29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 27°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Erzurum Kongresi-(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

25 Temmuz Çarşamba günü yayınlanacak “Lozan’da kim kazandı?” başlıklı yazımın adına nazire olsun diye bu yazının adını “Erzurum Kongresi Sahiden Yapıldı mı?” koymayı düşündüm... Derin Tarih adlı İslamcı-Fethullahçı dergi Temmuz 2012 sayısının kapağına “Lozan’da kim kazandı?” diye kabak tadında bir soru sormuş. Cevabı çok kolay: Elbette Eskimolar kazandı! Bugünkü savunma çalışmamız: Erzurum Kongresi.

ERZURUM KONGRESİ: 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum’da toplanan kurultaydır. Kongreye çoğunluğu işgal altındaki 5 doğu ili Trabzon, Erzurum, Sivas, Bitlis ve Van’dan gelen 62 delege katılmış; 2 hafta süren kongrede alınan kararlar Kurtuluş Mücadelesi’nde izlenen çizgide önemli ölçüde belirleyici olmuştur.

Bu kongreyi Atatürk düzenlememiştir. Erzurum kongresi bölgesel bir kongre olmasına rağman tüm ulusu etkileyecek kararlar alınmıştır.

Kongreyi geçici başkan olarak Erzurum delegelerinden Hoca Raif Efendi açtı; yoklamanın ardından yapılan oylamada Mustafa Kemal Paşa kongre başkanlığına getirildi. Aslında 10 Temmuz]’da başlaması öngörüldü. Fakat delegelerin bir bölümünün gelemediği için 23 Temmuz’a ertelendi.

Kongrede alınan kararlar:

1. Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz.

2. Her türlü yabancı işgaline ve müdahalesine karşı millet hep birlikte direniş ve savunmaya geçecektir.

3. İstanbul Hükümeti vatanın bağımsızlığını sağlayamazsa geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet milli kongre tarafından seçilecektir. Kongre toplanmamış ise, bu seçimi Temsilciler Kurulu yapacaktır.

4. Kuva-yi Milliye’yi etkili, milli iradeyi hakim kılmak esastır.

5. Azınlıklara siyasi hakimiyetimizi ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez. Ancak bu vatandaşların canları, malları ve ırzları her türlü saldırıdan korunacaktır.

6. Manda ve himaye kabul olunamaz.

7. Milli irade ve toplanan ulusal güçler padişahlık ve halifelik makamını kurtaracaktır.

8. Mebuslar Meclisi’nin derhal toplanmasına ve hükümetin yaptığı işlerin milletçe kontrolüne çalışılacaktır.

9. Sömürgecilik amacı taşımayan devletlerden teknik,sanayi ve ekonomik yardım kabul edilebilir.

Mikropluklar

Sonra, “Mete Tuncay, Cemil Koçak, Halil Berktay, Mustafa Armağan, Ayşe Hür gibi resmiyetsiz tarihçiler ve yanaşmalar Erzurum Kongresi konusunda ne gibi mikropluklar yapmış olabilirler?” diye küçük bir araştırmaya giriştim. Bu araştırma sırasında Cemil Koçak, Mustafa Armağan ve Ayşe Hür’ün Erzurum Kongresi’ne karşı mikropluklarını ve Mustafa Armağan’ın da şahsıma yaptığı bir pisliği keşfettim.

Cemil Koçak’ın 24 Temmuz 2011 tarihli Star gazetesinde yayınlanan itirazı: Atatürk, Söylev’de, Erzurum Kongresi kararlarının tamamına yer vermiyor, bu maddeler hakkında kendi yorumlarını öne alıyormuş. Bazı maddeleri ise hiç anmıyormuş.

Mustafa Kemal, kurtuluş ve kuruluş hareketinin kapıcısı değil önderidir, komutanıdır. Erzurum Kongresi kararlarından ne anladı ise, bu kararları nasıl yorumladı ise, bunlar, daha sonraki karar ve uygulamalarda kendisine rehber oldu. Cemil Koçak ve gibilerin 90 yıl sonra yapacakları fesatçı yorumlar kuşkusuz umurunda bile değildi. Bunlar tarihçi değil, fitne ve fesat fabrikası!

Kuyruk acısı

1930’larda doğup da Cumhuriyet karşıtı ve karşı devrimci olanların ailelerine dayanan bir kuyruk acıları olduğuna tanık oldum. Peki bu bir fiskeyle yıkılıp giden tarih yazmancılarına ne demeli?