Yandex
27 Mart 2025 Perşembe
İstanbul 14°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Emperyalistlerin denizlerdeki ateş gücü, Batı Asya kıyılarına yerleşir mi?

Halil Özsaraç

Halil Özsaraç

Gazete Yazarı

A+ A-

Savaş gemilerinde dikey fırlatma sistemi (VLS) dendiğinde, Tomahawk gibi gemiden karaya, SM-3 gibi gemiden uzaya, ESSM gibi gemiden havaya atılan füzeler ile VL-ASROC gibi gemiden denizaltıya atılan torpido taşıyıcı roketlere varıncaya kadar çok sayıda uzun menzilli silahın ateşlenebildiği sistemler akla gelir. Bir savaş gemisinin veya denizaltının gerçek ateş gücünü anlamak için önce dikey fırlatma sisteminin olup olmadığına, varsa kaç modülü olduğuna, hangi füzeleri/roketleri atabildiğine ve menzillerine bakılır. “Gerçekçi güç çarpanı”nın denizler olduğunu iyi bilen emperyalizm, Asya denizlerindeki devletlerin sahip oldukları ve olacakları dikey fırlatma sistemlerini yakından takip ederek yükselen Asya ile rekabet eder. Bahsettiğim rekabetçi emperyalist devlet, NATO donanmalarının uzun menzilli silah kullanım yeteneğini ifade eden dikey fırlatma modül sayıları ile niteliklerinde belirleyici tutum sergileyen, ama sadece NATO’da değil, tüm dünyada liderliği elinde tutmaya çalışan ABD’den başkası değildir. 30 yıl sürecek kaçınılmaz bir evrimi gerçekleştirmek zorunda kalan yaşlı ABD Donanması, dikey fırlatma sistemlerinin niceliği konusunda da kritik bir dönemin eşiğindedir. Açıklayayım…

Günümüz ABD Donanması’nın en becerikli su üstü savaş gemileri Arleigh Burke sınıfı destroyerlerdir. Fakat, her birinde 96 dikey füze fırlatma modülü bulunan Arleigh Burke sınıfı destroyerler, ABD Donanması’nın en fazla dikey fırlatma modülü taşıyan su üstü savaş gemileri değildir. Her birinde 122 dikey fırlatma modülü bulunan yaşlı Ticonderago sınıfı kruvazörleri, ABD’nin en fazla karaya atılan Tomahawk seyir füzesi ile uzaya atılan SM-3 füzesi taşıyabilen su üstü savaş gemileridir. Diğer taraftan, göz kamaştırıcı ateş güçlerine rağmen, günümüzdeki sayısı 12 olan Ticonderago sınıfı kruvazörlerin tamamının birden 2029 yılından önce hizmet dışına ayrılacağı, ABD Donanması tarafından ilan edilmiştir. Ticonderago sınıfı kruvazörlerin hizmet dışına ayrılmaları ise, ABD Donanması’ndaki toplamı bugün 10 bin adet kadar olan Tomahawk veya SM-3 fırlatma modülünden, bin 464 adedinin önümüzdeki üç yıl içinde eksilmiş olacağı anlamına gelir.

Su üstü savaş gemilerinden başka denizaltılardan da zorunlu bir yetenek düşüşü yaşayacak olması ABD Donanması’nın başını ağrıtan diğer bir sorundur. Ohio sınıfı nükleer denizaltılar, normalde nükleer başlıklı balistik füze atmak üzere tasarlanmışlardır. Ancak, toplamı 18 olan Ohio sınıfı nükleer denizaltılardan en yaşlı 4’ü, 2002-2008 yılları arasında tadilat görmüş ve her biri 154 adet Tomahawk seyir füzesi atabilir duruma getirilmişti. İşte balistik füze yerine Tomahawk yeteneği kazandırılmış bu dört Ohio sınıfı nükleer denizaltılar, günümüzde 41-44 yaş aralığına ulaşmıştır ve ikisi 2026’da, diğer ikisi de 2028’de hizmet dışına ayrılacaktır. Yani, ABD Donanması’nın su altından atabileceği Tomahawk sayısı, üç yıl sonra 616 adet eksilmiş olacaktır.

ABD’DEKİ TARTIŞMA: ATEŞ GÜCÜ ROBOT GEMİLER İLE Mİ ASYA DENİZLERİNE TAŞINMALI, YOKSA ASYA’YA YAKIN ADALARA MI KONUMLANMALI?

ABD Donanması’nın gelecek üç yılda, su üstü savaş gemilerinden bin 464 adet ve denizaltılardan da 616 adet olmak üzere toplam iki bin seksen adet uzun menzilli füze atma kabiliyetinde azalma yaşayacak olması -ki, yaklaşık olarak yüzde 20’lik bir azalmaya denk gelir- ABD’de sorgulanan ve tartışılan önemli konular arasında yer almaktadır. Nitekim, bir ABD düşünce kuruluşu olan Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nin (CSIS) 8 Ekim 2024 tarihinde, Washington DC’de düzenlediği, yüksek katılımlı bir seminerde, ABD Donanması’nı temsil eden Koramiral James Pitts ile birlikte çok sayıda Amerikalı stratejist, şu sorunun cevabını aradılar: “Madem ABD Donanması’nda, üç­­ yıl içinde, uzun menzilli füze atabilen 16 savaş gemisi birden hizmetten ayrılacak, o hâlde kalan ABD savaş gemileri ve üzerinde bulunan dikey fırlatma modülleri yeterli olacak mı?”

Bu seminerde, dikey fırlatıcı taşıyan savaş gemilerine ve denizaltılara, harekât alanlarındayken, süratli ve tercihan insansız füze yükleme platformları inşa etmek gibi “durumu idare eden” türden öneriler sunulmakla birlikte ABD Hükûmeti’ne yapılan tekliflerden ikisi hem “kabul edilme olasılığı yüksek” hem de “tehlikeli” türdendi. Bunlar, ABD Donanması’nın yeni gemi inşa programındaki ilk aşama hedeflere ulaşıncaya kadar;

- Büyük ve orta tonajlı, düşük maliyetli, insansız su üstü savaş gemileri inşa etmek ve bunları hizmet dışına ayrılacak gemilerden sökülen dikey füze fırlatma modülleri ile donatmak veya,

- Hizmet dışına ayrılacak gemilerden sökülen dikey fırlatma modüllerini ve füzelerini, hedef bölgelerin civarında bulunan “yakın ada zincirleri” başta olmak üzere denizaşırı “kıyı” alanlarında konumlandırmaktır.

Görünen o ki ABD, hurda Ticoderago sınıfı destroyerlerinden ve hurda Ohia sınıfı nükleer denizaltılardan sökülecek iki bin seksen adet uzun menzilli füze fırlatıcı modülünü, karaya atılan Tomahawk füzeleri ve uzaya atılan SM-3 füzeleri ile birlikte, Türkiye, Rusya, İran ve Yemen gibi hedef aldıkları ülkelerin yakınındaki “adalar zinciri”nde ve “yakın kıyılar”da kullanmayı ciddi ciddi tartışıyor… Bizim de cevabını aramamız gereken soru ise şudur: “Emperyalist ABD’nin, hizmet dışına ayıracağı gemilerden sökeceği füze fırlatma modüllerini Girit, Kıbrıs, belki de Ege Adaları gibi yakın adalar zincirinden ve Dedeağaç, İsrail, Gazze, Cibuti, Suudi Arabistan gibi denizaşırı kıyılardan başka yerleştirmek isteyebileceği yerler var mı?”

Trump, Suriye’den asker çekeceğim filan dedi diye sevinenleri üzmek istemezdim, ama; Batı Asya için yakın adalara ve kıyılara yerleştirilmiş iki bin seksen adet Tomahawk veya SM-3 füze fırlatıcısı, Batı Asya’daki birkaç bin ABD askerinden bin kat daha tehlikelidir. Yazıyı son bir kritik soru ile bitirelim: Diğer emperyalist belalar gibi, üç yıl sonra Demoklas’in kılıcı gibi başının üstünde sallandırılacak olan bu belayı da “homurdanarak seyretmek” yerine, Batı Asya devletlerinin “askerî birliktelik, işbirliği ve güçbirliği” için kolları sıvamaktan başka çaresi var mı?

Batı Asya emperyalizm
Yorumlar (7 yorum) Yorum yapmak için tıklayınız
Yükleniyor...