‘Esadsız çözüm’den ‘Amerikasız çözüm’e
Yakın zamana kadar hakim kanı, Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda Rusya’nın edimlerinin siyasal ve diplomatik alanla sınırlı kalacağı yönündeydi. Suriye’de Esad’a karşı değil üç haftada, üç yılda bile üstünlük sağlayamayan ABD’nin planı ise, Suriye’nin parçalanmışlığını bir oldu-bitti haline getirip, “Kürt koridoru”nu da içeren yeni haritayı dünyaya mümkün olan yegane çözüm diye dayatmaktı. Bu plana sonul darbeyi vuracak biricik adım, Esad’ın ülkenin toprak bütünlüğünü sağlama yönünde kazanacağı yeni askeri başarılardır. Rusya’nın SU-24M ve SU-25 uçaklarıyla IŞİD ve diğer terör örgütlerine müdahalenin yanı sıra MİG 31 uçaklarını Suriye’ye yollaması, Suriye ordusunun ülkenin toprak bütünlüğünü sağlamasının önünü açmak içindir. Süreç, “Esadsız çözüm”den, “Amerikasız çözüm”e dönüşmektedir.
BATI ASYA BİRLİĞİ’NİN TEMELİ ATILDIIŞİD, ABD tarafından oluşturulmuş bir “model düşman”dır. Amerika’nın odak noktası, IŞİD’in yenilmesi değil, kimin onu yenerek bölgeye egemen olacağıdır. ABD’nin tasarladığı IŞİD karşıtı koalisyonda kendilerine yer verilmeyenler, IŞİD’in doğrudan tehdit ettiği bölge ülkelerinin yönetimleridir. Oysa Rusya’nın Bağdat’ta oluşturulmasına öncülük ettiği koordinasyon komitesi, Batı Asya Birliği’nin mücadele içinde atılmış temelidir. Bu komiteyi, Rusya’nın yanı sıra, IŞİD ve bölücü terör örgütlerine karşı savaşan Suriye, Irak ve İran’ın genel kurmay başkanları oluşturmaktadır. ABD koalisyonunun üyeleri ise, Rusya’nın müdahalesine karşı açılan imza kampanyasının katılımcılarıdır. Bölgede öncülük, ABD’den Batı Asya Birliği’ne geçmektedir.
AMERİKA’NIN OYUNUNU BOZMAKÜlkemizde son dönemde Ergenekon-Balyoz kumpasları çökertilmiş ve ABD’nin F örgütüne ağır darbeler indirilmiştir. Daha da önemlisi, 24 Temmuz’da bölücü teröre karşı Kandil’e beyaz bayrak çektirmeyi hedefleyen “vatan mücadelesi” başlatılmıştır. Bütün bunlar karşısında Amerika’nın tepkisi hep, “aman düşman IŞİD’dir, oyunbozanlık yapmayın” biçiminde olmaktadır. Aslında ABD bu yakınmasında haklıdır. Çünkü bütün bu süreçlerin hedefi, Amerika’nın “oyununu bozmak”tır.
ASYA-PASİFİK’TE DURUMObama doktrini, Amerika’nın askeri ağırlık merkezini Ortadoğu’dan Asya-Pasifik bölgesine kaydırma üstüne kuruludur. Çünkü asıl hedef, başını Çin Halk Cumhuriyeti’nin çektiği Avrasya’nın önünü kesmektir. Ezilen-Gelişen Dünya’yı iş işten geçmeden abluka altına alarak boğmaya çalışmaktır. Ama Çin de, Obama doktrinine kendisinin yeni güvenlik stratejisiyle karşılık vermiştir. Bu stratejinin temeli, her alanda halkın güvenliğini sağlayıp ona dayanarak, “saldırganı caydıracak, ama saldırı gerçekleşirse de savaşı kazanacak” askeri gücü inşa etmektir. Afyon savaşı “tek taraflı” bir savaştı. Çin toplarının menzili İngiliz savaş gemilerine ulaşamadığı için, İngilizler Çin kıyılarını rahatlarını bozmadan top atışına tutmaktaydı. Çin, Afyon savaşından gerekli dersi çıkardığı için, Amerika’nın yakınmalarına son beş yıl içinde bir yenisi daha eklenmiştir. O da, Çin füzelerinin Pasifik’teki kapsama alanının Amerika’yı geçmiş olmasıdır.
PEKÜNLÜ DAVASIDünyadaki bu gelişmelere koşut olarak, karşı devrim ülkemizde de çözülme ve dağılma sürecine girmiştir. Ama Prof. Dr. Rennan Pekünlü’ye karşı açılan ikinci davadan da, bu sürecin bir ters akıntısı olarak, yine 2 yıl 1 ay hapis cezası çıkmıştır. Pekünlü Davası, Türkiye’nin davasıdır. En başta lâiklik, bilim ve hukuk güvenliği olmak üzere, Cumhuriyetin ve çağdaş yaşamın vazgeçilmez değerlerinin savunulması davasıdır. Gericiliğin kumpaslarının çökertilmesi ve ülkemizin karşı devrimin ayak bağlarından kurtarılması davasıdır. Bu dava, yalanla gerçek arasındadır. Dünya ve Türkiye’deki süreç, kuşkusuz bu davanın Türkiye lehine gelişmesi için olumlu bir ortam yaratmaktadır. Ama verilmeden ve başarı için gerekli güç yaratılmadan kazanılan hiçbir mücadele yoktur.