En hızlı Atatürkçüler!
Bugünlerde Türkiye’de Atatürk’ü sahiplenme yarışı bütün hızı ile devam ediyor. Atatürk ve Atatürkçülük konusunda her Allah’ın günü Türkiye’ye nutuk çeken bir sayın siyasi partimiz var! Genel Başkanı, ağır topları, milletvekilleri, partiyi destekleyen çok okunan yazarçizer takımı herkese bu konuda ayar veriyor. Burunlarından kıl aldırmıyorlar. Kimsenin Atatürkçülüğünü yeterli görmüyorlar. Gerçi bunların Mecburettin aşkını, HDP ayarlı kalem oynatmalarını biliyoruz ama bunları da Atatürk adına yaptıklarını iddia ediyorlar. Hatta daha da ileri gidip Mecburettin kulvarına sapmayanları Atatürkçü olmamakla suçluyorlar!
ÖRNEK ATATÜRKÇÜLER!
Şimdi bu sayın partinin çok değerli (!) sayın bir il başkanı yanındaki kuru kalabalıkla birlikte müthiş bir Atatürkçülük (!) gösterisi yaptı! Atatürk daha hayattayken Cumhuriyet’e silah sıkarak isyan eden bir kişiyi baş tacı yaptı. Hangi açıdan bakarsak bakalım “vatan haini” tanımlamasından başka hiçbir sıfata layık olmayan bir Cumhuriyet düşmanı göklere çıkarıldı. Ortaçağ kalıntısı hainlerin Cumhuriyet tarafından tasfiye edildiği 1938 yılını, “Cumhuriyet’in cinneti” olarak betimledi. Dönemin TC Hükümeti’ni, “insanlığından, aklından, vicdanından” vazgeçmekle suçladı!
CUMHURİYETÇİ BASIN ARAZİ!
Nereden bakarsanız bakın, böyle bir rezaletin en azından haber değeri vardır. Her gün ağzından bal damlayan ve “Atatürk” diyerek yeri göğü inleten Atatürkçü (!) basında tek kelime yok! Atlantikçi basın da bu örnek (!) gösteriyi pas geçti! Ona buna laf yetiştiren, Atatürkçülüğü örnekler vererek anlatan sayın milletvekillerinden ses çıkmıyor. Partide sanki bir ölüm sessizliği var! “Böyle bir vefasızlık, böyle bir ihanet olur mu?” diyen tek bir partili yok!
Adamlar da haklı! Milletvekili için seçim yaklaşıyor. Ballı kaymaklı sıradan listeye girmek var. Belediye başkanı için yeniden aday olmak var! Genel Başkan’la, partiyi ele geçirenlerle niçin aramı bozayım? Basın mensubu için parti ile arasını iyi tutmak var! Parti seçmenlerini uyandırmamak var! Batı’nın çıkarlarını Atatürkçülük olarak pazarlamak var! “Medeni dünyadan kopuyoruz!” yaygarası ile ortalığı karıştırmak var! Partinin imkânlarını kullanmak var! Belediyelere kitap satmak var! Herkesin elli türlü hesabı var! Var oğlu var!
Şunu anlayamadım. Atatürkçülük mezara kadar mı yoksa onun da bir sınırı var mı? Kişisel çıkarların başladığı yerde Atatürkçülük bitiyor mu? Ya da Atatürk resmen ve alenen hedef alınmışken gözlerini kapatırken, “Sevgili Okuyucularım, dün Kıyaklı Belediyesi’nin düzenlediği konferansta Onuncu Yıl Marşı’nı hep birlikte coşku ile söyledik. Gözlerim sulandı!” kurnazlığı ile idare-i maslahat sanat haline mi getiriliyor?
GERÇEKÇİ OLALIM
Cumhuriyet’in verdiği bir şehir ismini tanımayanların, bir hainin gölgesinde Atatürk başta olmak üzere kurucu atalarımızı aşağılayanların Atatürk ve Atatürkçülük ile uzaktan yakından ilgisi olamaz! Eğer kişisel nedenlerle bu skandala göz yumuluyorsa, durum sanıldığından daha vahimdir. Çünkü ilkesiz, davasız, hedefsiz insanların bir araya geldiği bir topluluk, gelişen her yeni duruma göre Atatürkçülüğü eğip bükerek yeniden tanımlar! Ve savrulma öylesine şiddetlenir ki işlerin nereye varacağını kimse kestiremez!
Öyle olmuyor mu? Mecburettin’i “Atatürkçülük” olarak dayattılar. Atatürkçülük adına HDP için oy istediler. Bu maksatla AB Büyükelçilerine uzun brifingler verdiler. Batı merkezlerine şirin görünmek için kılıktan kılığa girdiler. Şimdi de partinin il örgütü bir haine sığınarak şanlı Cumhuriyet’e saldırırken, kanal kanal dolaşıp Atatürkçülüğü anlatıyorlar...
BU OYUNDA SONA GELİNDİ!
Türkiye adeta Sırat köprüsünden geçiyor. Vatan Savaşı giderek şiddetleniyor. Topa, bizatihi NATO’nun kendisi girdi. Cumhuriyet’imizin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Atatürk ile Cumhuriyet’in bugünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef tahtasına koyarak düşman ilan etti. PKK’yı silah, cephane, teçhizat ve paraya boğdular. Peşmerge için kendi bütçelerinden inanılmaz bütçeler kullanıyorlar... Bu partinin seçmenleri de kısa süre içinde gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaktır.