daha farklı olabilirdi! Benimsenen yaklaşımlar, belki kısa vadede bilançolara ilişkin tahribatın daha küçük görünmesine katkı yapıyor; fakat eşanlı olarak güvensizliği besliyor ve normalleşmeyi aksatan olumsuzluklara da hayat veriyor. Sonucu olduğundan daha iyi göstermeye yönelik zorlama türünden yeni seferberlikler, kırılganlık yönündeki algıları güçlendiriyor; zira evdeki hesap çarşıya uydurulamadığı için bu duruma düşüldüğü algısı iyimser olunabilmesini zorlaştırıyor.
Maliye politikasının sürdürülebilir olmayan bir şekilde ve hızla gevşetilmesi ve mali sektörün aktif kalitesine ilişkin endişelerin azalmaması, sıkıntı yaratıyor. Önünü görmekte zorlananlar, fırsat buldukça ve öncelikle taşıdıkları riskleri azaltmaya çalışıyor. Olumsuzlukların yüksek oranda görmezden gelinmesi veya olduğundan küçükmüş gibi gösterilmesi, olumlu olan ve abartılan bazı gelişmelerin ise yapay zorlamalar sonucunda ortaya çıkması tüm kesimleri çok daha tedbirli olmaya zorluyor. Böyle olmayacağını varsayanların hesapları ise tutmuyor! Arkası kesilmeyen yeni seferberliklerin etkisi ise kaçınılmaz olarak azalıyor.
Yeterince gerçekçi olamamanın, kazanımları koruyalım diyerek geçmişteki yanlışların bedelini ödemekten kaçınmaya çalışmanın ve hedefleri buna göre şekillendirmenin çözüm olamayacağı tartışma götürmez. Fakat uzunca bir süredir işe yarayan sorunların ağırlaşması pahasına beklentileri yönlendirerek günü kurtarma girişimleri, artık işe yaramıyor! Bu yeni durum muhtemelen farklı arayışları zorunlu kılacak! Mevcut kısır yaklaşımların, yerel seçimler sonrasında ne oranda değiştiğini ise yaşayarak göreceğiz!
Son yirmi yıl genelindeki küresel eğilimlerin sürdürülebilir olmadığını görmezden gelmenin ve kısa vadeli iyimser beklentileri ucu ucuna ekleyerek kıtlaşacağı bilinen kaynakları hesapsızca israf etmenin birikmiş bedelleri kapımızı çalıyor. Bu aşamadan sonra iyi niyetli çabalar ile kayıpları sınırlı tutmaya çalışmak, eğilimlerin kontrol altına alınmasını sağlamayabilir.
Makroekonomik görünümdeki bozulma çözüm yollarını gösteriyor, bunlardaki eğilimleri bir şekilde değiştirmeye çalışmak ise nafile olmaya aday görünüyor! Ülkemizin çıkarları doğrultusundaki zorunlu değişime, piyasa mekanizmasını askıya alıp direnmeye çalışarak yerli ve milli söyleminin altı doldurulamaz! Eski alışkanlıklardan uzaklaşılmaması durumunda, sorunların daha da ağırlaşması ve güven bunalımının derinleşmesi önlenemez!