21 Aralık 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ESK kime hizmet ediyor?

Cenk Özdemir

Cenk Özdemir

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçtiğimiz günlerde ESK (Et ve Süt Kurumu), satış mağazalarındaki et fiyatlarına %20-%25 oranında zam yaptı. Piyasada üreticiyi ve tüketiciyi göze alarak et fiyatını düzenlemesi beklenen ESK’nın yaptığı bu fiyat artışı, halktan tepki gördü. Öyle ya zaten et pahalıydı, devletin kurumu kendi sattığı etin fiyatını artırarak piyasadaki et fiyatını da tüketici aleyhine etkilemiş oldu. Bu zam tüketicinin aleyhineydi de üreticinin lehine mi oldu? Hayır, o da olmadı aslında. Çünkü et fiyatlarının sürekli zamlanması ya da dalgalanması üreticinin de yararına olan bir şey değil. Çünkü üretici ya da besici elindeki canlı hayvanını satarken sattığı hayvanın yerine yenisini koyma noktasında da zorlanıyor. Piyasada et fiyatları artarken yüksek fiyattan satın aldığı besilik hayvanın değeri, yapılan ya da yapılacağı duyurulan ithalatla düşünce de büyük zarar ediyor. Fiyatlar istikrarsız seyrederken elindeki besilik materyali satmayan ya da satma konusunda kararsızlık yaşayan üretici de piyasada et arzında soruna sebep oluyor. Yüksek maliyetlerle üretim ya da besicilik faaliyeti bir de ithalat baskısı ile karşılaşınca ülke hayvancılığı zarar görüyor. Tarım politikamız yanlış olunca ülkemizde hayvansal üretimde yaşanan sorunları çözemiyoruz, eti, sütü, peyniri, yoğurdu pahalı yiyoruz, üreticimize hak ettiğini veremiyor, üretimimizi devam ettirebilmede zorluk çekiyoruz. “Tarım politikamız” dedim ama bazı çiftçi dostlarımız “Bizim tarım politikamız yok!” diyorlar. Tarımda kamucu adımlar atılmayan bir ülkede haliyle böyle bir düşüncenin haklılık payı vardır çünkü devletin piyasadan elini çekmiş olduğu bir ortamda çiftçi kendini “sahipsiz” görür.

KURUM ENFLASYONLA MÜCADELE EDERDİ

Gelelim tartışmaların odağı olan ESK’ya. Piyasa düzenleyici bir devlet kurumu olması gereken ESK bugün “ithalat yapan” bir kurum haline gelmiştir. 1952 yılında Cumhuriyet’in devletçi, milli, devrimci ve halkçı ruhuyla kurulmuş olan bir kamu kuruluşudur ESK. O zaman ki adı Et ve Balık Kurumu olan bu kurum diğer KİT’ler gibi kamucu siyasetlerde kilit rolü oynayan bir kurumdu. Kars’tan İskenderun’a, Ağrı’dan Manisa’ya, Gaziantep’ten Samsun’a et kombinaları ile üreticinin hayvanını uygun fiyata satın alır, kesim yapıp depoladığı eti, piyasaya ufak bir kârla verir ve böylece üreticiyi de tüketiciyi de memnun ederdi. Bütün KİT’ler gibi ESK da bu faaliyetiyle hem piyasadaki fiyatı belirler, haksız kazanç ve tekelleşmelerin önüne geçer hem de enflasyonla mücadelede önemli bir rol oynayıp ülke ekonomisine katkı sağlardı.

ÜRETİCİNİN İHTİYACINI KARŞILAMIYOR

ESK’nın 20 kadar et kombinası 1995-2004 yılları arasında özelleştirildi, 1999 yılında Trabzon Balık Mamulleri Fabrikası, 2003’de Haydarpaşa Et Sanayi İşletmesi ve Zeytinburnu Et Kombinası kapatıldı, geriye kalan birkaç tesis de bazı devlet kurumlarına devredildi. ESK tamamen kapanıp gitmedi, bugün tabelası, genel müdürlüğü birkaç göstermelik et kombinası ile hala faaliyette. ESK’nın mevcut kombinaları sayı olarak ülke hayvancılığı için yetersiz kalıyor, üreticinin ihtiyacını zamanında ve yeterli bir şekilde karşılamıyor, böyle olunca da üretici, piyasaya hâkim 3-5 mezbaha sahibi tüccarın elinde heder oluyor, umudunu senede bir defa para kazanabileceği Kurban Bayramı’na bağlıyor. Bugün ESK yukarıda saydığımız görevlerinden çok uzak hatta tam zıt konumdadır. Serbest piyasanın üreticiyi ezen sisteminde sermayenin yanında yer alarak rantçı, vurguncu, ithalatçı akbabaların ekmeğine yağ sürmektedir. Şu anki haliyle ESK varlığıyla faydadan çok ülkemize zarar vermektedir. Tarım Yazarı Sadettin İnan’ın tarimdanhaber.com sitesinde yazdığı haberlere bakılırsa ESK’nın ithal ettiği etleri satarken denetim yapmadığı da anlaşılıyor. Yani güya vatandaş ucuz et yesin diye ithal edilen tonlarca etten yine bazıları aradan emeksiz para kazanabiliyor. Tırlar dolusu ithal eti alan kimi tüccarlar bu etleri üzerine kâr koyarak başka firmalara satabiliyorlar. Tam bir rezalet. ESK gibi nice KİT yeniden hayata geçirilmelidir ve Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki gibi vatansever bir ruhla çalıştırılmalıdır.

HAYVANCILIKTA GÖÇMEN SORUNU

Geçenlerde Konya’da hayvancılıkla uğraşan bir ağabeyimle telefonda sohbet ederken konu hayvancılıkta çalışan özellikle Afgan ağırlıklı göçmenlere geldi. Kendisinin söylediğine göre kolluk güçlerimiz çobanlık yapan, büyükbaş ahırlarında bakıcılık yapan, süt işletmelerinde çalışan göçmenleri toplayıp sınır dışı ediyorlarmış. Bu yanlış uygulamayı neden yapıyor güvenlik güçlerimiz anlamakta zorluk çekiyorum. Bir gerçek var ki artık Türkiye’de özellikle hayvancılık sektöründe çalışacak, çobanlık yapacak vatandaş bulamıyoruz. Yanlış siyasetlerle köyleri boşalttık, çiftçi sayımızı azalttık, tarımsal üretimde genç nüfus kalmadı. Bütün bunlara ek olarak yap-boz tahtasına dönen eğitim sistemimizde 12 yıllık kesintisiz eğitim ile beraber mesleksiz gençler yarattık. Gençler arasında diziler, sosyal medya, filmler, müzikler ile yayılan kültürel yozlaşma da eklenince çalışmadan yaşamayı amaç edinen bir nüfusa sahip olduk. Bugün geldiğimiz noktada tarımsal üretimde (başka birçok alanda da) göçmenler çalışıyor. İçlerinde işinin hakkını veren de var, işverenini mağdur eden de iyi niyeti suiistimal eden de var. Fakat ABD-İsrail saldırganlığına tek laf etmeden sadece göçmen düşmanlığı yapan “siyasetçilerin” rüzgârına kapılıp bu insanları sınır dışı etmek çok anlamsız. İşini yapan, yasalara uygun yaşayan kalır, kanunsuzluk yapan sınır dışı edilir, durum bu kadar basit. Tarımda çalışan göçmen sorunu da sadece devletçi adımlarla aşılabilir. Türkiye’de göçmenler tamamen kontrolsüz, düzensiz, denetimsiz bir şekilde çalışıyorlar. Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da plansızlık var. Halbuki tarımsal üretimde çalışan göçmenler ile ilgili bir yasal düzenleme yapılabilir. Alacakları ücret, yasal hakları, yükümlülükleri sözleşmeyle ve kanunla belirlenebilir. Ve tabii ki en önemlisi kendi gençlerimizi tarımsal üretimde çalışmaya yöneltmek için de köklü yapısal çalışmalar yapılmalıdır. Türkiye’de en çok ihtiyaç duyduğumuz “ara eleman” konusunu tarımsal üretimde de ele almalıyız. Gençleri tarımda çalışan bir ülke geleceğe daha umut dolu bakabilir.

Et ve Süt Kurumu Hayvancılık Üretim Enflasyon Çiftçi