22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Enkaz altındaki insanlık!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

İnsanlığın bu kadar ayaklar altına alındığı, insan onurunun bu kadar çiğnendiği ve insan canının da bu kadar ucuz olduğu bir vahim döneme sahne olmamıştır dünya...
İnsanlık; tarihin hiçbir döneminde, bir hiç uğrunabu kadar heba olmamıştı ve insanoğlu belki de ilk çağlardan bu yana hiç bu kadar zulüm ve öfke altında yok edilmemişti...
Çünkü insanlığa karşı cinayetlerin barbarlığa bile rahmet okutacak şekilde, canavarca hislerle sürdüğü bir acımasızlık ve ihanet dönemidir bu dönem...
Ve yine hiç kuşkunuz olmasın; din, mezhep ve aşiret egemenliğinin insanlığı adeta köle yapmaya başladığı her dönemde, “insan” denilen varlık en çok Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde kıyıma uğradı, uğramaya da devam ediyor...
Raslantı mı sizce, “katliam” diye ifade edilen en büyük vahşetlerin Ortadoğu ve geri kalmış
Afrika ülkelerinde yaşanması ve bir türlü bitmemesi?..
Ya da; İsveç’te, Danimarka’da, Avusturalya’da, Ukrayna’da, Polonya’da insanların mezhep savaşlarına girmeyerek, kendi dindaşlarını acımasızca katletmemesi basit bir tesadüf mü?..
Kimse “Haçlı Savaşları”nı vs. örnek vermeye kalkışmasın, insanlığın Mars’ta yaşam aradığı “bilim çağı”ndan söz ediyoruz;
Ne yazık ki, bilimin din bağnazlığının gerisinde kaldığı coğrafyalarda, gericilik kavramı bir yandan molla-medrese hattında müritler yaratırken, diğer taraftan uyuşturulmuş kitleleri kendi yarattığı kurallar içinde yok etmeye devam ediyor...
Üstelik ölenin de öldürenin de “tekbir” getirdiği, çok çelişkili ve vahamet dolu bir ortamda yaşanıyor insanlık dışı olaylar ki, en çok da İslam dinini yaralıyor bu kanlı kışkırtma ve bu utanç verici çatışma süreci...
SAHİPSİZ ÖLÜLER KENTİ!..
İşte tam da Müslümanların Müslümanları katletmeye devam ettiği bir ortamda; yanıbaşımızdaki Musul’dada “enkaz” altından çıkartılmayı bekliyor masum insanlık!..
Üstelik de; hem bölge hem de uluslararası kamuoyunun inanılmaz aymazlığı, boşvermişliği ve sıradanlığı içinde kaldırılıyor, sahipsiz ölülere mezar olan o kanlı enkazlar...
İnsanı derinden vuran bağnazlığın karanlık hücreleri tam 3 yıl önce Irak’ın Musul kentini terör estirerek işgal ettiklerinde, belki de onbinlerce insanının yeri belirsiz mezarlardayokedilişe terkedileceğini kimse kestiremezdi...
​ Ancak IŞİD’in kanun tanımaz terörü bir koca kenti kan akıtarak ve kaos yaratarak işgal ettiğinde, “astığım astık, kestiğim kestik”şiddeti kitleleri kılıç korkusuyla sindirirken, direnenleri de ne yazık ki bombalanmış enkazların altında bıraktı... Hem de hiç umursamadan ve hiç acımadan...
Üstelik de; insanlık, dünyanın izlemekle yetindiği bir kirli savaşın ortasında savunmasız kalmadı yalnızca... Aynı zamanda sahipsiz, kimsesiz ve de korumasız biçimde, enkazların altına da terkedildi insanlık!..
IŞİD nihayet geçtiğimiz ay Musul’dan büyük ölçüde temizlenebildi... Hem de Ortadoğu’nun eşine benzerine pek rastlamadığı, kan gölleri de yaratan bir öfke savaşının sonucunda durdurulabildi IŞİD!..
Neyse ki artık sokaklarda kafa kesilmiyor, toplu katliamlaryapılmıyor, insanlar canlı olarak binaların tepelerinden atılmıyor ve meydanlarda çoluk-çocuk, yaşlıgenç demeden, vahşice infazlar da yapılmıyor...
YIKIMIN ASIL SUÇLULARI
Evet; insafsız ve acımasız katliamlar büyük ölçüde durdu da, Musul’un adeta “enkaz”ı belirsiz ölüler şehrine dönüşmesine ne demeli acaba?..
Irak İçişleri Bakanlığı yetkilileri bir kaç gün önce Anadolu Ajansı’na yaptıkları açıklamada, Musul’un batı yakasında, özellikle de eski şehir bölgesinde, yıkılan evlerin altından sivillere ait “2 bin 100’den fazla ceset” çıkarıldığını söylemişler...
Bunların bir bölümü ne yazık ki işgalin başladığı 3 yıl öncesinden kalan cesetlermiş!!! Üstelik enkaz altından çıkarılmayı bekleyen en az 500 ceset daha varmış...
Halen tünellerde ve gizli geçitlerde saklanan IŞİD militanlarının devam eden saldırılarında can kaybı yaşansa da, yetkilileri en çok enkaz altında bitmeyen cesetler yoruyormuş...
Çünkü Iraklı yetkililerin 20 Temmuz’da açıkladığı resmi rakamlara göre, Musul’u IŞİD’den kurtarma operasyonu sırasında da en az 1429 sivil yaşamını yitirmiş...
Velhasıl Irak Başbakanı Haydar el-İbadi, yaklaşık 9 aysüren askeri operasyon sonucunda, Musul’un 10 Temmuz 2017’de IŞİD’den temizlendiğini ilan etse de, vahşeti anlatan daha vahim rakamlar da var...
Örneğin; İngiliz The Independent gazetesine konuşan eski Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari’ye göre, Irak ordu birlikleri ile IŞİD arasında yaklaşık dokuz ay süren çatışmalarda Musul’da “40 bin kişi” yaşamını yitirmiş!!! Ne dersiniz; Saddam Hüseyin’i katlederek Irak’ta en az 1 milyon kayba neden olan, sonra da Ortadoğu’yu paylaşmak için IŞİD’den medet uman emperyalizm, dinci terör Avrupa’da da kan akıtırken, acaba şu soruyu soruyor mudur kendi kendine;
“Böl-parçala-yönet tezgahında yiyip bitirilmek istenen Irak’ta, altından halen cesetler çıkan kanlı enkazların tek sorumlusu IŞİD mi?..”
ACIMAK, ACIMAMAK!...
“Eğer acırsak acınacak duruma düşeriz... Türkiye’de FETÖ ile ilgili mücadelede iyi gidiyoruz!.. Bu konuda en ufak bir boşluk, en ufak bir gevşeklik yaparsak 15 Temmuz’u rahmetle anarız!.. Gelecek nesillere bunun vebalini anlatamayız...”
AKP’nin Trabzon-Beşikdüzü ilçe kongresine katılan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yapmış bu çok ilginç ve de çok iddialı konuşmayı!..
“İddialı” dedik, çünkü Soylu’nun bilmem kaç kez tekrarladığı yukarıdaki sözlerini duyanların aklına eminim hep aynı sorular geliyordur;
“Neden AKP içinde de yuvalanmış FETÖ’cülere dokunulmuyor
acaba?.. Konu madem cemaatçilere acımamaksa, bu örgütün siyasi kanadına acındığı için mi dokunulmuyor?..” Zengin FETÖ’cülerin ve işadamlarının nedense ardı ardına salıverildiği bir dönemde, cemaatin siyasi ayağına da zerre kadar dokunulmuyorsa, “FETÖ operasyonlarında en ufak bir boşluk yok” demek boş bir iddiadan öteye gidemez...
Velhasıl; CHP’nin aylardır, ısrarla dile getirdiği “FETÖ’nün siyasi ayağı nerede, niçin ortaya çıkartılmıyor”soruları yanıtlanmadığı sürece, cemaat operasyonlarında çok iddialı olmak ve büyük laflar etmek kimseye pek inandırıcı gelmiyor...