14 Aralık 2024 Cumartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Esad’dan sonra Türkiye

Atakan Hatipoğlu

Atakan Hatipoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Herkesin aklında aynı soru var: Suriye’de yönetimin devrilmesinden sonra başlayan yeni dönem Türkiye’ye ne getirecek? Kazanan tarafların biri kesinleşti: İsrail şimdiden Golan Tepeleri’ne sonsuza kadar el koyduğunu açıkladı ve Suriye işgalini Şam yakınlarına kadar genişletti.

Türkiye’nin kazandığına baktığımızda, Cumhur İttifakı bileşenlerinin ve ona bağlı medyanın temel söylemi bayram havasının gürültüsü içinde kayboluyor. Şu aralar mezhep temelli sevinç çığlıkları dışında kimsenin Türkiye’nin bu işten ne kazandığını rasyonel bir temele oturtarak açıklayabildiği yok.

Şimdilik tek iddia, Türkiye’nin başından beri desteklediği HTŞ hükümeti aracılığıyla, güney sınırımızdaki PKK yapılanmasını denetim altına alabileceği yönünde.

TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİ

Yeni Suriye rejimi, ABD’ye rest çekerek, PYD’yi tasfiye etmeyecek. Aksine onu yeni Suriye devletinin kurucu ortaklarından biri olarak kabul edecektir. Bugün Türkiye’nin güvenliğinin önündeki temel tehlike, PYD’nin oluşan boşluktan yararlanıp daha geniş bir alanın kontrolünü ele geçirmesi değildir.

Çünkü PYD hâlihazırda Arap aşiretlerinin hâkim olduğu bölgelerde de hüküm sürüyor. Buralardan geri püskürtülmesi kolaydır. Esas sorun, Yeni Suriye devletinin kurucu ortağı haline getirilerek Irak’taki gibi bölünmüş bir devletin meşru federatif unsuru olarak tanınmasıdır.

PYD’nin Türkiye sınırından uzaklaşması, hatta daha da ötesi yeni Suriye devletinin bileşenine dönüşerek görünmez hale gelmesi, kısa vadede Türkiye’nin büyük kazanımı gibi durabilir. Orta vadede ise karşımıza devletleşmiş bir yapı çıkacaktır.

Yani bölgede fiilen özerk hareket eden, petrol vb. gelirlerinden pay almayı sürdüren, dış politikada HTŞ yönetimine bağlı görünen ama dokunulmazlık elde etmiş olan bir yapı... Esad döneminde PYD’nin bölgesel denetimi, devletin bu alanlardan geri çekilmek zorunda kalmasından gelen fiili bir durumdu.

Şimdi ise devletle yapılmış pazarlıklara ve meşru tanınmaya dayalı hale gelecektir. ABD tarafından Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adıyla örgütlenmiş ve askeri gücünün esasını YPG’nin oluşturduğu silahlı güçler, yeni Suriye ordusuna dâhil edildiği zaman, ortaya çıkacak sonuç sadece emir-komuta altına girme değil, yeni devletin ordusunun inşasına birlikte katılma olacaktır.

Bu aşamada Türk Hükümeti’nin bölgeye müdahale ederek PKK’yı teslim olmaya zorlaması gerekir. Bunu yapmayacaksa, yapabileceği tek şey, HTŞ hükümeti üzerindeki nüfuzunu kullanarak PYD güçlerini tam denetim altında tutmasını istemekten ibarettir.

İkinci senaryo, orta ve uzun vadede, Suriye’nin dağılmasından kimin kazançlı çıkacağını belirleyecektir. Çünkü orta ve uzun vadede hırslar ve niyetler değil, ekonomik, askeri, diplomatik vs. güçler sonucu belirler. Şöyle de sorulabilir: Orta ve uzun vadede HTŞ kimin elinde kalacaktır?

BÜYÜK OYUNU KİM KURDU?

Suriye bugün bir kurtlar sofrası ve büyük devletler bütün güçleriyle sahadalar. Herkesin bir planı var. Yarının Suriye’sinde kimin ne kadar pay kapacağına ilişkin bugünün belirsizlik havası günler geçtikçe netleşecek.

Türkiye HTŞ’ye yatırım yapan bir ülke olduğu için, yeni dönemin kazananları arasında olduğunu düşünüyor ve Hükümet yanlısı medya bunun propagandasını yapıyor.

Ancak sorun şurada: Büyük oyunu Türkiye kurmadı. Suriye’nin bölünmesi ile sonuçlanacak planının sahibi en başından beri Türkiye değildi. Aksine, ABD ve İsrail, Türkiye Hükümetini kurdukları bir oyuna dâhil ettiler. Türkiye bir süre onlarla birlikte yürüdükten sonra, kendi özerk hamlelerini yapmaya başladı.

AK Parti Hükümeti’nin Suriye stratejisinin temeli, esas düşmanın ABD değil İran olduğu tespitinden geliyor. ABD’nin kimi desteklediğinden bağımsız olarak, eğer Türkiye Sünni mezhebi temelindeki ayrılıkçıları desteklemezse, bölge İran’ın nüfuzu altına girer ve Türkiye bölgeden dışlanır diyen bir okuma yaptılar.

Bu okuma tarzı zaman zaman ABD ve İsrail ile aynı cepheye düşmeyi getirdi. Son yıllarda ise Sünni muhalif gruplara yatırım yaparak, Esad sonrası için oyun içinde oyun kurdular. HTŞ’nin iktidara gelmesiyle başarılı olduğunu düşündükleri bu senaryonun, toz duman havası dağıldıktan sonraki sonuçlarını hep birlikte göreceğiz.

Unutulmaması gereken, oyun içinde oyun kurmanın, son tahlilde oyunun stratejik hedefini değiştirmeye yetmediği ve kazanımların stratejik değil, mevzi kazanımlar olmaktan öteye gitmeyeceğidir. Bugün Türkiye’nin milli güvenliği açısından esas sorun budur.

Suriye, tek parçalı üniter bir devlet olarak kalabilecek mi yoksa mezhepler ve etnisiteler temelinde parçalanmış bir yapıya mı dönüşecek? AK Parti Hükümeti, yeni Suriye’nin üniter bir devlet olarak kalması için elinden geleni yapacağını söylüyor.

Ancak elinden bunu sağlamak gelmezse, ne olacak? Yeni Suriye’nin emperyalist devletlere meydan okuma takati olacak mı yoksa bir istikrarsızlık haritası haline mi getirilecek?

Böyle bir yapıda kendisine nüfuz alanları koparabilmiş bölge devletleri, kendilerini kârlı saymalı mıdırlar?

Bölünmüş ve direnme yeteneği ortadan kaldırılmış bir Suriye, emperyalistlerin lehine, bölge devletlerinin aleyhine olmayacak mıdır?

Cevaplar, sorunun içindedir.

Suriye Türkiye HTŞ AK Parti ABD
Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları