Emek, Siyad ve diğerleri -(TAMAMI)
Biliyorum, yine Emek sineması üzerine mi diyeceksiniz. Bu ve bunun gibi Beyoğlu’nun yitip giden sinemaları üzerine kaç yazı yazdığımı ben bile anımsamıyorum. Ama en azından daha önce yayınlandığım Düş Şatoları: İstanbul’un Eski Sinemaları kitabımın en azından iki-üç misli olmuştur. Tabii bundan sonra da yazacaklarım cabası. Çünkü çoğu kişi gibi Emek sinemasının serüveninin bittiğine inanmıyorum, asıl şimdi -yani Emek’e kazma vurulduktan sonra- bu serüvenin eskisinden daha etkin ve kalıcı bir şekilde, kentin belleğine ilişkin her bir olayda yeniden canlandırıp- anımsanıp sürdürüleceğine inanıyorum.
Emek sineması şimdiden İstanbul’un yıkım tarihinde bir simge olarak yerini almıştır. İstanbul’un herhangi bir değerine vurulan her kazmanın ardında onun gündeme gelmesi artık kaçınılmazdır. Ayrıca Emek’e yapılan yanlışlığın bir yerde durdurulup düzeltilebileceği umudunu da hala taşıyorum. Ola ki, bir gün birileri çıkar da, kamuoyunun bu denli duyarlılıklarla üzerinde durduğu bu değere sahip çıkar.
Ama o birilerinin sinema dünyasından çıkacağına asla inanmıyorum. Hani sinemacının sinemacıdan başka dostu yoktur derler ya, inanın Emek olayında bu külliyen yalan. Ya da yalan olduğunu gördük.
Şimdi soruyorum, SİYAD’ın, birkaç sanatçı ile birkaç genç dizi oyuncusunun ve de aktivistlerin dışında Emek’e kim sahip çıktı? Kim Emek için Taksim ile Yeşilçam sokağı arasındaki o kısa -ama çok anlamlı- yolda yürüme zahmetine katlandı? Ya da yürümeye cesaret edebildi?
Emek için neredeler
Tüm bu yürüyüşlerde; sinemamızın tüm dernekleri, sendikaları, meslek grupları, sinema adına çok şeyler yaptığını iddia eden vakıflar, onların temsilcileri, starlar, ünlü oyuncular, Yeşilçamcılar, yönetmenler, festival yöneticileri vs. neredeydiler? Acaba SİYAD ve de bir avuç sanatçının dert edindiği Emek’in yok edilmesi, onlar için acaba hiçbir şey ifade etmiyor muydu?
Nasıl ilgilendirsin ki... Önce sinemayla ilgili kuruluşları ele alalım. Çoğu değil, neredeyse tümü Kültür Bakanlığı’nın kendilerine tahsis ettiği binalarda oturuyorlar. Yine bir çoğu Kültür Bakanlığından aldığı paralarla, desteklerle, sinema adına sözüm ona etkinlikler düzenliyorlar. Bu tür eylemlere katılmaları bunun için mümkün değildir. Çünkü kendilerini ayakta tutan bu yardımın kesilmesinden, yok olmasından korkarlar. Korktukları içinde o çok kısa, ama çok anlamlı o yürümek, kendilerini göstermek isteyemezler. İş bittikten sonra 300’ün üstündeki sinemacının imzalı bildirilerinin de bu anlamda pek fazla bir hükmü yoktur. O bildiriye imza atanlara da bugüne kadar neredeydiniz diye sormazlar mı?
İyi ki SİYAD var
Kültür Bakanlığı’nın kapısında dolaşan kimi yönetmenler için de durum aynıdır. Yine aynı yardımdan paylarını alan vakıflar için de,. Emek ile akil adamlık arasında tercihlerini yapan sanatçılar için de geçerledir bu.... Çünkü Emek için yürümek bir tavır, sinemadan yana , kentten yana, doğru olandan yana bir saf tutmaktır. Buna nasıl cesaret edebilirler ki? .
Emek’in serüvenine yalnızca SİYAD mı sahip çıkmalıydı? İyi ki SİYAD var. SİYAD yalnızca bu yıkıma karışı çıkmamış, onun da ötesinde sinema alanında yapılan her bir olumsuz olgunun karşında var olabileceğini, hiçbir kuruma diyet borcu olmadığını da kanıtlamıştır.
Darısı sinemayla ilgili tüm kuruluşların başına. Çünkü hiçbir şey için asla geç değil.