18 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ekonomik güvenlik üzerine – 1

Melih Baş

Melih Baş

Gazete Yazarı

A+ A-

Okurlarımızın sabır sınırlarını biraz zorlayacağız ama, bu yazıyla başlayan ve ekonomik güvenlik hakkında bilgilendirme amacını taşıyan bir yazı dizisine başlamak istiyorum. Trump 2.0 döneminde bu konu daha da güncel hale geldi. Maalesef bu konuda resmi ve özel çalışmalar yetersiz! Görüş ve katkılarınızı email adresime yollarsanız kolektif bir üretim yapmış oluruz.

KAVRAMSAL GİRİŞ: SİYASAL İKTİSAT VE ASKERİYE İLİŞKİSİ

İlk olarak 1615'te Fransa'da Antoine de Montchrétien'in kitabı Traité de l’economie politique'de yer alan siyasal iktisat (ekonomipolitik) kavramı; günümüzde iktisadî ve siyasal davranışları çalışan, farklı fakat ilişkili, iktisadı diğer alanlarla birleştiren yaklaşımlardan, ortodoks iktisadî varsayımlara meydan okuyan ve farklı temel varsayımlar kullanan yaklaşımlara kadar olan akımları kastetmek için kullanılmaktadır. Kavram, siyasi kurumların, siyasi çevrenin ve iktisadî sistemin -kapitalist, sosyalist, karma- birbirlerini nasıl etkilediğini iktisat, hukuk ve siyaset bilimden yararlanarak araştıran disiplinler arası alanlar için kullanılır. Uluslararası Politik İktisat (IPE), uluslararası ticaret ve finans, ve uluslararası ticareti etkileyen devlet politikalarına, örn. para ve maliye politikaları, yaklaşımlardan oluşan disiplinler arası bir alandır. Karl Polanyi'nin çalışmalarından esinlenen ve önemli kişileri arasında Susan Strange ve Robert W. Cox'un da bulunduğu daha eleştirel bir IPE okulu da mevcuttur. İnsanbilimciler, toplumbilimciler ve coğrafyacılar, siyasal iktisat terimini André Gunder Frank ve Immanuel Wallerstein tarafından ileri sürülen ekonomik kalkınmaya ve azgelişmişliğe yeni-Marksgil yaklaşımlara yollama yapılarak kullanırlar. Siyasal iktisatla ilişkili disiplinleri saymaya koyulursak, siyaset ve iktisat başta olmak üzere, tarih, davranış bilimleri, hukuk, coğrafya, iletişim, ekoloji vb. sayılabilir.

Acaba askerlik bilimi (İngilizce military science) diye bir kavram kullanılabilir mi? Bu başlıbaşına ayrıca bir inceleme ve yazı konusudur. Şimdilik, bu kavramı da siyasal iktisadın yanına (hatta içine!) koyuyoruz.

Truman Doktrini ve Marshall yardımları ile ekonomik ve siyasal stratejisini oluşturan ABD, NATO’nun kuruluşu ile askeri strateji desteğini sağladı. NATO Antlaşması’nın ikinci maddesinde belirtilen iktisadî işbirliği, NATO İktisat Komisyonu aracılığıyla yürütülür. Güvenlik politikasıyla ilişkili iktisadî konular (savunma bütçeleri vb.) yılda bir kez toplanan iktisat kolokyumunda ve seminerlerde tartışılır, işbirliği yapılır. NATO El Kitabı’nın iktisadi boyut başlıklı bölümünde, NATO’nun hem siyasal, hem askerî hem de iktisadî işbirliğini birlikte yönlendirmek gereğinin altı çizilmektedir.

1952’de girdiğimiz NATO ile,1980 yılında 12 Eylül Darbesi sonrasında imzalanan “Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması” ise 12 askeri üssün NATO adına ABD tarafından 5 yıllık kullanılmasına karar verildi. Bu anlaşma, ABD'nin talebi doğrultusunda halen yürürlüktedir...

GÜVENLİK KAVRAMI

Güvenlik kavramını ele almaya başlamadan önce, risk ve tehdit kavramlarını ele almakta yarar vardır.

Risk, bir öznenin (birey, topluluk, halk, ulus vd.) yaşamda karşılaşabileceği durumlarda sağlayacağı yararları kazanma veya yitirme (zarara uğrama) olasılığına ait olasılık dağılımıdır.

Tehdit, bir tarafın, istemleri karşılanmadığı takdirde karşı tarafı cezalandırmayı koşullu bir taahhüde bağlayan eylemleri olarak tanımlanabilir.

Güvenliğin tanımında içselleşmiş bulunan bu iki önemli kavram arasında fark mevcuttur: risk yönetilebilir; oysa ki, tehditin denetim altına alınarak yönetilmesi olanaksız derecede güçtür. Bugün güvenlikte tehdit kavramı yerini riske bırakmaktadır. Beri yandan ortamın belirsizliği arttığından ‘kim, ne amaçla, ne kadar güçle, ne zaman, nerede ve ne yapabilir?’ sorularının hepsine tam yanıt bulmak güçleşmiştir.

Güvenlik kavramının birçok tanımı mevcuttur. Bu tanımlarda ortak unsurlar, toplumsal ve bir toplumun bireyi olarak bireysel varlığın sürdürülmesi ve korunması açısından iç ve dış tehdit unsurlarının varlığı veya varolma olasılıklarına ait bir algının varlığıdır. Tehditin yöneldiği unsur, geniş bir tanımla öteki unsurun tüm boyutları olabilir. Aşağıda bunları güvenlik kuramları bölümünde ele alacağız. Bu bölümde vurgulamak istediğimiz bir diğer konu, güvenlik kavramının fiilî (görünür) temelli oluşan nesnel güvenlik ve psiko-sosyolojik etkenler sonucu biçimlenen öznel güvenlik olarak ele alınmasıdır. ABD’nin Vietnam saldırısında Vietnam halkı için nesnel güvenlik söz konusuydu. Beri yandan, ABD’nin İran’ın nükleer silahlara sahip olabilme olasılığı ve bunu kendilerine karşı kullanabilme olasılığı tezine dayalı kurguladığı güven(siz)lik durumu ve buna dayalı oluşturduğu öznel güvenlik sorunundan sözedilebilir. Elbette ki, ABD’nin Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi kısaca GOKAP Projesi (eski adıyla BOP), ya da Afganistan-Pakistan Projesi kısaca AfPak Projesi gibi projelerde öznel güvenlik söylencesinin arka planına geçtiğimizde enerji başta olmak üzere iktisadî çıkarlar, Çin, Rusya ve Hindistan’ı jeopolitik olarak denetleyebilme gücü gibi nesnel güvenlik sorunundan söz edilebilir. Belki burada güvenlik kavramının askersel ve siyasal örgütlenme bağlamında somutlaşmasını da anımsamalıyız. Bakanlığın adı niye savunma bakanlığıdır? Acaba kapitalist ülkeler, emperyalist amaçlarla başka ülkelere saldırdığında, örneğin ABD Kore’ye saldırdığında ve hatta Türkiye oraya NATO şemsiyesinde gittiğinde bunun neresi savunma oluyor? Yine de savunma diyeceksek, elbette ABD emperyalizmini, onun çıkarlarını savunmak, ya da kapitalizmi “komünizm hayaleti”ne karşı savunmak diye niteleyebiliriz.

Güvenlik (İngilizce security) ile savunma (İngilizce defence) birbiriyle ilişkili kavramlar. Ancak dünya egemenliğine oynayan emperyalist ABD’nin sermayenin güvenliğini savunmayla değil, saldırıyla sağladığı aşikar. Bu nedenle, ilgili kamu örgütünü Savunma Bakanlığı diye adlandırması tam bir komedi. Ancak dış siyasasını “yurtta barış, dünyada barış” ilkesine dayandırmış bir mazlum millet için belki olabilir. Ancak, bu adlandırma da bilişsel olarak, edilgenleştirici bir bilinç kazandırdığı için belki mazlum milletlerin de ilgili kamu örgütlenmesine Güvenlik Bakanlığı demesi daha anlamlı olacaktır. En iyi savunmanın karşı taarruz olduğu, en iyi kazanmanın savaşmadan kazanmak olduğu gibi tartışmaların olduğunu da belirtmeden geçmeyelim.

Tehditin ilgili özne(ler) tarafından yapılabilme kapasitesi ve niyet anlamda iki unsurundan söz edilebilir. Niyetlerin değişkenliği söz konusu olabilir, bu anlamda yapabilme kapasitesi daha önemlidir. Tehditin ortadan kaldırılması veya kaldırılabilmesi için kullanılacak araçlar, şiddet ve caydırıcılık olarak tanımlanabilir. Bu araçlar siyasal ve/veya iktisadî ve/veya askersel alanda kullanılabilir, örneğin, zorlayıcı diplomasi, ambargo, abluka vb.

Tehditin öznesine göre, güvenlik kavramı, bireysel güvenlikten başlayıp, ulusal, bölgesel, uluslararası, uluslarüstü güvenlik gibi türlere ayrılırken, son türlerde kolektif güvenlik kavramı da ortaya çıkmaktadır. NATO örgütü örneğin, kapitalizminin ya da emperyalizmin diyelim, “sözde komünizm tehdidi”ne karşı kolektif güvenlik kuruluşudur. Elbette ki, esasen ABD’nin, emperyalizmin, uluslararası sermayenin güvenliğidir söz konusu olan, ama görüntüde farklı sunulmaktadır. Maalesef, iç ve dış siyasetin izdüşümü olarak Türkiye de 1952’de bu resime girmiştir. Böylece, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), NATO siyaseti, sosyo-psikolojisi, tekno-ekonomisi kıskacına girmiştir. 27 Mayıs döneminde hizadan çıkar gibi olan, TSK, esas olarak bu kıskaçtan kurtulamamıştır.

Hatta, Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) bile NATO’yu desteklemek amacıyla kurulmuş bulunan CIOR (Müttefiklerarası İhtiyat Subaylar Konfederasyonu) üyesidir. Tam bağımsızlığa gidecek, TSK’nın yolu NATO’dan çıkmaktan, TESUD’un yolu da bu üyelikten çıkmaktan geçer.

Yoksa, Libya operasyonundaki Türkiye’nin aylık 10 milyon dolar dolayındaki askersel harcamayı ABD’nin çıkarı için vergi yükümlüsü T.C. yurttaşları ödemiştir.

Güvenlik kavramında bir diğer ayrım da, katı güvenlik (askersel önlemlerle güvenlik sağlamak) ve yumuşak güvenlik (askersel olmayan önlemlerle güvenlik sağlamak) ayrımıdır.

Güvenlik kesimsel olarak da alt kavramlara ayrılabilmektedir: siyasal güvenlik, iktisadî güvenlik, askersel güvenlik başta olmak üzere toplumsal (ulusal kimlik,kültür vb.) güvenlik, çevresel güvenlik vd.

NOT: Yazımız haftaya devam edecektir.

Trump ekonomi Fransa İktisat