26 Kasım 2024 Salı
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Engin Ardıç ve Cüneyt Özdemir’e ufak bir anımsatma -(TAMAMI)

Burçak Evren

Burçak Evren

Gazete Yazarı

A+ A-

Kendine özgü üslubu ve oldukça keskin ve de ayrıksı değerlendirmeleriyle her zaman dikkati çekmeyi başaran Engin Ardıç, 20 Nisan 2013 tarihli Sabah’taki köşe yazısında Paris’teki bir çok sinemanın adını ardarda sıralayarak, sonunda da bunların bir kısmının yıkıldığını, bir diğer kısmanın da banka, mağaza, işhanı vs olduğunu yazmış. Buraya kadar bir şey yok. Ama nedense yazısını Emek eylemcilerine bir gönderme yaparak “Yerim ulan ben sizin her kuşaktan ferasetini” diyerek bitirme gereğini duymuş. Bizim takıldığımız da bu oldu.

Kendisine Paris’tekine benzer benzer bir yöntemle kapanan İstanbul sinemalarıyla bir gönderme yapıp, sonra da bir soru soracağım. Belki bu soruya bir yanıt vermez ama, olsun ben yine de sormadan edemeyeceğim...

Kapanan sinemalar

Beyoğlu Oryanto, Santral, ideal, Gamon (sonradan Lüksemburg, Saray), Şişli Artistik, Beşiktaş Apollan, Beyoğlu Parlan, Amerikan, Galata Lion, Yüksekkaldırım Majestik, Şehzadebaşı Emparyal, Sirkeci Türk, Divanyolu Palas, Şehzadebaşı Donanma, Ertuğrul, Turan, Kadiköy Merkez, Opera, And, Yeldeğirmeni Özen, Pangaltı Pathe, Beyoğlu Palas, Kuledibi Unyon, Eyüp Defterdar, Sulatnahmet Alemdar, Şehzadebaşı Şark, Beyoğlu Majik, Yıldız, Rus-Amerikan, Divanyolu İstiklal, Kadıköy Mısırlıoğlu, Zamboğlu, Üsküdar Doğancılar, Hale, Sunar, İnşirah, Kamer, Park, Beşiktaş Elektra, Beyoğlu Elhamra, Santral, Alkazar, Yeni Melek, İpek, Lüks, Rüya, Venüs, Lale, Pangaltı İnci, Harbiye As, Konak, Bakırköy Milli, Kadıköy Feza, Efes, Kızıltoprak Sinema 74, Suadiye Atlantik, Küçükyalı Sinema 63, Sirkeci Şafak, Pangaltı Tan, Gedikpaşa Azak, Suadiye Suadiye, Samatya Şen, Kurtuluş Akın, Bakırköy Bakır, Kasımpaşa Geyikli, Karagümrük Aysu, Pangaltı Şahan, Şehremini Akgün, Karagümrük Zafer, Özen, Eyüp Şafak, Beyazıt Marmara, Beyazıt Lale, Sarıyer Gezi, Kadıköy Yurt, Pendik Okmen, Balat Çiçek ve EMEK...

Bunlar yalnızca İstanbul’da kapanan sinemaların beşte biri.

İstanbul’da tek bir sinema salonu yok

Evet, sinemalar yalnızca sinemanın icat edildiği kent Paris’te kapanmıyor, İstanbul’da da kapanıyor. Ama Paris’tekinden çok, hem de çok daha fazla....

Şimdi soruyorum: Acaba bugün Paris’te ve İstanbul’da ,1945 öncesi yapılıp da faaliyet gösteren kaç tarihi sinema salonu var? Ardıç bunu da araştırdı mı acaba? Ama ben kendisine ufak bir ipucu vereyim; Paris’te bir hayli çok ama, İstanbul’da (sinema salonu olarak kullanılan) TEK, evet TEK bir sinema salonu bile yok.

Sayın Arınç; “Yerim ulan ben sizin her kuşaktan ferasetinizi” derken, olaya bir de bu taraftan bakarsa iyi olur. İşte o zaman niçin Emek için feryat edildiğinin belki biraz farkına varır.

Yazılarını ve olaylara yaklaşımlarını beğeni ile takip edip okuduğum sayın Cüneyt Özdemir ise 23 Nisan 2013 tarihli Radikal’deki köşesinde “Bugün Türkiye’de kurulan film dağıtım tekeli hakkında o eylemlerde bir pankart, bir cümlelik slogan ya da içinde Emek geçen yazılarda bir iki cümle de buna dair YENİ ve FARKLI bir fikir göremiyorsunuz” diyor.

Daha geçen hafta bu konuda bir yazı yazdık. Üstelik yazının içinde Emek’ten de söz ediliyor. Daha önceki aylarda ise yine bu konuda bir çok yazımız oldu.. Sanırım Özdemir bunu bir soru olarak değil de, sitemle örtüştürdüğü bir üslup kıvamında sunuyor. Ben de zaten kendisine bir yanıt olsun diye bunları yazmadım. Yalnızca “iki cümle” saptamasının biraz iddialı olduğunun altını çizme gereğini duydum. Sanırım alınmaz...