22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Enerji krizi: Çanlar kimin için çalıyor?

Michael Roberts

Michael Roberts

Gazete Yazarı

A+ A-

Ana akım ekonomistler ve politika yapıcılar arasında büyük ekonomilerin resesyona (durgunluğa) mı girdiği yoksa zaten resesyonda mı olduğu ya da bu durumdan kaçınmayı başarabileceği mi konusunda kafa karışıklığı var. En azından ABD'de çoğunluk görüşü, durgunluktan kaçılabileceği yönünde. Bu iyimser görüş, enflasyon oranlarının şimdi yüksek olmasına rağmen, gelecek yıl düşmeye başlayacağını ve ABD Merkez Bankası’nın (FED) yatırım ve harcamaları kısıtlayabileceği noktaya kadar politika faiz oranlarını çok fazla yükseltmekten kaçınmasını sağlayacağını savunuyor. Aynı zamanda, ABD işsizlik oranı çok düşük ve 'işgücü piyasası' güçlü kalmaya devam ediyor.

“Böyle bir senaryo bir resesyona işaret etmez.Tam istihdamın olduğu yerde bir çöküşü kim duymuş?” diyorlar.

Öte yandan, karamsar görüş, büyük ekonomilerin halihazırda er ya da geç fark edilecek bir çöküşün içinde olduğu yönünde. Ekonomik faaliyetin çeşitli yönlerini ölçen modellere bakarsak, büyük G7 ekonomileri bu yılın ikinci çeyreğinde daralmış görünüyor. Örneğin Atlanta Fed Now modeli, ABD GSYİH'sinin yıllık yüzde 1,2 oranında daraldığını ortaya koyuyor. Euro-Area haftalık raporu da yıllık yaklaşık yüzde 1 oranında daralma öngörüyor.

İŞGÜCÜ PİYASASI YANILTICI

Aynı anda hem durgunluk hem de sıkı bir işgücü piyasası olabilir mi? ABD reel GSYİH'sı 1. çeyrekte yıllık yüzde 1,5 oranında düştü ve 2. çeyrekte de bunu tekrarlıyor gibi görünüyor. Bu, söylendiği gibi “teknik bir resesyon”dur. Ancak işsizlik oranı yüz 3,6 gibi rekor düşük seviyelere yaklaşmış durumda ve son dört ayda ortalama olarak her ay 380.000 iş yaratılıyor.

Goldman Sachs yatırım bankasının son derece iyi maaş alan ekonomistleri, bu farklı göstergeleri uzlaştırmaya çalışıyor. Bazı GSYİH izleme tahminlerinin artık negatif ikinci çeyrek büyümesi öngördüğü doğru. Öyleyse iki çeyrek negatif büyümenin bir durgunluk oluşturduğuna dair temel kuralı bozmak zorunda kalacaklar. Ancak istihdam, reel kişisel gelir eksi transferler ve gayri safi yurtiçi gelir göstergelerinin hepsinin artmaya devam ettiğine dikkat çekiyorlar. Ve şöyle devam ediyorlar: “Bir durgunluğun en başında bile, işgücü piyasasının şu anda olduğu kadar güçlü olmasını tarihsel olarak olağandışıdır.”

Tarım dışı maaş bordroları, son üç ayda yıllık yüzde 3,0 ve son altı ayda yüzde 3,7 oranında büyüyerek, geçmiş durgunlukların başlangıcında tipik olarak görülenden iki kat daha hızlı arttı.

Ancak Goldman Sachs'ın ABD'li baş ekonomisti Jan Hatzius, “işgücü piyasasında yavaşlama olduğuna dair hiçbir şüphe olmadığını” belirterek, "Yen iş ilanları ve işten ayrılmalar düşüyor, işsizlik başvuruları artıyor, imalat ve hizmet sektörlerinde ISM istihdam endeksleri daralma seviyelerine düştü ve halka açık birçok şirket işe alımların dondurulduğunu veya yavaşladığını açıkladı.” dedi. Bu, işsizlik oranının, bir çöküşün ne zaman geleceğini belirlemede gecikmeli bir gösterge olduğunu ortaya koymaktadır. Aslında bu, Marksist bir çöküş analiziyle uyumludur. Önce kârlılık, özellikle üretken sektörde azalmakta, ardından toplam kârlar düşmektedir. Bu, şirketlerin yatırımlarında düşüşe ve ardından işten çıkarılmalar ile ücretlerde azalmaya yol açar.

Goldman Sachs ekonomistleri, inceledikleri ekonomik göstergeler dizisinin son aylarda olumsuzluk gösterdiğini kabul ediyor.

YATIRIM EĞRİSİ ‘TERSİNE’ DÖNERSE

Goldman Sachs, gelecek yıl resesyona girme olasılığının yüzde 30 olduğu, ancak gelecek yıldan sonra bu oranın yüzde 48 olduğu sonucuna varıyor. Başka bir deyişle, 2023 yılına kadar resesyona girmemiz az çok muhtemel, ancak henüz oraya varmış değiliz. “Temel tahminimizde bir durgunluk yok, ancak üzerinde uzlaşılan büyümenin çok altında kalmayı bekliyor ve durgunluk riskinin arttığını görüyoruz.” diyorlar.

Devlet tahvili 'getiri eğrisi' tersine dönerse, bu gelecekteki bir durgunluğun nispeten güvenilir bir göstergesidir. Getiri eğrisi, örneğin on yıllık bir ömre veya vadeye sahip bir devlet tahvilinden kazanılan faiz oranı ile örneğin sadece üç ay veya bir yıllık bir tahvilin faiz oranı arasındaki farkı ölçer. Normalde, daha uzun vadeli bir tahvile yatırım yapan biri, paraları daha uzun süre geri ödenmeyeceği için daha yüksek bir faiz oranı bekler. Dolayısıyla getiri eğrisi genellikle pozitiftir, yani uzun vadeli tahvilin oranı kısa vadeli tahvilden daha yüksektir. Ancak bazen negatif olur zira tahvil yatırımcıları bir durgunluk bekler ve bu nedenle paralarını korumanın en güvenli yolu olarak paralarını daha uzun vadeli devlet tahvillerine yatırırlar. Yani verim eğrisi 'ters' döner.

Bu gerçekleştiğinde ve eğri ters olmayı sürdürdüğünde, bir yıl kadar sonra durgunluk gelecek gibi görünüyor. 10 yıl ve 2 yıl için ABD devlet tahvili getiri eğrisi şimdi tersine çevrilmiş durumda. Bu en son 2019'da, büyük ekonomilerin zaten bir çöküşe doğru gidiyor gibi göründüğü, Kovid-19 pandemisinden hemen önce ortaya çıktı.

ABD ekonomisi için ürkütücü düşünce, enflasyon oranları yüksek ve işsizlik düşük kalırsa, o zaman FED'in ve yetkililerin nihai amacı olan enflasyonu durdurmak ve yüksek istihdamı dağıtmak için iki resesyon gerekebileceğidir. 1980-82 arasında olan buydu – çift dipli bir durgunluk yaşandı.

YAPTIRIMLAR AVRUPA’YI VURDU

Burada bahsettiğimiz, bu çok şey ifade etmese de, büyük ekonomiler arasında Kovid-19 çöküşünden toparlanmanın en yüksek olduğu ABD ekonomisidir. Durgunluk içindeki Japonya'dave Rusya-Ukrayna krizinin büyük bir enerji krizine işaret ettiği Avrupa'da durum çok daha kötü. Gerçekten de savaş ve Rusya'ya yönelik yaptırımlar, Avro Bölgesi'nde büyük oranlarda bir çöküşü tetikliyor gibi görünüyor. Rusya'nın gaz ihracatı şimdiden bir yıl öncesine göre üçte bir oranında azaldı ve Kuzey Akım-1 boru hattı kapasitesinin yalnızca yüzde 40'ı kullanılıyor. Kış yaklaştıkça, Avrupa'da gaz talebi iki katına çıkacak ve bu da endüstriyel üretim ve evlerin ısıtılması için ciddi bir açık oluşmasına neden olacaktır. Bazı tahminlere göre, tek başına bu durum bile Avro Bölgesi ekonomisini GSYİH'nın yüzde 1,5-2.8'i kadar küçültebilir. Doğal gaz ve petrol fiyatlarının hızla yükselmesi, kış ortasına kadar enflasyon oranını daha yüksek çift haneli rakamlara çıkaracaktır.

Ukrayna üzerinden AB'ye giden Rus gazının ana boru hattı şu anda on günlük bakım için kapalı. Ancak Rusya, kendisinin ve Kuzey Akım-1 boru hattının tamamen veya kısmen yeniden işler hale getirilmemesine karar verirse işler çok daha kötüleşebilir.

Rusya şimdi Ukrayna'yı işgal etmeden öncekinden daha fazla petrol satıyor. Dolayısıyla Rusya'nın cari hesap fazlasının 160 milyar doların üzerinde olması (bir önceki yılın 3,5 katından fazla), Avrupa'daki düşüşü telafi etmek için Çin ve Hindistan'a daha fazla petrol satılması bekleniyor.

TAVAN FİYAT GERİ TEPER

Ancak G7 ve NATO ülkeleri Rus petrolüne tavan fiyat uygulama planlarını yürürlüğe koyarsa, Avrupa'da ve küresel olarak daha da derin bir durgunluğu tetikleyebilir.

G7'nin petrol fiyatlarını düşürmesi ve Rusya'yı savaşın finansmanına giden petrol gelirlerinden mahrum bırakmanın tek yolu, Rus petrolüne tavan fiyat uygulamaktır. Üst sınır, muhtemelen Ural üretim maliyeti (diyelim ki varil başına 40 dolar) ile mevcut indirimli satış fiyatı olan varil başına 80 dolar arasında belirlenecektir.

Ancak bu plan işe yaramayacak. Hindistan, Çin, Endonezya ve diğerleri gibi ülkeler, Rusya'yı sevseler de sevmeseler de kendilerini cezalandıran bir kartele katılmayacaklar. Küresel petrol piyasalarındaki arz ve talep dengesinin çok sıkı olduğu göz önüne alındığında, Rusya üretiminin tamamını veya bir kısmını devre dışı bırakmak küresel fiyatları keskin bir şekilde artıracaktır. Ve Rusya, AB'ye ya da bu tavan fiyat planının tüm katılımcılarına petrol ihracatını tamamen durdurarak misilleme yapabilir. Ayrıca, Rus yükleri üzerinde tavan fiyatı uygulamak için nakliye sigortası kullanma planı, hem Rusya'nın hem de bazı tüketici devletlerin kendi devlet destekli sigorta planlarını kuracakları anlamına gelecektir (Çin'in İran'la yaptığı ve Rus Ulusal Reasürans Şirketi'nin şu anda Rus nakliyesi için yaptığı gibi.

Rusya'yı NATO taleplerine boyun eğmeye zorlamak şöyle dursun, herhangi bir petrol fiyatı tavanının petrol fiyatını 200$/varil yakınlarına çekmesi daha olasıdır. Bu küresel bir çöküşü tetikleyecektir. Alman merkez bankası Bundesbank, Almanya'daki reel GSYİH'nın önceki büyüme oranından yüzde 4-5 kadar düşebileceğini düşünüyor. Avronun döviz piyasalarında 2002'den bu yana en düşük seviyesi olan ABD doları ile yakın pariteye düşmesine şaşmamalı.

GÜNEY’DE BORÇ KRİZİ BATI’DA ZOMBİ ŞİRKETLER

Çoğu şirkette rekor düzeyde yüksek enerji fiyatları, hızla artan faiz oranları ve çöken kar marjları (geçen yıl yüzde 6 düşüş) bir durgunluk anlamına geliyor.

Merkez bankaları şu anda gelecek yıl 'politika oranlarını' yaklaşık yüzde 2-4 puan artırmayı planlıyor. Bu, 1979-81'de enflasyonu kontrol etmek için yapılan zamlarla karşılaştırıldığında çok fazla değil. Ama o zaman enflasyon çok daha yüksekti. Üretken yatırımlar ve hane halkı harcamaları için borçlanmayı durdurmak muhtemelen hala yeterli olacaktır. Mortgage oranları, konut piyasasını sıkıştırmak için fırlayacaktır.

En önemlisi, yükselen küresel faiz oranları muhtemelen Küresel Güney'de daha fazla borç krizini tetikleyecektir. Bu yoksul ülkelerdeki toplam borç, GSYİH'nın ortalama yüzde 207'si gibi rekor bir seviyeye ulaşmış durumda. GSYİH'nın yüzde 64'ü olan devlet borcu, otuz yılın en yüksek seviyesinde ve bunun yaklaşık yarısı döviz cinsinden ve beşte ikisinden fazlası, çekilebilecek yabancı yatırımcılar tarafından tutuluyor. En yoksul ülkelerin yaklaşık yüzde 60'ı zaten borç sıkıntısı içinde veya yüksek risk altında. Bu durum şimdiden Sri Lanka ekonomisinin çöküşüne ve yozlaşmış hükümetinin görevden alınmasına yol açtı.

Daha önce de ortaya koyduğum gibi, önde gelen gelişmiş ülkelerdeki kurumsal borçlar da rekor bir seviyeye ulaştı. Şirketlerin %20'si bu borcu ödeme maliyetinin altında kar elde ediyor – bir diğer deyişle bunlar 'zombi' şirketler. Bu, şirket borçlarının erimesi için saatli bir bomba olmaya devam ediyor. Ve geri sayım hızla sıfıra yaklaşıyor.

Rusya NATO Batı