Erdoğan-Ruhani zirvesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani 20 Aralık 2018 günü Ankara’da bir araya geldi. Teknik heyetlerin de katıldığı zirveden sıcak ve samimi mesajlar çıktı.
KARŞILIKLI DOSTLUK MESAJLARI
Cumhurbaşkanı Erdoğan oldukça açık sözlüydü: “Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun raporlarına rağmen ABD’nin İran’la yaptığı nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi doğru değildir. ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımları doğru bulmuyoruz. İran halkının yanındayız.” Cumhurbaşkanı Ruhani de Türkiye ile işbirliğini öne çıkaran mesajlar verdi. Her iki Başkan, “Suriye’nin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne verdikleri önemi” özellikle vurguladı.
ANLAŞIRLARSA ETKİLERİ ÜÇE KATLANIR
Türkiye ve İran, Batı Asya’daki iki önemli ve kilit ülkedir. Bölgesel güç merkezleridir. Kritik jeopolitik eksenlerdir. İki ülkenin de köklü tarihi vardır. Devlet sistemi iki ülkede de kurumlaşmıştır. Bölgedeki her sorunun çözümünde anahtar ülkelerdir. Jeopolitik iki ülkeyi birbirine mecbur ve mahkûm etmektedir. İran, Türkiye’yi doğrudan Asya derinliklerine ulaştırmakta, Türkiye ise İran’ı Avrupa ve Akdeniz havzasına bağlamaktadır. İki ülke arasında gizli gündemi olmayan, gerçekçi ve güven esasına dayanan bir yakınlaşma olduğu takdirde Türkiye ve İran’ın gücü ve etkisi en az üçe katlanır.
Türkiye ve İran’ı içine alan bir haritaya dikkatle göz atalım. İki ülke arasındaki ilişkiler stratejik bir boyuta ulaştığı takdirde, Türkiye bir çırpıda Basra Körfezi, Hint Okyanusu ve Hazar denizine ulaşır. İran ise Karadeniz, Ege ve Akdeniz’e kolaylıkla erişir. Jeopolitikte alan kuvvettir. İki ülke birbirine güvenle yaslanabilirse, muazzam bir coğrafi derinlik kazanırlar. Bu derinlik rakiplere karşı kademeli bir savunma örtüsünün kurulmasını kolaylaştırır.
REKABET İKİ ÜLKEYE DE BÖLGEYE DE YARAMAZ
Bölge dışı küresel aktörlerin Batı Asya’da rahatlıkla at koşturmasının önemli nedenlerinden birisi de Türkiye ile İran arasında açık ya da örtülü devam eden rekabettir. İki ülke bölgesel meselelerde ortak bir anlayış birliğine varabilseydi, küresel güçler bu kadar rahat bölgeye giremezdi! Barzani’nin bağımsızlık girişimi örneğinde olduğu gibi, iki ülke stratejik meselelerde bir araya geldiğinde sorunlar en kısa yoldan çözülmektedir. Jeopolitik yasadır. Bölgeye giren küresel oyuncular bölgesel oyuncuların manevra alanını daraltır; hareket serbestisini sınırlar. Bunu önlemenin en kestirme yolu bölgesel işbirliğidir. Bölgenin önemli ülkeleri bir araya gelerek sorunun kaynağını kuruturlarsa, dışarıdan müdahale en aza iner.
Şİİ-SÜNNİ ÇATIŞMASI
Emperyalist Batı uzun yıllardır mezhep ayrılıklarını körükledi. Müslüman ülkeleri birbirine düşürerek müdahale için gerekçe yarattı. Halkına dayanmayan işbirlikçi yönetimler özellikle emperyalistleri bölgeye davet etti. Temel istismar aracı Şii-Sünni çatışması oldu. Batı’nın kurduğu radikal İslami terör örgütleri, bilinçli olarak Şii toplulukların üzerine sürüldü. Şiileri Hıristiyanlardan daha tehlikeli olarak damgaladılar. Böylece mezhep çatışmaları körüklendi. Yüzyıllara dayanan bu ciddi sorunun çözümü için Türkiye-İran dostluğu yaşamsal önemdedir. Çünkü İran Şii nüfusun, Türkiye Sünni nüfusun ağırlıklı olarak yaşadığı ülkelerdir. İki ülkenin dayanışma içerisine girmesi ve gönülden kucaklaşması sadece bölgede değil, dünyanın her yerinde Şii-Sünni çatışmasını yumuşatır. Böyle bir yakınlaşma iki ülkede de ama özellikle Türkiye’de iç barışa katkı sağlar. Türkiye’nin mezhep mülahazaları dışında sadece ülkenin somut çıkarları doğrultusunda adım atması için de uygun bir ortam yaratır.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Ankara Zirvesi bu hedeflere ulaşmak için önemli dönüm noktalarından birisi olmuştur. Basın toplantısında ekonomik konular öne çıksa da bu kritik dönemde yapılan zirve ve verilen samimi mesajlar gelecekte işbirliğinin daha da artacağını göstermektedir. Aslında ilişkilerin stratejik boyut kazanmaması için hiçbir neden yoktur. Her iki ülke de büyük düşünmelidir. Küçük çıkarlar için gizli kapaklı işler çevirenler sonunda bölge dışı küresel aktörlerin oyuncağı olur.
Ekonomik ilişkilerin gelişmesi güven, dayanışma ve sağlam bir işbirliği iklimi yaratacaktır. Türkiye, ihtiyaç duyduğu petrol ve doğalgazı İran’dan döviz dışı yöntemlerle tedarik edebilir. Türkiye, İran’ın ekonomik sıkıntıları aşmasında ticari ve bürokratik destek sağlayabilir. Dünya dengelerinin değiştiği bu kritik günlerde gün dayanışma ve kenetlenme günüdür. Jeopolitik dünyaya geri döndü. Büyük bir hesaplaşma önümüzdedir. Güçbirliği olursa tehditler daha rahat savuşturulur...