27 Kasım 2024 Çarşamba
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Esfender Korkmaz'dan 'Nerem doğru ki!' yazısı

Recep Erçin

Recep Erçin

Eski Yazar

A+ A-

İktisatçı, siyasetçi Prof. Dr. Esfender Korkmaz, Yeniçağ'daki köşesinde geçen pazar günü “Rusya ve Çin'e mecbur muyuz?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Korkmaz'ın yazısındaki şu ifadeler dikkatimizi çekti: “Türkiye, Rusya ve Çin'le dış ticarette partner değil. Bu ülkelerden yalnızca ithalat yapıyor. İhracatımız ise yok denecek seviyededir.”

Korkmaz yine aynı yazısında bu ülkere “yok denilecek seviyedeki” ihracatımızı “2021 yılında Rusya ve Çin'e ihracatımız 9.3 milyar dolar oldu. Buna karşılık ithalatımız 62.2 milyar dolar oldu.” diyerek belirtmiş. Bu iki ülkeye yapılan 9.3 milyar dolarlık ihracat “yok denilecek” seviye imiş. Oysa Rusya'dan 2021 yılında gelen 4.7 milyon turist ve asgari hesaplama ile 3 milyar doların üzerindeki turizm gelirini de eklersek minimum tutar 12.5 milyar dolar olur. Korkmaz için 12.5 milyar dolar “yok denilecek” seviye!

DEMOKRASİ YOKSA NİYE GELDİLER?

Burada turizme ayrı bir başlık açmak gerek. Korkmaz yazısında diyor ki; “Rus turistlerde fert başına harcama düşüktür. Türkiye demokrasiye ve hukuka dönerse Batı'dan yeniden daha fazla turist çekebilir.” Türkiye koronavirüs salgınının olmadığı ve turizmde rekor kırılan 2019 yılında TÜİK verilerine göre 45.8 milyon yabancı uyruklu ülkemizden çıkış yaptı. Bunların 5.1 milyonu Rus, 4.2 milyonu Alman, 2.6 milyonu Bulgar, 2.1 milyonu İngiliz, 820 bini Yunan, 101 bini Japon, 137 bini Kanadalı, 363 bini İsveçli, 278 bini İsviçreli, 921 bini Hollandalı, 712 bini Fransız, 436 bini Belçikalı, 270 bini Danimarkalı, 548 bini Amerikalı, 301 bini Avusturyalı, 1.9 milyonu da diğer Avrupa ülkelerinin vatandaşlarıydı. Şu haliyle ülkemizde demokrasi ve hukuk yok mi ki bu kadar Avrupalı ülkemize geliyor?

ENERJİ OLMADAN ÜRETİM!

Korkmaz yazısında, “2021 yılında toplam dış ticaret açığımız 46.1 milyar dolar oldu. Rusya ve Çin'e karşı verdiğimiz dış ticaret açığımız ise, toplam dış ticaret açığımızdan daha yüksek, 52.9 milyar dolar oldu. Bu şartlarda Rusya ve Çin için dış ticaret partneri diyenler neye dayanarak diyorlar?” ifadesini kullanmış. Bundan sonra Rusya ve Çin'i ayrı ayrı ele alan Korkmaz yine yukarıda olduğu gibi kendisine kendi sözleri ile söyle yanıt veriyor: “Türkiye doğal gaz ihtiyacının yüzde 40'ını Rusya'dan alıyor. Dünyanın en pahalı doğal gazı olarak görülüyor. Bundan sonra Türkiye daha uygun şartlarda gaz temin etmek veya alternatif enerji çözümleri bulmak zorunda.” Evet, Türkiye enerji ihtiyacının önemli bir kısmını Rusya'dan karşılıyor. Günümüz sanayisinde enerji olmadığında ocak ayında yaşadığımız İran deneyiminde olduğu gibi neler yaşandığını gördük. Şu haliyle üretim çarklarını döndüren zorunlu bir girdi olan enerji fiyatlarındaki artış yüzünden enerji faturası kabarmış durumda. Rusya ile dış açığın artmasında da bu önemli bir etken. Ancak o tedariği sağlamadan da üretim yapmanız mümkün değil. Dünyada bazı ülkeler enerji kaynakları konusunda merkez konumdalar. Bu coğrafyanın getirdiği bir avantaj. Diğer ülkeler de haliyle en yakın tedarikçi olan komşularından bunu sağlıyorlar.

'PAHALI GAZ' ŞEHİR EFSANESİ

Korkmaz'ın yazısında Rus gazı için “Dünyanın en pahalı doğal gazı olarak görülüyor.” ifadesini kullanmış. Ancak okurlarına bu savını temellendirecek bir argüman sunmamış. Türkiye, doğal gaz kontratlarını uzun yıllara dayandırdı. Geçen yıl kontratların süresi dolu. Dünyada spot piyasada gaz fiyatları ucuzken biz eski pahalı fiyattan gaz aldık. Sözleşmeleri yenileyeceğimiz yıl enerji arz krizini çıktı fiyatlar zirve yaptı. Kontratlar bu sefer kısa vadeli olarak yenilendi. Ancak fiyat bilinmiyor. Korkmaz, neye dayanarak en pahalı gaz diyor? Geçen sene spot piyasada gaz fiyatları (LNG) rekor seviyelere çıktığı için Türkiye boru hatlarına ağırlık verdi. Bunun nedeni ise boru hatlarından gelen gazın fiyatının daha ucuz kalmasıydı.

İHRACAT İÇİN İTHALAT!

Yine Prof. Dr. Korkmaz, “Tahıl ihtiyacımızın yüzde 64.6'sını Rusya'dan ithal ediyoruz. Tahıl ithalatında, Polonya, Bulgaristan, Arjantin gibi alternatif ülkeler olduğu için Türkiye tahıl temininde sıkıntı çekmez.” diyor. Oysa Türkiye zaten halihazırda tahılda kendine yeter bir ülke. 2021'de ağır bir kuraklık yaşandığı için iç pazar için ithalat gündeme geldi. Bunun dışında Rusya ve Ukrayna'dan un ve makarna ihracatı için tahıl ithal ediliyor. O ihracat Avrupa'ya yapılıyor. Esfender Kokrmaz'ın yazısında işaret ettiği “AB'ye 7.7 milyar dolarlık dış ticaret fazlası”nın bir kısmı bu sayede veriliyor.

ÇİN'DEN İNCİK BONCUK UYDURMASI

Esfender Hoca yazısında, “Çin'den daha çok plastik eşya, bisiklet, bavul, çanta, incik boncuk ithal ediyoruz. Teknoloji ithali düşük seviyededir. Çin'den ithalatı sınırlamak zorundayız.” diyor. Türkiye salgın döneminde ve öncesinde Asya'dan gelen mallara sınırlama koydu. Peki Korkmaz'ın bu ifadesi ne kadar doğru? TÜİK datasından baktık. Özel Ticaret Sistemi'ne göre Türkiye 2021'de Çin'den 30.9 milyar dolarlık ithalat yaptı. Bunun 2.5 milyar dolarlık kısmını tüketim malları oluşturdu. İthalatın 10.9 milyar dolarını yatırım/sermaye malları, 17.3 milyar dolarını ham madde / ara malları oluşturdu. Yani bu ülkeden yapılan ithalatın yüzde 8'i tüketim malı. Oysa İtalya'dan ithalatımızda bu pay yüzde 14, Almanya'dan yüzde 17, Fransa'dan yüzde 15 ve ABD'den ise yüzde 6.4 düzeyinde.

Türkiye'nin dış ticaretini inceleyen hemen her uzman bilir ki Avrupa'ya fason üretim yapan Türkiye TL'nin değerli tutulduğu dönemde Uzak Doğu'dan tedarik ettiği yatırım ve ara malları ile küresel pazarlarda kendine alan açabildi ve pazar çeşitlendirmesi yapabildi.

AB DE Mİ HEGEMONYA ALTINDA!

“Türkiye dış ticarette Rusya ve Çin'in hegemonyası altındadır.” Bu söz de yine Esfender Korkmaz'a ait. Peki durum Avrupa Birliği'nde durum ne? Avrupa Komisyonu'nun sitesinde yer alan verilere göre, 2021'de AB ile Rusya arasındaki toplam mal ticareti 257.5 milyar avroya ulaştı. AB'nin ithalatı 158.5 milyar avro, ihracatı 99 milyar avro oldu. Buna göre AB, Rusya'ya 60 milyar avro dış açık verdi. Çin ile durum şöyle: AB'nin en çok ithalat yaptığı ülke Çin. AB, 2021 yılında Çin ile dış ticaretinde 250 milyar dolar açık verdi. Herhalde Avrupa da Rus ve Çin hegemonyası altında! Türkiye Asya'da sağladığı uygun ara malı ve ham madde ile üçüncü ülkelere mal üretip satar böylece birçok ülkeye karşı dış ticaret fazlası da verir. Prof. Dr. Korkmaz TÜİK veri sistemi üzerinde biraz inceleme yaparsa bunu görebilir. Öte yandan Korkmaz'a ABD ve Çin'in dış ticaret ilişkisini de incelemesini öneririz. Herhalde ABD'de Çin hegemonyası altındadır!

NÜKLEERDE CEVAP BEKLEYEN SORULAR

Esfender Korkmaz yazısında “Akkuyu Nükleer Santrali, tartışmalıdır. Bu santrali devletin yapması gerekir.” diyor. Türkiye'nin nükleer enerji talebi 1950'lere dayanır. Geçen 70 yılda neden bir adım atılmadığı sorusuna kendisi de siyasetçi olan Esfender Korkmaz'ın cevap vermesi gerekir. Devletin ve Türkiye'nin nükleer santral kuracak teknoloji birikimi vardı ise neden kurulmadı ve ülke enerjide dışa bağımlı oldu? Korkmaz'ın yazısında belirttiği “demokrasi, hukuk ve özgürlükte” yarışan NATO ülkeleri neden “müttefikleri” Türkiye'ye bu teknolojisi sağlamadılar? İlk santralı Ruslar kuruyor. Türk mühendislerine eğitim de veriyorlar. İkinci santral için Japonlar talip oldu şimdilik akıbeti belirsiz. Üçüncü santralı ise Çinliler'in yapacağına yönelik haberler yansıdı. İktisatçı, siyasetçi ve akademisyen Esfender Korkmaz, gözleri bağlı bir şekilde sadece kuyruğundan tuttuğu cismin fil olduğunu iddia ediyor. Tam bağımsız bir ülke tam bağımsız bir ekonomi ile mümkün. Ancak günümüz dünyasında ülkelerin ticaretleri girift bir hal aldı. Bunu görmezden gelip verileri kendi çektiğimiz yerden yorumlayarak gerçekçi tahliller yapamayız. Bir akademisyen olarak Korkmaz, bunu göz ardı edip Rusya ve Çin'i “ticari partner” olarak görenleri yaftalıyor. Oysa DEİK gibi bir kurumumuz var. Buradaki iki ayrı iş konseyi üyelerinden ticari ilişkiler konusunda bilgi alabilir. 70 yıldır Atlantik kapısına zincirlenmiş Türkiye'nin güç bela yürüyen dengelenme politikası Korkmaz, gibilerinin neden canını sıkmış olabilir?