Elle toplayınca 40 dolar poşete girince 80 dolar
Sosyal medyada tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı ile yapılan bir sohbette hocamızın Türk çayı ile ilgili şu ifadelerini kullandığını gördüm: “Bizim çaylar almayacak Hint çayı seviyorum. Karadeniz'de oluyor mu ki sanki İngiltere'de olacak. Karadeniz civarında başka bir sürü şey olabilir, çay olmaz. Çay yabancı ne yapayım. Gidip fethetmediğimize göre Hindistan'ı biz de içemiyoruz. Kanuni Sultan Süleyman Han Hindistan'a çıksa, Endonezya'ya çıksa o da Türk çayı olurdu.”
Açıkçası hayret ettim. Çay seven biri olarak tozdan, gübürden ibaret olan raflardaki çayları hep eleştiririm. Ama dünyanın birçok farklı ülkesinde çeşit çeşit çaylar içtiğimden Türk çayının da kendine has bir lezzeti olduğunu bilirim. Hatta geçenlerde Hong Kong'a yaptığım seyahatte oradaki Starbucks görevlileri ile çay konusunda anlaşamayınca, ince belli bardaktaki Türk çayının fotoğrafını gösterip “Çay buna denir.” diye anlatmışlığım da vardır.
TÜRK ÇAYININ KALİTESİ İYİ AMA
Peki Türk çayı gerçekten de halk içinde yaygın kanıdaki gibi düşük kaliteli mi? Bu sorunun cevabını ben değil çay markası Lazika'nın Kurucu Ortağı Emre Erçin yanıtladı: “Biz çayı elle topluyoruz. Bizim çayın ihraç değeri kiloda 40 doları buluyor. Bunu poşete koyup sattığınızda fiyat iki katına çıkıyor. Seyhan çayı dediğimiz Sri Lanka'da sekiz sürgün alınabiliyor. Karadeniz yarı tropikal olduğundan bir sürgün alınabiliyor. Mayıs ayındaki ilk çayı alıyoruz. Bu çay kar suyu yemiş oluyor. Sri Lanka'da da kötü çay var. Bizim çayımız dünya kalitesinde. Paketlerin üzerine bakarsanız bu ölçümleri görürsünüz.”
Erçin ile soyadımız aynı ama bir akrabalığımız yok onu baştan belirteyim. Marjinal iletişim ajansından arkadaşım Ulaş bizi tanıştırdı, “Abi seni biliyorum çay seviyorsun. Bizim Lazika markamız var.” dedi. Bunun üzerine Emre Erçin ile çay konuşmak üzere bir araya geldik. Erçin'in aktardığına göre doğru toplama ve butik işleme yapıldığında Türk çayı da dünya standartları seviyesinde. Yani öyle “Bizde çay mı var. Bizim çaylar kötü.” cahilce bir söylem.
FIRTINA VADİSİNDE BUTİK ÜRETİM
Peki neden biz raflardaki meşhur markaların çaylarını alıp paketi açtığımızda toz, gübür görüyoruz da halk arasında kaçak çay diye bilinen Seyhan çayını alınca karşımıza böyle bir tablo çıkmıyor? Emre Erçin bu soruyu şöyle yanıtladı: “Toz olduğunda ağırlık veriyor. Paketlere bakarsanız belli bir boşluk oluyor. Mesela bizim siyah çay paketinin 400 gramı diğer markaların 600 gramına denk. Büyük işletmelere baktığınızda bir standart olması gerekiyor. O yüzden o bir endüstriyel üretim şekli. Büyük çay üreticileri ev dışı tüketime yöneldiler. Biz tersine gidiyoruz.”
Erçin'in aktardığına göre, Lazika'nın fabrikası Rize Fırtına Vadisi'nde kurulu. Büyük markalar çayı bölgeden alıp lojistik nedeniyle paketlemeyi başka illerde yaparken Lazika daha butik bir üretim yaptığından paketleme de bölgede. Bu sayede yerel kalkınmaya destek veriyor. “Lazika zaten kurulmuş bir marka idi. Fikir güzel ama istedikleri yere çıkamamışlardı. 20-30 kilo üretim vardı.” diyen Erçin, “İyi bir lezzeti kitlelere ulaştırmak istedik. Yıllık 20 tondan fayda yeşil çay işler hale geldik. 4.5-5 ton işlenmiş çay üretiyoruz. Çayları köylerdeki ablalar, teyzeler topluyor. Kendi bahçemiz de var. Bitki çayları da yapıyoruz. Kullandığımız çaylar Karadeniz çayı. Bitki çaylarında sadece bazı baharat ve bitkiler ithal. Çaya bizim gösterdiğimiz özeni gösterince kaliteli oluyor.” bilgilerini verdi.
ASKIDA ÇAY KAMPANYASI VAR
Türkiye'de de farklı bir çay kültürü yeşertmeye çalıştıklarını anlatan Erçin, “Çay atölyesinde tadımlar yapıyoruz. İnsanlara çayı anlatıyoruz. Yeşil çayı tadınca bazıları beğenmiyor ama faydasını öğrenince seviyor. Çayda demleme yöntemi bile fark eder. Küçük üreticiler bizi destekliyor. Bölge de işi sahiplendi. Bez ambalajları bile bölge insanına yaptırıyoruz. Çay klasik bir tarım ürünü değil. Özen istiyor. Mesela çay yeni sürgün versin diye sürekli kesilir. Yeni fidanlar ekilir. Sri Lanka ve Çin de ağaçlar var. Ondan yapılan çay özel fiyatla satılıyor. Fakat biz çayı o bildiğimiz paketlerde standardize etmişiz. Ardeşen'de dünya için üretim yapan bir çay girişimi olmak istiyoruz. Üretimin yüzde 50'si ihracat. Avrupa da 200-300 noktada varız. İsrail'de Rusya'da varız. Bitki çayı 4 dakikada demlenir. Ama derecesinin 100 olması lazım. Siyah çayda 17 dakika yeterli. Bizim yeşil çayları mesela 2 kez demleyebilirsiniz.”
Lazika yakın zamanda Temel İhtiyaç Derneği (TİDER) Gıda Bankacılığı Ağı üzerinden ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için Askıda Çay uygulaması da başlattı. Buna göre www.lazika.com.tr sitesinden yapılan alışverişlerde askıya bırakılan bir paket siyah çay için Lazika da bir paket ekliyor.