29 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ekonominin üç sorunu

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Eski Yazar

A+ A-

Ekonominin 2021 yılı içinde üç önemli sorunu olacağı, uzun süreden beri bu köşede belirtiliyordu. Döviz, enflasyon ve bütçe açığı.

Bütçe açığı sorunu aralık ayında kendini gösterecektir çünkü ekonomi yönetimi, 11 aylık bütçe açıklarını aralık aylarına yığmayı ve o senenin borçlarını bir sonraki yıla ertelemeyi gelenek haline getirmiş durumdadır. Bu da kamu borçları ve harcamaları sorununun kartopu misali daha da büyüyerek halkın üstüne düşecek çığ misali tehlike yaratmaktadır.

Döviz konusunu ulusal para birimleri üzerinden swap yapılarak çözüm bulunmaya çalışılmış; ancak, hem turizm gelirleri, sıcak para girişi gibi döviz girdilerinin beklenilenden çok daha az olması hem avro ile dolar yerine swap anlaşmaları sonucu ulusal para birimleri üzerinden dış ticaret yapılması konusunda beklenilen atılımın yaratılamaması sonucu piyasada döviz talebi daha da artmıştır. Öyle ki döviz ile iş yapmayan ve TL’de kalarak enflasyon tehdidi ile karşı karşıya kalan sade vatandaşların döviz mevduatları rekor seviyelere ulaşmıştır. Vatandaş döviz biriktirmektedir. Ekonomide dolarizasyon süreci başlamış gibidir. Vatandaşın da TL’ye karşı güveni de azalma eğilimine girmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Enflasyon, ağustos ayında tüketicide yüzde 19.25 ve üreticide de yüzde 45.5’e ulaşmıştır. Üretici enflasyonunun sürekli yukarı yönlü devam etmesi ve baz etkisi nedeniyle tüketici enflasyonunu en az 6 ay, belki 9 ay daha peşinden sürükleyecek olması sebebiyle Türkiye ekonomisinde enflasyon sorunu gündemden en az 2022 ortasına kadar düşmeyeceği anlaşılmaktadır.

Ayrıca, TCMB Başkanı, koltuğa oturduğunda piyasa faizlerinin enflasyonun üstünde duracağı sözü vermesine rağmen enflasyonun, ağustos ayı itibari ile piyasanın önüne geçmiş bulunması sebebiyle TCMB’nin enflasyon konusunda proaktif (önceden tedbir) davranamadığı ve para arzı, krediler gibi bir takım makroekonomik verileri de dolayısıyla doğru yorumlayamadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Bununla beraber faiz indirimi şöyle dursun faiz artırımı da artık ciddi ciddi gündeme girmiştir, aslında. Bakınız G. Kore, geçen hafta pandemi döneminin ilk faiz artırımına giden yükselen piyasa ekonomisi olmuştur ve diğer benzer ekonomilerin de bu faiz artırımı furyasına yılsonuna kadar yavaş yavaş katılması beklenmektedir.

Enflasyonu bu dönemde yorumlarken çekirdek enflasyona bakmak anlamlı değildir; çünkü Türkiye ve benzer ekonomilerdeki enflasyon sorunu, tüketiciden kaynaklı değil yurtdışı enerji-hammadde-gıda fiyatlarının yükselmesinden kaynaklı üreticiden gelen ve hala devam eden bir enflasyondur. Ayrıca, Türkiye’nin bir de dövizin oynaklığı ve yükselme eğiliminden kaynaklı üretici enflasyonu vardır. Diğer bir deyişle, hem küresel girdi fiyatlarından hem de dövizin yükselmesinden dolayı TL’nin değer kaybetmesinden kaynaklı üretici enflasyonu ile boğuşan Türkiye ekonomisinin enflasyon sorununu çözmek ya da algılamak için çekirdek enflasyonunu izlemek zaman kaybından başka bir işe yaramayacaktır. Türkiye’nin bugünlerdeki enflasyonunu anlamak ve çözüm bulmak isteniyorsa öncelikle üretici enflasyonuna eğilmek gerekmektedir.

Bahar aylarında ABD’nin ve AB’nin Merkez Bankaları yetkilileri, küresel enerji-hammadde-gıda fiyatları konusunda iyimser ve izleyelim görelim şeklinde demeçler verirken yaz sonu itibari ile çok daha temkinli oldukları görülmektedir. Almanya’da yıllık enflasyon son 28 yılın en üst seviyesine yaklaşmıştır. 1993 yılında yüzde 4.3 oranına ulaşmış bulunan enflasyon 2021 yılının yaz sonunda yüzde 3.9 oranını yakalayarak çok ciddi olumsuz sinyaller vermektedir. Küresel gıda fiyatları, yaz sonuna doğru tekrar artmaya başlamış ve ortalama artış yüzde 33’e yaklaşmıştır. Diğer hammadde ve enerji fiyatlarında da benzer artışlar tekrar gözlemlenmektedir. Diğer bir deyişle, küresel enerji-hammadde-gıda fiyatlarında oynaklıklar devam ettiği gibi yukarı yönlü hareketler dikkat çekmektedir.

Türkiye ekonomisinde halkın enflasyonu daha da ağırlaşacak gibidir. Üreticinin çoğu girdisinde son 12 aylık enflasyonu yüzde 100’e yakındır. Tüketicinin market, çarşı, pazar enflasyonu ise yüzde 19.25’in çok üstündedir. Üstelik bu rakamların kalıcı olduğu ve belki de daha da devam edeceği beklentisi çok yüksektir. Beklentiler, gerçekler...

İşte bu sebeplerden dolayı çekirdek enflasyona bakarak enflasyon tahmini yapmak havanda su dövmek ve zamanı boşa harcamaktan başka bir anlama gelmediği düşünülmektedir. Konu yurtdışı fiyat artışları ile döviz fiyatlarıdır. Konunun özü üretici enflasyonudur.