16 Eylül 2024 Pazartesi
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Emperyalizmin akıllı savaş makineleri ve beceriksiz kullanıcıları-1

Halil Özsaraç

Halil Özsaraç

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçenlerde bir ABD savaş gemisi İstanbul’a geldi. ABD’nin, “Bundan bende de olmalı” dedirtecek cinsten 232 savaş gemisi, dünya limanlarını ziyaret edip durur. Bazıları Türkiye’ye de gelir, biraz kalıp artistlik yapacakları diğer limana doğru yola koyulurlar. Yüksek teknolojiye sahip bu savaş gemileri, başkalarında olsaydı endişelenirdim; neyse ki, teknolojinin en beceriksiz kullanıcıları olan Amerikalılarda. Daha iyi anlaşılması için somut örneklerle anlatayım.

1980-1988 İran-Irak Savaşı sürerken bazı ABD savaş gemileri, Basra Körfezi’ndeki Saudi Aramco Petrol Tesisleri’ni korumak için Bahreyn’de konuşlandırılmışlardı. Bunlardan USS Stark fırkateyni, USS Coontz destroyeri ve USS La Salle amfibi gemisi, 17 Mayıs 1987’de, eğitim için Manama’dan hareket etmişlerdi. Bağdat’tan kalkan bir Irak Mirage F-1 savaş uçağı, ilk olarak Suudi Arabistan semalarındaki Amerikan AWACS uçağı tarafından saat 19.55’te tespit edilmiş, denizdeki ABD gemilerine düzenli olarak bildirilmeye başlanmıştı. USS Coontz da, 20.10’dan itibaren AWACS’tan gelen temas bilgilerini, data sistemi ile USS Stark’a kesintisiz olarak aktarmaya başlamıştı. Iraklı pilotun, Suudi Arabistan’a gereğinden fazla yaklaşmış olması, 2 Suudi F-15 uçağının havalanmasına bile yol açmıştı.

Saat 20.15’te, USS Stark komutanı Albay Brindle’a geminin Savaş Harekât Merkezi’nde 200 mil mesafedeki uçakla ilgili ilk bilgi verilmişti. Makine arızası nedeniyle süratini 15 knot’a düşürmek zorunda kalan USS Stark, her ihtimale karşı 20.24’te rotasını kuzeybatıya değiştirmişti. Gemi komutanı, 20.31’de Savaş Harekât Merkezi’nden ayrılmadan önce harekât subayı Yüzbaşı Moncrief’e uçakla ilgili gelişmeleri yakından takip etmesi talimatını vermişti. Fakat, harekât subayının taktik duruma yönelik konsantrasyonu zayıftı ve normalde donatılması gereken silah konsollarında disiplinsizlik nedeniyle oluşan personel eksikliklerinin farkında bile değildi.

Irak uçağı, ABD gemilerinin 120 mil uzağındayken, 20.43’ten itibaren USS Coontz’un radarlarında da takip edilmeye başlanmıştı. USS Coontz’un izleyebildiği Irak uçağının, kendi gemisinde tespit edilememiş olmasına canı sıkılan Albay Brindle, 20.55’te hava radarı arama modunun 80 mile değiştirilmesini emretmiş, böylece radar anteninin daha alçak irtifalara ve daha yakın mesafelere odaklanmasını sağlamıştı. Nihayet, USS Stark, yaklaşan uçağı 70 mil mesafedeyken radarında görebilmişti. 21.02’de elektronik harp operatörü, uçağın radarının Mirage F-1’e ait olduğunu doğruladığında, vardiya kıdemli astsubayı, harekât subayına uçağın 43 mil mesafede olduğunu rapor etmişti. 21.03’te uçak, Exocet füze menzili olan 40 mil mesafeye yaklaştığında, vardiya kıdemli astsubayının “telsiz çağrısı yapılması” tavsiyesine karşılık harekât subayı, beklemesini emretmişti. Bir dakika sonra vardiya kıdemli astsubayı, uçağın 4 mil yakından geçeceğini rapor etmiş; harekât subayı, “uçağın dönüş yapmasını beklediğini” söylemişti. Bunun altında yatan neden, Amerikalıların “Mirage Patikası” adını taktıkları, Irak savaş uçaklarının güneye doğru uçarken, aniden doğuya dönerek İran hedeflerine yaklaşma manevraları ile defalarca karşılaşılmış olmalarıydı. Oysa ki, Mirage savaş uçağının zayıf teşhis yetenekleri ile boğuşan Iraklı pilot, bir İran tankerine yaklaştığını sanıyordu…

21.03’te USS Coontz, diğer ABD gemilerine, uçağın süratini aniden artırdığını ve USS Stark’a yakın bir geçiş rotasına yöneldiğini bildirmişti. 21.04’te USS La Salle, USS Stark’a Irak uçağını izleyip izlemediğini sormuş; USS Stark’tan olumlu cevap almıştı. 21.05’te Irak uçağı, 32 mil mesafedeyken rota düzeltmesi yapmış, USS Stark, bunu 2 dakika sonra fark edebilmişti. USS Stark’ın harekât subayı, uçağın 22 mil mesafeye girmesi üzerine telsizle uçağın uyarılmasını emrederken, uçaktan ilk füze atılmıştı. 21.08’de, uçağa ilk telsiz çağrısı yapılırken harekât subayı, personel eksiği olduğunu fark ettiği silah kontrol konsolunun oyalanmadan hemen donatılmasını ve acele komutanın çağrılmasını emretmişti. 21.09’da, USS Stark’ın 11 miline giren Irak uçağı, ikinci füzeyi de fırlattıktan sonra, sert bir dönüşle bölgeden uzaklaşmıştı.

USS Stark’ın hiçbir sensörü, uçaktan atılan füzeleri tespit edememiş, yalnızca uçağın keskin manevrasını izleyebilmişti. 21.09’da, geminin 7 saniye süre ile uçağın radarı ile aydınlatıldığı raporunu duyan harekât subayı, “Personel Savaş Yerlerine” anonsunu -nihayet- yaptırmış, yakın hava savunma sistemini otomatiğe aldırmıştı. Panikleyen harekât subayı, atış kontrol sistemlerinin devreye alınmasını emrederken, şuursuzca yaptırdığı manevralarla geminin hava savunma sistemini kör sektöre düşürerek en kritik hatasını yaptığının bilincinde değildi. USS Stark’ın üst güverte tasarımının yol açtığı 30 derecelik atış kör sektörüne döndüğü anda gözcüler, yaklaşmakta olan füzeyi rapor etmişlerdi. 5 saniye sonra bir çarpma sesi duyulup gemide genel bir elektrik kesintisi yaşanınca ilk isabetin alındığı anlaşılmıştı. Fransız menşeili füze, köprüüstünün hemen altından nüfuz etmiş, harp başlığı patlamamış, ancak ikiye bölünüp uçuşundan arta kalan 300 librelik yakıtı yaşam mahallerinde hızla yayılınca, ölümcül bir yangına yol açmıştı.

İlk isabetten 20 saniye sonra ikinci füze, ilkinin 2 metre aşağısından gemiye nüfuz ettiğinde ve teknede geniş bir deliğe yol açarak patladığında Albay Brindle, Savaş Harekât Merkezi’nden içeriye henüz adım atmıştı. 5 kişiyi denize fırlatan bu patlama ile, 37 Amerikalı ölürken, 21’i de yaralanmıştı. Geminin tüm elektriği kesilmiş, tehlikeli ölçüde su sızdırma sorunu yaşanmış ve yangın (söndürme) devreleri, hasar nedeniyle büyük ölçüde kullanılamaz duruma gelmişti. Genişleyen yangın, kısa sürede 760°C’nin üzerine çıkarak metal yangınına dönüşmüştü. Sabit telsiz yeteneği kaybedildiği için, helikopter personeline ait seyyar telsiz cihazları kullanılarak yardım çağrısı yapılabilmişti.

Albay Brindle, 19 saatlik yangınla mücadele sınavına başlar başlamaz, tamirci partilerinde bulunan 30 duman maskesi ve 400 kanisterinin yetersizliği ile boğuşurken, personelinin yangın eğitimi eksikliklerini o güne kadar önemsememiş olmanın pişmanlığını yaşıyordu. Yaşanan büyük karmaşaya rağmen, saat 21.38’de, -cephanelik selbastıları hariç- ana yangın (söndürme) devresinin bir bölümünü basınçlandırabilmek mümkün olmuştu. Gemi personeli, yangının yaklaştığı cephaneliklerdeki mermileri denize atmaya başlamış, bulabildikleri tüm suyla cephanelikleri dışarıdan soğutmaya çalışmışlardı. 23.30’da bölgeye intikal edebilen sivil bir römorkör, cephanelikleri dışarıdan soğutma çalışmalarına katılmıştı. Uzun mesafe katedip bölgeye gelebilen ABD savaş gemileri USS Waddell ve USS Conyngham, suya düşen 5 Amerikalı denizciyi kurtarmış ve yangın söndürme faaliyetlerini desteklemek için USS Stark’a personel göndermişlerdi. Başta sivil römorkör olmak üzere yardıma gelen gemiler, bölmeler arasında ısı radyasyonunu durduramayan, alüminyum iniş-çıkış iskeleleri eriyen ve teknenin dış yüzeyleri kısmen şekil değiştiren USS Stark’a hayat öpücüğü olmuşlardı. Sivil römorkör, suyla doldurulduğu hâlde sıcaklık artışı durdurulamayan güdümlü mermi cephaneliği ile yangın mahalli arasındaki son kompartmana su basmayı başaramasaydı USS Stark, patlayarak batmış olacaktı. USS Stark, korkunç sondan kılpayı kurtulmuştu.

Başlangıçta USS Stark’ın savaş nedeniyle ilan edilmiş tehlikeli bölgede bulunduğunu iddia eden Saddam Hüseyin, kısa bir süre sonra, olayın sorumluluğunu kabul ederek özür dilemişti. Bu olayın, o dönemde İran’a karşı “stratejik” ortağı olarak gördüğü Irak’la olan ilişkilerini sarsmasına izin vermeyen ABD; yüksek hava savunma yetenekleri nedeniyle vurulamayacağını, vurulsa bile zorlanmadan görevini yapmaya devam edeceğini sandığı, bu teknoloji harikası artistik savaş gemisinin “enayice” vurulması, batmaktan da “şans eseri” kurtulması gerçeğiyle yüzleşmiş oldu.

Liman ziyaretleri ile artistlik yapmak kolaydır. Dünyayı gezip duran teknoloji gösterilerine, Süperman edasında yapılan konuşmalara filan aldanmayın sakın. Alın size Türk Deniz Vatanı’nı üsleriyle tehdit etmeye kalkan ABD’nin şanlı(!) tarihsel gerçekleri. Diyelim ki, bugün-yarın Türk Deniz Vatanı’na emperyalist bir saldırı oluverdi; sizce ABD, kaç tane USS Stark olayıyla daha yüzleşir? 80? 90? 100? Ben, sayıyı artırın derim…