Erdoğan ‘ulusal kredi’ arıyor
Şu gerçeği de kabul edelim. Başbakan ile oğlu arasında geçtiği iddia edilen konuşmalar yüzde yüz düzmece bile çıksa...
Yolsuzluk iddialarının yalan olduğu hiçbir itiraza yer bırakmayacak şekilde ispatlansa bile...
17 Aralık operasyonunun “darbe girişimi” olduğu konusunda milletçe hemfikir olsak...
Muhalifler efendi davranıp “Hay Allah, günahını almışız hükümetin” bile deseler...
AKP son seçimdeki oy oranını aynen korusa bile...
Eğer Türkiye’nin karşısında “büyük bir şer ittifakı” harbiden varsa, hükümet kendini yine de güvende hissetmeyecek.
Hissetmedikçe de hem kendi sıkılacak hem milleti sıkacak...
Yani bir “Müslüman Chavez” olamayacak Başbakan... “Emperyalizme karşı halkının desteğiyle direnen lider” olarak tarih sayfalarına geçemeyecek...
Bunun için görünen çare, aklının bir köşesindeki o “ulusal kredi”ye başvurması.
Yani kendine oy verenler dışındaki vatandaşların da samimi desteğini alması...
Mesela, yandaşlarının “Kemalist küçük burjuvalar” diyerek küçümsediği vatandaşların desteğini...
Laiklerin, Atatürkçülerin, sosyal demokratların, sosyalistlerin, emekçilerin, sanatçıların desteğini...
Ancak o zaman bunun bir “milli dava” olduğuna dünyayı inandırabilir.
Çünkü “onlar” dünyaya açıktır. Bir Fazıl Say’ın edeceği kelam gezegende farklı “tınlar” takdir edersiniz...
Ayrıca, seçimle gelmiş hükümetin dış güçler tarafından devrilmesine sevinmeyecek kadar onurlu ve haysiyetlidirler.
“Onları” kazanmak için yapılması gereken basit: Acilen “güven artırıcı” açılımlara başlamak.
Silivri’de yıllardır suçunu bilmeden yatan yurtseverlere gasp edilmiş özgürlüklerini iade etmek mesela...
“Onların” kaygılarını, dertlerini, yaşam tarzlarına dair endişelerini ciddiye aldığını göstermek...
Başbakan bunu yapabilir mi? Liderliği böyle bir tarihi açılım yapmaya yeterli mi?
Daha da önemlisi, öyle bir “evrensel komplo” sahiden var mı?
Aksi takdirde bir “Kemalist küçük burjuva” olarak Matrix seyretmeye gideceğim de, o bakımdan.