19 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Emperyalizmin ‘Mavi Vatan’ korkusu

Halil Özsaraç

Halil Özsaraç

Gazete Yazarı

A+ A-

Emperyalizmin Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) gibi bölgesel şekillendirme inisiyatiflerinin teorik çerçevesini, jeopolitiğin ve gücün üstünlüğüne dayanan realizmin yanı sıra; devletlerin karşılıklı bağımlılığına dayanan neoliberalizm oluşturur.

Emperyalist ABD, AB ve NATO; ulus-devletlere, “demokrasilerin birbirleriyle savaşmayacakları” düşüncesini pompalarken, liberal demokrasinin ve liberal serbest piyasanın tüm dünyaya egemen olması için sistematik “kelime oyunlarını” kullanırlar. Ulus-devletlerin içine mevzilenmiş durumdaki emperyalist iş birlikçi çevrelerin temel görevi, başta emperyalist merkezlerin kurguladıkları liberal kavramları, ulus-devletlerin kamuoylarına aşılamak; ulus-devlet içinde, güçlü bir neoliberalizm karşıtlığının ve emperyalizm ile mücadele kararlılığının gelişmesi durumunda da, emperyalizmden yana fikir taarruzları yapmaktır.

Emperyalizm ile mücadeleye niyetlenen bir ulusun algılarını şaşırtma çabasındaki bu işbirlikçi çevreler, yöntemsel olarak en çok da “vatan sevgisini aşındırma”yı denerler. Aslında “vatan kavramını emperyalist çerçeveye bağlı kılmak”, birkaç yüzyıldır devam edegelen klasikleşmiş bir işbirlikçilik yöntemidir.

Örneğin; Millî Mücadele yıllarında, İngiliz Muhipleri (yani, Dostları) Cemiyeti’nin kurucularından olan ve emperyalizm ile işbirliği konusunda adını tarihe yazdıran Ali Kemal isminde bir Osmanlı gazetecisi, Türk devrimcilerinin emperyalizm ile mücadelesini lanetlemeyi ve emperyalizme hizmet etmeyi, vatan sevgisi ile bir tutmuştu.

1919-1922 arasında Türk milletinin emperyalizm ile kritik mücadelesinin devam ettiği sancılı günlerde, emperyalistlerle işbirliği içindeki başyazar Ali Kemal’in Peyam-ı Sabah gazetesinde yazdıkları gerçekten de hesapsızcaydı.

Örnekler vermek gerekirse, işbirlikçi Ali Kemal’in köşe yazılarında; “Daha ne bekliyoruz, İngiliz yönetimini ve adaletini sevmekle vatanımı sevmiş oluyorum!”, “Kuvayı Milliye adı altına sığınan bu haydutların kafasına neden bir yumruk indirmiyoruz!”, “Bu millet, Kuvayı Milliye’yi istemiyor. İnşallah onların kafalarına adalet kazmasının indiğini yakında göreceğiz!”, “Kuvayı Milliye adı altında hareket eden şu eşkıyaya bakın!” filan gibi şeyler yazılmıştı.

Türk devrimcilerinin başarısız olacaklarını ve emperyalizmin kazanacağını varsaydığından, aklınca emperyalist efendiye yatırım yapmıştı uyanık.

CHP’Lİ VE CHP’Cİ LİBERALLERİN ‘MAVİ VATAN’ ALERJİSİ

2 hafta kadar önce, uzun yıllar büyükelçilik yapmış olan bir CHP milletvekilinin ağzından “Mavi Vatan”ıma, yani, deniz vatanıma “masal” dendiğini duyduğumda, her nedense “emperyalizm sevgisinin vatan sevgisi olduğunu” iddia eden Ali Kemal ismi aklıma düştü. Yazıma o yüzden, Ali Kemal ile başladım.

Daha önceleri, millî çıkarları savunan asker ve rektörlere, “Çok yazık!” ile biten tuhaf sosyal medya paylaşımları yaparak kamuoyunun dikkati çekmeye çalışan bu CHP’li milletvekilinin son olarak “Mavi Vatan, masaldır!” çıkışının onun siyasi geleceğini tehlikeye sokması üzerine, öyle anlaşılıyor ki, bazı liberal CHP’ci çevreler, apar topar devreye girmek zorunda kaldılar.

6 Ağustos 2024 tarihli Aydınlık’ta, kendini dış politika uzmanı diye tanıtan eski bir büyükelçilik ticaret müsteşarının, eski bir başkonsolosun ve emekli bir büyükelçinin, Mavi Vatan’ın “masal”, “hikâye” ve “akılsızlık” olduğunu ispatlama, böylece “masalcı” ve “çok yazıkçı” CHP milletvekilini aklama yarışı içine girdiklerini okuduk.

Aydınlık’ın bahsettiği bu isimler tanıdık gelmediğinden internetten arama yaparak kim olduklarını anlamaya çalıştığınızda, uzun anlatımlar ile “Mavi Vatan’ı tutarsız bir masal” diye atıp tutan emekli büyükelçinin, az önce bahsettiğim meşhur emperyalizm işbirlikçisi Ali Kemal’in torunu olduğunu da öğrenebilirsiniz.

Yazdıklarından anladığım kadarıyla, dedesinin yolundan ilerliyor gibi görünüyor. Diğer taraftan, Ali Kemal’in yolunu benimseyen bu silik tiplerin yaptıkları saçma yorumlar ile, kamuoyunda “Mavi Vatan” kavramına daha çok sahip çıkılmasına yol açtıklarını da kabul etmek gerekir.

Peki, yukarıda bahsettiğim CHP’li veya CHP’ci liberal arkadaşların “masal” diye yutturmaya çalıştıkları “Mavi Vatan”, gerçekte nedir? Kısaca özetleyeyim: Türk Deniz Kuvvetleri’nde onlarca yıllık kurumsal çalışmaların derlenmesi sonrasında, uluslararası hukuka uygunluk süzgecinden geçirilen olası Türk deniz yetki alanları, Ege’de “minimal”, diğer denizlerde ise “optimal” olarak kesinleştirildikten sonra “Mavi Vatan” ismiyle Türk kamuoyunun beğenisine sunulmuştur.

Türk milleti tarafından benimsendiği için “Mavi Vatan”, kısa sürede millî bir ülküye dönüşmüştür. Diğer taraftan, geleceği betimleyen “Mavi Vatan”, emperyalizm destekli Yunanistan’ın itirazları ile karşılaştığı için çatışmalı bir mücadeleyi gerektireceğinden, aynı zamanda “milletçe” zoru göze almaktır.

Anlayacağınız, “Mavi Vatan”, yalnızca Türk Deniz Kuvvetleri’nin değil, tüm Türk Milleti’nin, yolları taşlı da olsa, “değişmez” bir millî hedefine dönüşmüş durumdadır ve “ok, yaydan çıkmıştır.” Uluslararası hukuk yönünden altyapısı çok sağlam olduğu için “tarafsız uluslararası hukuk uzmanlarının hak verdikleri”, ama Yunanistan ile emperyalizmin kabullenmekte zorlandıkları hukukî bir argümandır; Türkiye için millî ve hukukî bir haktır.

Kısaca, “Mavi Vatan”, uğruna savaşmaya ve ölmeye değer bir meseledir. Sonuçta, erişilmesi zahmetli bile olsa, “Mavi Vatan”dan vazgeçmek, “enayilik”tir; emperyalizmin ve işbirlikçilerinin “Mavi Vatan’dan vazgeçin!” yani “Mavi Vatanınızı Yunanistan’a ve emperyalistlere hediye edip kurtulun!” telkinlerini ciddiye almak ise, düpedüz “enayi yerine konmayı kabullenmek”tir.

‘MAVİ VATAN’I KABULLENMEKTE ZORLANAN YUNANİSTAN’IN ÇARESİZLİĞİ

CHP yönetiminin, “Milletvekilimizin sözleri cımbızlandığı için yanlış anlaşıldı.” türünden komik bir açıklama yapmasının altında yatan neden ise, “Mavi Vatan”ın gerçekten de, önüne çıkanı yıkacak türden “çok güçlü” bir kavram olmasıdır. Diğer taraftan, “Mavi Vatan”, sadece CHP ve Yunanistan’ı değil, emperyalist Batı’yı da -feci şekilde- ürkütmektedir. Bunu, emperyalist Batı’nın “Mavi Vatan” ile ilgili yaptığı “tutku”, “revizyonizm”, “gerginlikleri artırıcı söylem”, “yayılmacılık”, “maksimalizm” gibi nitelendirmelerinden anlamak mümkündür.

Emperyalizm korkmakta haksız sayılmaz, zira; “Mavi Vatan”, Türk milleti için “jeopolitik gücü” eksiksiz olarak kavramaktan başka “birleştirici güç” anlamına da gelmektedir. Evet, Türk milleti, “Mavi Vatan” için birleşmiş durumdadır ve bu “birleşmişlik hâli” emperyalizmi korkutmaktadır.
Tek başına “Mavi Vatan” vizyonu ile başa çıkamayacağını anlayan Yunanistan ise, uzun zamandır, emperyalizmi bölgeye davet eden tutum içindedir.

Örneğin, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı eski ulusal güvenlik danışmanı Emekli Koramiral Alexandros Diakopoulos’un 2022’de kaleme aldığı bir yazıya göre; “Mavi Vatan’ın yarattığı tehlikeli emsal, dünya çapında yankı bulabilir ve denizlerdeki diğer parlama noktalarında istikrarsızlıkları körükleyebilir.” Yani Yunanlı Amiral, “Mavi Vatan’ın, Asya Denizleri’nde büyük bir uyanışın fitilini ateşleyebilecek” potansiyeli konusuna dikkat çekmiş ve emperyalist Batı’yı bir an önce önlem alması için uyarmıştır.

Bence Yunanlı Amiral, bu öngörülü değerlendirmesinde hiç de haksız sayılmaz ve “Mavi Vatan”, gerçekten de Asya sularında bir uyanışa kaynaklık edebilir. Yazısında “Mavi Vatan” Doktrini’ni, Güney Çin Denizi’ndeki Çin Deniz Vatanı’nı ifade eden “Dokuz Çizgi Hattı (Nine Dash Map)” Doktrini ile benzeştiren Koramiral Diakopoulos, emperyalist Batı’nın Çin ile mücadele etmesinin yeterli olmayacağını, mutlaka Türkiye’nin “Mavi Vatan” sınırlarını da reddeden bir tutum içerisine girmesi ve harekete geçmesi gerektiğini belirtmektedir.

Sonuçta, Yunanistan ABD ve AB’yi Adalar (Ege) Denizi ve Doğu Akdeniz sularına davet etmektedir. Diğer taraftan, yukarıda bahsettiğim CHP’li veCHP’ci liberallerin saçma sapan yorumlarını ciddiye almamakla beraber, “Mavi Vatan”ın gerçeğe dönüşmesi konusunda hükûmet düzeyinde eylemsel bir yavaşlığın olduğunu da görmek gerekir.

Fikrî hazırlığını tamamlamış olan “Mavi Vatan”ın, vakti geldiği hâlde eyleme geçememiş ve resmen ilan edilmemiş olması, öyle görünüyor ki, AK Parti Hükûmeti’nin emperyalizm ile “Mavi Vatan” konulu bir gerilim yaşamaya isteksiz olmasından kaynaklanıyor olsa gerek. Anlayacağınız, “Mavi Vatan’da da, işin zor kısmı, yani eyleme dönüştürülmesi, biz devrimcilere, yani Vatan Partililere bırakılmış” durumda…

Mavi Vatan CHP emperyalizm Neoliberalizm Yunanistan