Erdoğan’ın hedefinde ‘Ana muhalefet’ neden yok! -(TAMAMI)
Uzun süredir gerek bu sütunda gerekse Ulusal Kanal’da yaptığım televizyon programlarında, Türkiye’nin AKP iktidarından kurtarılması yolunda en büyük engel olacak varsayılan CHP’deki yeni yönetim kadrosunu eleştirmişimdir. Bir süre sonra bu eleştirilerimde ne kadar haklı çıktığım sanırım CHP tabanı tarafından anlaşılmıştır. Hele şu ikinci açılım sürecinde...
Süreç nasıl başladı
CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’na kişisel hiçbir husumetim yoktur. Ancak 2010’dan beri CHP’yi yöneten ve yanlış yollara sürükleyen, Atatürk Devrimlerini ve ilkelerini bir kenara koyarak kendi kafasına göre bir YCHP programı uygulayan, işbirlikçi, etnik savaş meraklıları, Fethullah Hoca tarikatçıların ikinci Cumhuriyetçilerin peşine takılan ve de ABD nin Dünya Bankalı Derviş artıklarının peşine takılan Kılıçdaroğlu’nu hiç gözüm tutmamıştır. Kemal Bey, zaman zaman beni yanıltsa da eski bir CHP’linin dediği gibi ‘aldatan Kılıçdaroğlu’nun’ gerçek yüzü her kritik durumda beni haklı çıkarmıştır.
CHP’deki düzenleme ile ilgili raporlardan ilki Baykal’ın Genel Başkanlığı sırasında hazırlanmıştı. 2008 yılı tarihi taşıyan “Silk Road”- yani İpek Yolu- raporunun, 2009’da Avrupa’da hazırlanan Türkiye raporu, hazırlayanlardan biri tarafından Sayın Onur Öymen’e ulaştırılmıştı. Raporun 21. sayfasında Türk meselesine değiniliyor ve onu takiben Desmond Tutu imzasını taşıyan raporlarda CHP üzerinde bir operasyon yapılması tekrarlanıyordu.
O raporlarda “Türkiye’de Anayasa’nın mutlaka değişmesi, CHP’ye bir düzen verilmesi ve AB’nin hoşuna gitmeyen CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın engel olmaktan çıkarılıp, yerine raporcuların her istediklerini yapacak bir Genel Başkan adayı olarak da Kılıçdaroğlu’nun adının geçmesi” sezgilerimin doğruluğunu ortaya koymuştur.
Herkes kabul eder ki; Tarihi yeniden yazan CHP’nin temeli önce Amasya Genelgesi’yle, sonra Erzurum ve Sivas kongrelerinde Mustafa Kemal tarafından atılmıştır. Yani CHP’yle Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk diye bilinen cemiyetin siyasallaşması sağlanmıştı.
6 Aralık 1922’de Mustafa Kemal basına bir açıklama yaptı ve Halk Fırkası adıyla bir siyasal parti kurmaya karar verdiğini açıkladı. 3,5 yıl boyunca kahramanca sürdürülen bir savaşın sonunda Mustafa Kemal şöyle diyordu:
“...Vatanımıza ve bağımsızlığımıza göz dikenlere yalnız askerlik alanında üstün gelmek yeterli değildir.
Memleketimiz hakkında istila emelleri besleyecek olanların her türlü ümitlerini kıracak biçimde siyaset, yönetim ve iktisat alanlarında da kuvvetli olmak lazımdır...”
MHP ve İP’ye yükleniyor
Dikkat ederseniz AKP’nin başındaki Tayyip Erdoğan’ın şu sıralarda hedefine aldığı partiler ve kişiler arasında ne CHP’nin adı, ne de Kılıçdaroğlu’nun sanı bulunmaktadır.
Yeni PKK açılımının mimarı Tayyip Erdoğan geçen haftanın sonunda iki partiyi hedef alıyordu. Birinci sırada son günlerin en aktif siyasetçisi Doğu Perinçek ve lideri olduğu İP vardı. İkinci parti ise her gittiği mitingde kendisini izleyenlerin “vur de vuralım öl de ölelim” şeklinde haykıranlara:
“-Onun da zamanı gelecek” diyen ve Erdoğan’ın tüylerini diken, diken eden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli vardı.
Oysa CHP ana muhalefet partisiydi ve ne yazık ki; Konuşmayı bir kenara bırakın, milletvekillerinin TV programlarına katılmasını yasaklayan CHP’nin başı Kılıçdaroğlu yoktu.
Kılıçdaroğlu herşeyin farkında
Şimdi düşünelim; AKP son açılımı APO ile yaparken Kılıçdaroğlu’ndan ses yok. O Başbakan’ın açıklamasını beklemede. Belki bugün grupta açıklama yapar ve Kemal Bey yeni yol haritasını ona göre düzeltir diyelim. Başbakan CHP’den korkmuyor ki, ona yanıt versin. İkisi de aynı yolda dostça ve ara sıra birbirlerine kredi açarak Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete ve Devlet yapısına müdahaleleri adeta tebessümle karşılayarak birbirleriyle sanki şakacıktan grup kürsülerinde tartışıyorlar! Güney Afrika’nın kendisine sunulan Atatürk ödülünü kabul etmeyen Nelson Mandelası ile Öcalan’ın özgürlüğüne baş koyan Desmond Tutu’nun davetine Kılıçdaroğlu’nun münasip gördüğü iki CHP’li Levent Gök ve Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun- kendileri eski PKK avukatıdır- katılması (İmralı ve Kandil’den herşey açıklandıktan sonra) tam isabettir.
AKP ile BDP’ye eşlik etmesi Atatürk’ün CHP’sine hiç yakışıyor mu?
Kılıçdaroğlu her şeyin farkında, yapılan pazarlıkların içeriğini kuşkusuz artık öğrenmiştir ama ne hazindir ki, Türkiye’nin bölünmesi söz konusu olan bir dönemde bölünme yanlısı bir davet de yer almayı uygun buluyor.
Ben demedim mi bu genel başkan bu partiye yakışmak değil felaket getirir. CHP tabanı hala tehlikenin farkında değil misiniz?