En iyi 100 Türk filmi
Zaman zaman dünyanın en güzel kadınını oluşturmak için bir yöntem uygulanır. Bu yöntem, her güzel kadının en güzel yanı alınarak, bu güzelliklerden bir kadın yaratmaktır. Ama ortaya çıkan sanıldığı gibi olağanüstü bir güzellik değil de, tam aksine bir ucube, dahası bir hilkat garibesi olur... Çünkü bir yüze anlam veren her güzel yan, bulunduğu yerde ve diğer öğelerle uyumu içinde güzeldir. Onu bu uyum içinden çıkarıp bir başka yüz pazılının içine yerleştirdiğinizde yalnızca bu anlamı ve güzelliğini yitirmekle kalmaz, yer aldığı pazılın ahengini de bozar.
EN İYİ TÜRK FİLMLERİ
Nedendir bilinmez, yine zaman zaman Türk sinemasının en iyi 10 ya da 100 filmi anketi yapıldığında hep bu magazin basının güzellerinin en güzel yanlarından oluşturduğu yapay kadının görünümü gelir aklıma. Çünkü ortaya çıkan toplama yüz, hiç kimseyi memnun etmez.
Türk sinemasının en iyileri de işte böyle bir şeydir. Bu anketi ister yüz, ister beş yüz kişi arasında, isterseniz de Türk sinemasının 100. yılında Kültür Bakanlığının on binlerce kişiyle yaptığı gibi yapın, sonuç değişmez.
Bütün zamanların en iyi Türk filmleri deyince ne gelir akla? Bu tüm zamanlar, hiç kuşku yok ki, herkesin izlediği film kadardır. Bir sinema yazarı yalnızca sezonun filmlerini izlemekle yetinmez, geçmiş dönemin filmlerinin tümünü değilse bile, en azından her dönemin -bulduğu kadarıyla- nitelikli filmlerini izleme gayreti içine de girer. Ya da girmelidir. Ama ne var ki bu konuda yapılan seçkilerin sonuçlarına bakıldığında, durumun pek de öyle olmadığı görülüyor. Örneğin bir Muhsin Ertuğrul... Dönemin filmleriyle bir Geçiş Çağı’nın tüm yönetmenleri ıskalandığı gibi, döneminde dillere düşmeyen, ama dönemlerine damga vuran filmler de rahatlıkla atlanabiliyor.
SEVMEK ZAMANI
Diğer taraftan en iyi filmi belirleyen olgular ya da nitelikler nelerdir? Bir filmin yalnızca dönemine damga vurması, dönemi için bir dizi yenilikler içeren yapıya sahip olması mı? Yoksa yalnızca dönemi için değil, tüm dönemler için tazeliğini koruyan, izlendikçe aynı keyfi veren özellikler taşıması mı?
Şu da var: Yapıldığı dönemde büyük beğeniler kazanıp bir başyapıt düzeyine çıkarılan, ama sonraki dönemlerde bu övgüleri hiç de hak etmediği anlaşılan (örneğin Beyaz Mendil, Üç Arkadaş, Karacaoğlanın Kara Sevdası vs.) filmlerle, yapıldığı dönemlerde farkına varılmayıp ıskalanan, ancak değeri çok sonraları anlaşılıp bir kült film haline gelen (Sevmek Zamanı, Selvi Boylum Al Yazmalım, Hababam Sınıfı vs) filmler bu anket kapsamında nasıl değerlendirilmeli?
YA POTEMKİN ZIRHLISI?
Bir de; bir filmi sevmekle, bir filmi anlamak arasındaki uyum bu tür anketlerde nasıl sağlanabilir? Örneğin entelektüel birikime sahip birçok ünlü kişiden, Sight&Sound dergisinin yarım asrı geçkin bir süre tüm dünya sinema yazarları arasında yaptığı geleneksel anketlerde her zaman ilk sıraları paylaşan Orson Welles’in Yurttaş Kane (Citizen Kane), Sergey Aysenştayn’ın Potemkin Zırhlısı, Carl Theodor Dreyer’in Jeanned’Arc’ın Tutkusu filmlerinin neden sinema tarihinin en iyi filmi olduklarına bir türlü akıl erdiremediklerini işitmiştim...
Bu ve buna benzer anketler bize, sinemanın izlendiği kadar, hatta ondan daha da fazla okunması gereken bir sanat olduğu gerçeğini ortaya çıkarıyor... Sinemayı hem izlemez hem de izlediğimizden daha da fazla okuma gereğini duymazsak, bu sonuçları istesek de istemesek de kabullenmek zorunda kalırız...