Ekonomik ve finansal eğilimler güven vermiyor!
Gerek bu hafta Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan veriler ve gerekse finansal piyasalardaki eğilimler, bu yılın son çeyrek dönemi ve 2018 senesinin geneli için iyi şeyler söylemiyor. Beklentilerin olumsuzlaşma eğiliminde olduğu ve makrœkonomik görünümün yeniden olumsuzlaşmaya başladığı dikkat çekiyor.
Eylül ayı sanayi üretim verisi bir yıl öncesinin aynı dönemine göre yüzde 10.4 oranında artmış; fakat mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış veriler, bir ay öncesine göre artışın yüzde 0.6 ile sınırlı kaldığına işaret ediyor. Bir yıl öncesinin aynı dönemindeki travmalı durgunluk nedeniyle oluşan baz etkisinin görünümü farklılaştırdığı gözleniyor. Bu yılın üçüncü çeyrek dönemine ilişkin büyüme rakamı yüksek çıkacak; ancak aynı şekilde devam etmek ve görece yüksek bir rakamın ardından gelecek yıl daha fazlasını bulmak pek mümkün olamayacak gibi görünüyor!
VERİLERİN ANLATTIĞI
Yine Eylül ayında trafiğe kaydı yapılan araç sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 19.8 oranında artarken, bir ay öncesine göre yüzde 7.5’lik bir daralma yaşanmış. İşgünü sayısının fark yanı sıra geleceğe yönelik tüm beklentilerin ciddi şekilde değişmiş olması sonuç üzerinde belirleyici olmuş olabilir. Benzer bir durum daha sonra açıklanacak Eylül ayı konut satışları rakamına da yansıyabilir!
Sanayi üretimi ile trafiğe kaydı yapılan araç sayılarında baz etkisine bağlı güçlü yıllık değişim, Eylül ayı perakende satış rakamlarında gözlenmemiş! Bu tuhaflığın sebepleri önemli olabilir! Takvim etkisinden arındırılmış ve sabit fiyatlar ile hesaplanmış veriye göre, Eylül ayı perakende satışları bir yıl öncesinin aynı ayına göre yüzde 1.2 oranında azalmış. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış ve sabit fiyatlar ile hesaplanmış rakam ise, bir ay öncesine göre yüzde 0.6’lıık bir daralmaya işaret ediyor.
Yukarıda aktardığımız verileri anlamaya çalışırken Eylül ayında finansal cephede yaşanan hareketleri ve beklentilerdeki etkisini de hesaba katmak gerekiyor. Söz konusu ayın başında Kurban Bayram vardı ve aynı haftanın devamı için de idari tatil söz konusu olmuştu. İlk on günde dolar kurunun 3.40 seviyesinin altına indiği dikkat çekmişti. Takip eden yirmi günlük sürede ise eğilim yön değiştirerek 3.55 düzeyinin üzerine sıçramıştı; genel beklentilerde henüz önemli bir değişikliğe sebep olmamıştı. Fakat kredi hacmindeki artış önceki birkaç ayda olduğu gibi ivme kaybetmeyi sürdürmüştü.
LİSTE BAŞINA YAZIYORLAR
Eylül ayı verilerini değerlendirirken dikkate alınması gereken bir konu daha var. Sene başında mobilya ve beyaz eşya gibi ürünlerde uygulamaya sokulan vergi teşvikleri Eylül ayı sonunda yürürlükten kalktı. Başka bir deyişle geleceğin talebini öne çekme girişimi sona erdi. Söz konusu aya ilişkin farklı veriler bu potansiyelin birkaç ay öncesinde büyük ölçüde tüketilmiş olduğunu, takip eden birkaç yılda iç talep dinamiklerinin canlı olamayacağını düşündürüyor.
Koşullar böyle olunca sormak gerekiyor! Yakın geleceğin büyüme potansiyelini kısmen tüketip enflasyon baskılarını azdırdı isek, küresel koşulların olumsuzlaşmaya devam edebileceği 2018 yılında ne yapacağız? İşsizliğin ve istikrarsızlığın artmasını nasıl önleyeceğiz? Riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesini engelleyebilecek araçlara ve ilişkilere sahip miyiz?
Kısa vadeli bakış açısının esaretinden kurtulamayan ve hayalperestlikten vazgeçemeyen kesimler, bu ve benzeri sorulara yanıt aramıyor ve gerçekçi olmaya yanaşmıyor! Bu seneye ilişkin üçüncü çeyrek büyümesinin yüksek olması, açmazlara çözüm üretmiyor! Fakat dışarıda birileri, ülkemizi en kırılgan ülkeler listesinin başına yazmaktan geri durmuyor!