Ekonomik krizde değişimler, sonuçlar ve çözümler-1
Şu anda yaşadığımız ve derinleşeceğinden kaygı duyduğumuz ekonomik krizde mevcut göstergelerin değişimi, birbirini etkilemesi, doğan sonuçlar ve çözüm seçeneklerini sürekli analiz etmenin, krizden kurtulmanın da temel çözümlerinde biri olduğuna inanıyoruz.
Gelişme ve göstergeleri tek tek analiz edelim:
TEMEL SORUN: BÜYÜME
Bütün gelişmeler, göstergeler ve tahminler ekonomimizin 2018 ve2019’da yüzde 3’ün altında bir büyüme kaydedeceğini gösteriyor.
Nedenleri:
1-Enflasyon: Mal ve hizmet fiyatları artınca talep düşüyor. Talep düşünce üretim ve mal ve hizmet arzı azalıyor.
2-Kredi faizlerinin yüksekliği: Bu faiz oranları ile hiçbir firma yatırım yapamaz, kapasitesini artıramaz. Zarar eden işletmeler faaliyetlerini küçültür veya sona erdirir. Bu nedenle de mal ve hizmet arzı azalır. Ülkemizde de olan bu. İflaslar ve konkordatolar bunun göstergesi.
3-Doların yüksekliği ve aşırı dalgalanması: İthalatı pahalandırdığı ve dövize bağlı borçları artırdığı için mal ve hizmet satıcısı zora girdi. Bu nedenle alımlar azaldı ve buna bağlı olarak mal ve hizmet üretimi ve satışı(arz) azaldı. Ayrıca borç yükü arttı.
4-Tasarruf edememek: Ekonomi yeterli büyümeyip, doğan katma değer adil bir şekilde dağıtılmadığı takdirde yeterli geliri olmayanlar geçimlerini de zor karşıladıkları için tasarruf edemeyecekler (gerçi milyonlar zaten tasarruf edebilir gelir elde etmiyor). Bu da ülkede üretime ve alışverişe tahsis edilecek kaynakların az olmasına ve borçlanmaya yol açar.
Tasarruf edenler faiz ve döviz kazancı elde etmek için hareket eden kesimdir. Bu da sağlıklı yurtiçi tasarruf sağlamaz. Spekülasyon olduğundan çok dalgalıdır.
5-Güvenin kaybolması: Ülkemizde ekonominin gidişatına ve bizi yönetenlere güven kalmamış durumda. Bu nedenle yatırım yapmak isteyen yatırımını erteliyor. İthalatçı ‘hele bir durayım’ diyor. Konut ve araba alacak kişi bu faizler ve dövizler nereye gider, endişesi ile bir alıma girmeye cesaret edemiyor. Mal satan alacağını alamayacağını veya batacağını düşünüyor ve ‘aman boşver, satmazsam daha iyi’ diyor. Alacaklı olan borçlunun borcunu ödeyemeyeceğine kesin inanıyor ve hukuki yola sert biçimde giriyor. Bu da borçluyu daha da zora sokuyor.
Yabancı yatırımcı ve sıcak paracılar bu ortama ve uygulanan başkanlık sistemine güvenmiyor ve yatırım için gelmiyor veya ülkeyi terk ediyor.
Ekonominin de ehil ellerde olmaması ayrı bir güvensizlik kaynağı.
6-Tüketim ekonomisi yapısı: Türkiye üretime değil tüketime dayalı bir ekonomik yapıda olduğundan küresel ve ulusal ekonomik gelişmelerden hemen ve büyük ölçüde etkileniyor. Çünkü harcama ve borca dayalı ekonomi para piyasalarında oluşan dalgalanmalara karşı savunmasızdır.
DERİNLEŞEN DİĞER SORUNLAR
1-Cari açık: Türkiye enerjide dışa bağımlığı ve döviz açığı nedeniyle cari açığı düşüremiyor. Her yıl ortalama 50 milyar dolar cari açık veriyoruz. İhracat ve turizm gelirleri cari açığı kapatacak bir gelişme gösteremiyor. Bu da dış borçlanma ve dışarıya daha fazla faiz ödemek demek.
2-Bütçe açığı: Bütçemizde ciddi açık var. Bu açık aflardan gelecek paralarla kapatılmaya çalışılıyor. Ama bütçe açığı da borçlanma ve faiz külfetinin artması demek.
3-Dış borçlar: 500 milyar dolara yakın dış borç büyük risk. Her yıl ortalama 200 milyar dolar döviz bulma ihtiyacı ve yeni borç bulmada ciddi sıkıntı ekonomimizi baskı altında tutuyor.
4-İşsizlik: İşsizlik korkutucu düzeylere geldi. Genç işsizlik artık dayanılmaz hal almış durumda. İşsizliği azaltacak ekonomik büyüme için gerekli oran olan en az yüzde 5’lik bir büyüme bile gerçekleştirilemiyor.
5-Reel sektörün kaynak sorunu: Özel sektör ciddi biçimde nakit sıkıntısı çekiyor. Kaynak yaratamıyor. Bankalardan kredi alamıyor veya faizlerin yüksekliği nedeniyle almıyor. Enflasyon nedeniyle satışlar ve kârlılık düşmüş durumda ve bu nedenle de öz kaynak yaratamıyor. Alacakların tahsilinde ise ciddi tıkanmalar var.
ZİNCİR ETKİLERİ
1-Doların dalgalanması: Alacak ve borç vadelerini belirsiz kılıyor. Fiyatlamalar rasyonel yapılamıyor. Dövize dayalı borçlarda nakit akış güvenilir biçimde görülemiyor. Yani kimse önünü göremiyor.
2-Faizlerin yüksekliği: Doların düşmesini veya yükselmemesini sağlıyor ama öbür taraftan da enflasyonun düşmesini sağlamıyor. Kredi maliyetlerin artması nedeniyle özel sektör kredi kullanamıyor veya kullanmıyor. Bu nedenle piyasalar nakit yönünden tıkanmış durumda.
Yüksek faiz diğer yandan da ben ne ticaret yapacağım, ne diye kira geliri için gayrimenkulümü elimde tutacağım, deyip yüksek faize tamah etmeye başladı. Bu da ticaret ve yatırımı bir kenara atan paracı bir ekonomiyi doğurmak üzere.
3-Borcun borçla ödenmesi: Şu anda herkes, her işletme ve devlet borcu borçla ödüyor. Hepimiz gelecek gelirlerimizi harcıyoruz. Borçluluk ve borcu borçla ödeme ülkemizin kimyasını da bozmuş durumda.
AMA!
İnsanlarımıza baktığımızda bal yapmayan arı gibi bir o yana bir bu yana hareket ediyor. Bunu görenler, bu ülkede ekonomik kriz falan yok, diyor.
Devam edeceğiz.