23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ekonomik durum sene başına göre daha iyi mi?

Uğur Civelek

Uğur Civelek

Eski Yazar

A+ A-

Finansal ve ekonomik eğilimler açısından, korkular ile başladığımız bir yılı yine aynı şekilde bitiriyoruz. Gerek küresel ve gerek ise ulusal düzeyde, sorunların ağırlaşması pahasına günün kurtarılıyor olması bu sonuçta belirleyici olmuş. Kırılganlık olarak tanımlanan sistemik risk algısı yükselmeye devam etmiş. Durum böyle olunca, kısa vadeli gelecekten sonrası giderek büyüyen belirsizlikler ile dolmayı sürdürmüş. Yapay gündemler ve jeopolitik sıkıntılar, geniş kitlelerin dikkatlerinin dağıtılmasına ve riskten kaçınma fırtınasının sahne alamamasına yardım etmiş.

Geride bırakmaya hazırlandığımız 2017 yılının başındaki küresel korkular birbirini besleyecek türdeydi. İngiltere’nin AB’den boşanması, en önemli ikinci pazar açısından önemli bir belirsizlikti; söz konusu bölgeye için genel seçim anketleri de iyi şeyler söylemiyordu. En büyük Pazar konumundaki ABD için de durum çok farklı değildi; dolar faizlerinin yükseltilmesine ilişkin olarak büyüyen rahatsızlıklar, yeni Başkan’ın mevcut işleyişi tehdit eden söylemleri ve diğer dengesizlikler iyimser olabilmeyi zorlaştırıyordu. Bu koşullar riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesine ve yeni bir küresel krize zemin hazırlayabilecek özellikler taşıyordu.

ÇIKIŞI ÖNLEME ÇABASI

Sistemi oluşturan kurumsal yapının ve azaltılamayacak kadar çok risk taşıyanların çok fazla şansı yoktu. Öncelikle tehlikeleri görmezden gelmeleri ve geniş kesimleri de aynı şekilde yönlendirmeye çalışmaları gerekiyordu. AB konusunda olumsuzlukları görmezden gelirken, olumlu olanları abarttılar; yapay finansal eğilimler üzerinden ekonomik beklentileri iyileştirmeyi denemek ve pazarlamak zorunda kaldılar. ABD konusunda ise faiz yükselişlerine kayıtsız kalmak ve yeni Başkan’ın verdiği sözleri tutamayacağına oynamak durumunda kaldılar. Gelişen ekonomileri ise cilalayarak, para çıkışını önlemeye ve yerleşikleri risk almak konusunda iştahlandırmaya çabaladılar.

2018 yılı için benzer çabaları zorlamaya devam edecekleri yönündeki mesajlar, tek sesli ve çok kanallı olarak pazarlanıyor; fakat ABD konusundaki gelişmeler evdeki hesaplarının çarşıya uymasını zorlaştıracak gibi görünüyor. Vergi oranları konusundaki değişiklikler ve bunun doların değeri ve faizler üzerindeki ek katkıları, sorunların ağırlaşması pahasına günün kurtarılmasını zora sokuyor. ABD sermayesinin kısmen de olsa evine dönmeye başlaması, doların değerlenmesine bağlı olarak özellikle gelişen ekonomiler cephesinde sıkıntı yaratabilir ve küresel algıların hızla bozulasına sebep olabilir. Dolar faizlerindeki yükseliş ise başta tahvil olmak üzere sermaye piyasalarını üzebilir.

TALEP ÖNE ÇEKİLDİ

2017 yılı ülkemiz açısından da kolay bir yıl olmadı. Ocak ayı itibarıyla döviz kurlarında yaşanan sert yükselişler nedeniyle beklentiler olumsuzlaşmıştı. İşsizlik yüzde 13 düzeyine sıçramış, enflasyon beklentileri bozulmuş ve ekonominin nasıl canlanacağı iyice belirsiz hale gelmişti. Bir yandan tek kullanımlık önlemler seti ve diğer yandan küresel düzeydeki korkuların ötelenmiş olmasına bağlı sakinlik daha ciddi olumsuzlukların yaşanmasını engelledi. Kredi Garanti Fonu uygulaması ve gevşek maliye politikası, paranın devir hızının artmasına katkı yaptı. Ekonomi gelecekteki talebi öne çekerek geçici olarak canlandı, işsizlik yine geçici olarak yüzde 11 seviyesinin altına kadar indi; fakat enflasyon baskıları çok tehlikeli olabilecek şekilde yükseldi ve kırılganlık algılarının artmasına yardım etti. Gerek fiyat istikrarı ve gerek ise finansal istikrar tehlike sinyalleri üretir oldu.

Yıllık enflasyonun hedefinin yüzde 6 olduğu bir yıldaki fiyat artış düzeyleri kelimenin tam anlamı ile alarm veriyor. Kasım sonu itibarı ile Tüketici Fiyatlarındaki senelik artış yüzde 12.98 olmuş. Aynı döneme ilişkin Yurtiçi Üretici Fiyatları yüzde 17.30, Yurtiçi Tarımsal Üretici Fiyatları yüzde 19.78 oranlarında yükselmiş; inşaat malzemelerindeki fiyatlar yüzde 25.1 ve Yurtdışı Üreticilerindekiler ise yüzde 26.01 gibi çılgın yükselişler sergilemiş. Bu rakamlar, sorunların çok ağırlaştığını ve dengesizliklerin taşınabilecek durumda olmadığını haykırmaya başlamış!

Bu yılın ilk haftalarında olduğu gibi döviz kurları yine yüksek ve faizler yükselmeye devam ediyor. İhtiyaçları karşılamak ve görünümü kurtarmak üzere devreye sokulabilecek seferberlikler, neleri getirip ve neleri götüreceğinin detaylarına şimdilik girmiyoruz! Fakat sene başına göre, daha kırılgan olduğumuzu ve küresel koşulların kesinlikle güven vermediğini görebiliyoruz!