24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Emperyalizmin ‘Türkiye’siz ve ‘Mısır’sız koridor hayali

Halil Özsaraç

Halil Özsaraç

Gazete Yazarı

A+ A-

Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin 2009 Zirvesi’nde, 6 Arap ülkesi, aralarında nakliye bağlantısı kurmak için anlaştılar. Anlaşmaya göre; 2.177 km’lik bir demiryolu ağı projesi, 240 milyar dolarlık bir harcamayla 2018’e kadar tamamlanacaktı. Fakat, 6 Arap ülkesinin de projeye başlamak için diğerini bekleyip durdukları görülünce 2016’da çarşı karıştı. Her ne kadar Umman, Kuveyt, Katar ve Bahreyn -düşük seyreden veya dalgalanan petrol fiyatlarını gerekçe göstererek- yavaş kalsalar da Suudi Arabistan, 2017’den itibaren hız verdiği tüm demiryolu projelerinde ön aldı. Suudi Arabistan’ı takip eden Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), ülkenin bir uçtan diğerine kıyı şeridini takip eden 605 km’lik Etihad Faz-2 demiryolu inşa çalışmasına 2020’de başlayabilmiş; Çin firmalarının yapımını üstlendiği bu demiryolu hattı, yüzde 75 oranında tamamlanarak bitime yaklaştırılmıştı.

ARAPLARIN ASYA’YA BAĞLANMA İSTEĞİ

Arap Yarımadası’ndaki demiryolu inşa süreçleri devam ederken, Irak ve Türkiye; Basra’dan kuzeye devam ettirilip Türkiye’deki demiryolu ağına bağlanacak 1.200 km uzunluğundaki bir demiryolu hattı inşası için 2022’de görüşmeye başladılar ve adını da “Irak Kalkınma Yolu Projesi” koydular. 2028’e kadar bitirilmesi öngörülen “Irak Kalkınma Yolu”nun; Körfez Arap demiryolu hattı ile birleştirmeye uygun olduğunu gören BAE ve Katar, 17 milyar dolar maliyeti olan Türkiye-Irak ortak demiryolu projesine finansman desteği vermeye karar verdiler. Türkiye’nin asıl niyetinin, Umman’dan başlayıp bütün Arap Yarımadası’nı ve Irak’ı kat edecek bu demiryolu hattını; önce kendi demiryolu hattına, arkasından Çin’in “Kuşak ve Yol” ağına, hatta mümkünse Rusya’nın Baltık Denizi’nden başlayıp Hazar ve İran’ı geçtikten sonra Hindistan’da Mumbai’ye ulaşan “Kuzey-Güney Demiryolu Koridoru”na bağlamak olduğu anlaşılıyordu.

BATI’NIN KATALİZÖRÜ OLMAYA ZORLANAN HİNDİSTAN

Arap Yarımadası’nda kuzey-güney demiryolu koridoru, bitmesine az bir zaman kala, amacının ötesine taşıp Irak üzerinden Asya’nın içlerine yayılma eğilimi gösterince emperyalist Batı, 2022’de çok hızlı bir refleks gösterdi. Özellikle Suudi Arapları, İsrail ile ekonomik işbirliğine ikna etmenin güç olduğunu iyi bilen emperyalizm, Hindistan’ı katalizör olarak kullanmaya karar verdi. Hindistan, 2022’deki 452 milyar dolarlık ihracatının 73 milyar dolarlık kısmını, yani sadece yüzde 16’sını Avrupa Birliği (AB) ile yapmıştı. 2022’de Hayfa Limanı’nın işletme hakkını satın alan “Adani Group”un bir Hint şirketi olmasından cesaret alan Batı dünyası, Hindistan’a AB’ye yönelik ihracatını Suudi demiryolunu kullanarak İsrail’in Hayfa Limanı’na taşımasını teklif etti. Hindistan, mallarını gemilerle Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı’ndan geçirerek, sorunsuzca ve en ucuz yolla AB limanlarına ulaştırıyordu zaten; böylesi karmaşık bir seçeneğe gereksinimi yoktu. Batı’nın seçeneğinde; Mumbai’de yüklenen mallar, BAE veya Suudi limanlarına indirilecek, trene yüklenecek, 2.000-2.500 km kadar 4 ülkeyi kat edecek, tren katarlarından Hayfa Limanı’na indirilecek, tekrar gemilere yüklenecek, AB limanlarında tekrar indirilecekti. Yani kargolar, 2 yerine 4 limanda yükleme/bindirme işlemine tabi tutulacağından emperyalizm, pahalı ve sorun yaşamaya uygun bir seçenek için ısrar ediyordu. Batı, projenin yüzde 40 daha hızlı ve yüzde 30 daha ucuz bir yol olduğu yalanında ısrar etse de, Hindistan’ın ulaştırma masraflarının 3’e katlanacağı açıktı. Bu saçma öneriye sıcak bakamayan Hindistan, müşterisi Batı’nın önerisi olduğu için sessizce beklemeye başladı. Bu sessizlik sürerken, 2023’ün ilk 6 ayında Hindistan; Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve AB’ye yaptığı ihracatında, yüzde 16’lık sert bir düşüş yaşayıp 32 milyar dolarlık gelir kaybına uğradı. Bu şaşırtıcı durum, ihracatın Hindistan Gayri safi yurt içi hasılası içindeki payını aniden yüzde 24,4’ten yüzde 20,9’a geriletmişti. Hindistan, Batı’nın kendisini “Hint-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru”na onay vermeye zorladığını anlamakta gecikmedi.

YÖNÜ DEĞİŞTİRİLMEK İSTENEN ARAP KORİDORU

Sıra, İsrail’le ilişki kurmak istemeyen Suudileri ikna etmeye gelmişti. ABD, 2022’deki G7 Zirvesi’nde; İsrail’in Hayfa Limanı’na uzanacak bir demiryolu bağlantısının onaylanması hâlinde, eksik kalan 260 km’lik BAE-Suudi Arabistan bağlantısının ve Ürdün’den geçecek 270 km’lik kısımların inşasının yanında, inşası devam eden liman bağlantı hatları için gereken 20 milyar dolar tutarındaki finansmanı karşılayabileceğini duyurmuştu. AB’nin de desteklediği bu teklifin ayrıntılarının öğrenilmesi amacıyla ABD, Hindistan, Suudi Arabistan ve BAE bürokratları, 2023 Mayısından itibaren bir dizi toplantı yaptılar. Açıkçası, toplantılarda Arapların bir dedikleri iki edilmemişti. Demiryolunu tamamlama projesine; limanları, fiberoptik iletişim ağları ve elektrik nakil hatları yenileme projeleri de eklenmiş, hatta Hint Okyanusu’ndan Doğu Akdeniz’e temiz hidrojen naklini sağlayacak bir boru hattı inşası bile ilave edilmişti. Hindistan’ı ticaret silahıyla tehdit eden Batı, ekonomisini 2030’a kadar petrol dışı sektörlere de yaymak isteyen Suudi Arabistan’ın ve BAE’nin reddetmelerini güçleştirecek şekilde projesini allayıp pullamış; hatta bunu bütün dünyaya yutturabilmek için pazarlama çalışmalarına bile başlamıştı. Karar vermekte zorlanan Körfez Araplarının, en büyük müşterisi durumundaki Çin’den çekindikleri de gerçekti. Bunu da hesaba katan Batı, Avrupa bağlantı limanları arasına Messina ve Marsilya’dan başka Çin’in China Ocean Shipping şirketi tarafından işletilen Pire (Yunanistan) Limanı’nı da projeye katmıştı. Aslında AB için pahalı bir dağıtım limanı olduğundan, fazlasıyla zorlama duran Pire Limanı’nın, “aldatma” maksatlı olduğu açıktı. Arapları Asya’dan uzaklaştırmak isteyen Batı’nın acelesi vardı. G20 Zirvesi’nin Yeni Delhi’de başladığı gün, 9 Eylül 2023’te; ABD, AB, İtalya, Fransa, Almanya, Hindistan, Suudi Arabistan ve BAE, “Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru”nun takvim, maliyet ve detay çalışmalarının devamı için gereksinimi duyulan 60 günlük süreçte, projeyi yeniden düşünme şansını veren bir niyet antlaşmasını, G-20 Zirvesi’ne misafir olarak katılan Mısır Devlet Başkanı Sisi’nin gözünün içine baka baka imzaladılar. Anlayacağınız; Türkiye üzerinden Asya’ya çıkmak isteyen Arap Yarımadası demir yollarını, Asya yerine İsrail’e çıkmaya zorlayan emperyalist Batı, Mısır’ın önemli gelir kaynağı Süveyş Kanalı’na ekonomik saldırı yapmış ve Mısır’ın jeopolitik gücünü bypas etmeye çalışmıştı. Batı’nın baskı altına aldığı Körfez Arap ülkelerinin ve Hindistan’ın son kararlarını önümüzdeki aylarda göreceğiz. Hint Okyanusu üzerinden gelen bazı malların Doğu Akdeniz’e illa ki demiryolu ile çıkarılması şartsa, Arapların ve Hintlilerin de içinde yer aldıkları Asya için en iyi seçeneğin, İsrail yerine Mısır’ın olacağı herhangi bir seçenektir. Benim Doğu Akdeniz’e çıkış limanı önerim, İsrail’deki Hayfa yerine, Mısır’daki Port Said’dir. Körfez ülkelerinin demiryolu ağı, pekâlâ Akabe Körfezi’nin girişindeki sığ ve dar Tiran Boğazı’ndan geçerek Port Said’e ulaşabilir. Son G7 ve G20 Zirvelerinde Batı’nın jeopolitik ve ekonomik saldırısına maruz kalan; bu yüzden de Asya’ya biraz daha yaklaşan Mısır, Türkiye tarafından sahiplenilmelidir. Türkiye ile Mısır, güç birliği yaparak ortak siyaset belirlemeli; birlikte hareket ederek Doğu Akdeniz ve Kızıldeniz’deki tüm inisiyatifi ele geçirmelidir. Cumhurbaşkanımız “Türkiyesiz koridor olmaz.” demişti. Bana göre: “Türkiye’den ve Mısır’dan izinsiz bir kara koridorunun Doğu Akdeniz’e çıkma; çıksa bile yaşama şansı yoktur.”