Erdoğan’ı en çok kızdıran parti
Ne HDP ne CHP...
AKP’lileri en çok bu parti sinirlendiriyor.
Hacmi küçük ama işlevi büyük... Bu yüzden de son aylarda siyasetin merkezine yerleşti. Bunu da genel başkanının tutarlı politikası yarattı.
Saadet Partisi’nden (SP) söz ettiğimi anladınız...
Salı günü Grup Toplantısı’nda konuşan Tayyip Erdoğan, isim vermeden SP’ye yüklendi. Onları da AKP-MHP ittifakının içinde yer almaya çağırdıklarının altını çizdikten sonra; olumsuz yanıt aldıklarını gösteren cümleler kurdu.
Belli ki çok öfkeliydi ama belli etmemeye çalışıyordu.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, AKP tabanını kırmadan, AKP yönetimine sürekli hayır dedi. Bunu da demokratik gerekçelere bağladı. Salı akşamı Haber Türk’teki açıklamaları da bu yöndeydi. Bu gerekçeler, halkın yüzde 50’sinin çok üstündeki bir kesim tarafından kabul edilen siyasi içerik taşıyor. Sayın Karamollaoğlu, kurucu liderleri Necmettin Erbakan’ın AKP’ye karşı kullandığı sert dili kullanmasa da onun siyasi çizgisini yaşattığını da göstermiş oldu.
Saadet Partisi yönetimi, Erdoğan’ın kurmak istediği “Kutsal İttfak”a hayır diyerek puan kazandı.
Görünen odur ki Sayın Erdoğan’ın kurmak istediği tek adam yönetiminin karşısındaki en büyük engel işte bu partidir...
Bakalım SP’yi kuşatma ve teslim alma operasyonu ileriki aylarda nasıl şekiller alacak?
BENİ TUTUKLATMA SEVDASINDA
FETÖ’nün bütün kirli operasyonlarını alkışladı. Yetmedi; Hrant Dink cinayetini bile yurtseverlere yıkarak kanlı FETÖ’yü gizlemeye çalıştı. FETÖ bankasından çektiği milyonlarca lira ile Boğaz’da yalı aldı.
Bunları yazıyorum diye beni tutuklatmakla tehdit etti.
Kim mi? Patronlar medyasında yazar diye gezdirilip duran Nagehan Alçı nam hatun...
23 Şubat tarihli Haber Türk’teki “Oraya kim, hangi meziyeti için aldı acaba bunu” yazısında benim, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Ö ağzıyla hakaret edip iftiralar attığımı, bunun hukuki bir bedelinin olacağını vurguluyor.
Bunu da Ankara’dan kendisini arayan çok önemli bir ismin söylediğini yazıyor.
Yani mahkeme kurulmuş, karar verilmiş. Kripto FETÖ’cüleri yazıyorum diye benden hukuki hesap sorulacakmış.
SİZ BU İŞLERİ İYİ BİLİRSİNİZ
Belli ki bu hatun, Ankara’daki “kripto FETÖ’cü”birileri ile görüşerek tutuklanmam için malzeme üretmeye çalışıyor. Eğer biraz gazetecilik dürüstlüğü taşıyorsa o önemli kişinin adını açıklamalıdır. Ama açıklayamaz. Çünkü bu bir ortaklaşa komplo itirafıdır.
Zaten bu işleri ailecek iyi bilirler. Gazeteci Yazar Nedim Şener yayımlamıştı: Kocası Rasim’in FETÖ’nün komplocu polis müdürü Ali Fuat Yılmazer ile yaptığı telefon konuşmaları bunun en açık kanıtıdır. Bunları yazışımız suç ise o suçu hep işleyeceğim.
ERDOĞAN’IN ARKASINA SAKLANMAYIN
Beni susturabilmek için “Erdoğan’a hakaret ediyor, iftira atıyor!”diye yalan uyduranlar! Ben birileri gibi ABD’deki CIA ajanı Fetullah sayesinde köşe sahibi olmadım. Ayrıca, AKP Lideri Erdoğan’ı eleştirdim ama ona asla hakaret etmedim; düşman olmadım. Örneğin ABD’nin Ankara Elçisi ile görüşürken, Erdoğan’ı kötüleyip gazetedeki köşemde ise ona övgüler yağdıran tiplerden hiç olmadım.
1998 Nisan ayında şiir okumaktan aldığı ceza onaylanınca, sert biçimde eleştirip “Bu karar geri tepecek, Erdoğan kazanacak!”diye yazdım. Görüyorsunuz, dediğim de çıktı.
Yine; FETÖ’ye ve 2015’ten itibaren PKK’ya karşı başlattığı mücadeleyi destekledim. Buna karşı çıkanları, “Erdoğan düşmanlığı yüzünden Türkiye’ye zarar vermeyin!”diye TV’lerden defalarca uyardım.
15 Temmuz darbe girişimini, CIA’nın ilk kez suçüstü yakalanması olarak gösterdim, lanetledim. Suriye’deki PKK’ya ve arkasındaki ABD’ye karşı yürüttüğümüz askeri harekatı kuvvetle destekledim; destekliyorum.
Ama ben Sayın Erdoğan’ın “alkış çavuşu”gazetecilerden değilim. Cumhuriyet değerleri ve kurucu liderimiz Kemal Atatürk ile ilgili tavrı yüzünden de kendisini ve partisini eleştirdim; eleştirmeye de devam edeceğim.
Unutmayın! Benim zincirlerimden başka yitirecek bir şeyim yoktur. Sıradan bir evde, sade insanlar arasında, sağıma soluma polis koruması almadan yaşayan bir insanım.
Varsın Boğaz’da haram para ile alınmış villam olmasın...
“Toprak, güneş ve ben... Bahtiyarım!”
(Nazım Hikmet...)