28 Aralık 2024 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Eski bir arkadaşın pişmanlıkları (1)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Yanılmak nedir? Bir yerden bir yere giderken insan yanılabilir. Uzun yolda sapaklarda trafik işaretleri yoksa, ya da sürücü işaretlere dikkat etmediyse yanılmak kaçınılmazdır.

Bilimadamı da yanılabilir: Eğer önünde hiçbir olumlu örnek yoksa yanılması bağışlanabilir. Ama ya varsa, böyle bir bilim adamına ne denir?

Sıra geldi gazete yazıcılığına: Gazete yazıcısı, bir öncü yorumcu, bir ilk yazıcı olarak, ilgilendiği yepyeni bir konu, nesne, olay ve kişi bağlamında yanılabilir. Ama, konu yeni değilse, aksi yorumlar varsa ve o yazıcı yanılgısında ısrar ediyorsa, böyle bir yazıcıya ne denir?

Gazeteler, televizyon ekranları epeyce bir süredir kiliselerdeki günah çıkarma yerine dönüştü. Günah çıkartan çıkartana. Güya Özel Yetkili Mahkemelerdeki usulsüz yargılamalara taa başından beri karşı çıkmışlarmış. Oysa "Usulü boş verin, esas önemlidir. Esasta bunların darbeci olduğu kanıtlanmış durumda" diyorlardı. "Bu R.T.Erdoğan müthiş değişti, vallah en has demokrasiyi getirecektir" diye hünkürüyorlardı.

Meğer yanılmışlarmışmış... Kimisi pişman, kimisi pişmaniye, kimisi yırtık, kimisi pırtık!

Onlar yanılırken ya da gözleri oynaştayken, ben fakir 2001 yılında neler yazmışım okuyalım mı?

Okuyacağınız yazı önce 16.09.2001 tarihli Hürriyet Pazar'da "AK Parti'nin Kollektif Aklı" başlığıyla yayınlandı, daha sonra da, Pazar Yazıları (Gendaş,2002) adlı kitabımda yer aldı. Okuyalım bakalım:

***

[Franz Kafka'nın Değişim adlı romanının kahramanı Gregor Samsa, bir sabah uyandığında kendini hamamböceği olarak bulur.

Bizim teokratik devlet mecnunu, şeriat düşkünü, ümmet meftunu, Arapperest Siyasal İslamcılarımız da tıpkı Gregor Samsa gibi, bir sabah uyanınca kendilerini "muhafazakar demokrat" olarak bulmuşlar.

"Bulmuşlar" diyorum, çünkü bu değişimin herhangi bir tanığı yok. Kendi sözleri. Kendi sözleri olunca da, sabıkaları olduğu için, inanmak biraz zor. Kimse kendilerinden değişmelerini istemedi. Çok önemli bir nedeni olmalı ki, ağır suç işledikleri için yıllarca hapiste kalmış sabıkalılar gibi "Biz değiştik!" diyorlar.

R.T. Erdoğan & Arkadaşları'nın değişip değişmemelerinin aslında beni ilgilendirmemesi gerekir. Ne var ki, Cumhuriyet ve başta laiklik olmak üzere cumhuriyet ilkelerini içlerine sindirmeleri hem kendilerinin hem de ülkenin yararına. Bu nedenle, değişim bu bağlamda ise, buna kayıtsız kalmam olanaksız.

***

Bu konuda düşünmeyi sürdürelim: AKP'nin başkanı R.T. Erdoğan, roman kahramanı Gregor Samsa gibi bir mutasyona uğrayıp değişti diyelim. Abdullah Gül, Abdüllatif Şener, Bülent Arınç ve öteki zevat nasıl olup da hep birlikte koro ve kitle halinde değiştiler? Aynı anda yumurtadan çıkarak kanatlanıp uçan kelebekler gibi.

Bunun da cevabı hazır. Akılları gibi (akılları kolektifmiş) değişimleri de kolektif bunların. Her şeyleri kolektif: Gözleri, kulakları, ağızları, elleri, ayakları... Her şeyleri kolektif!

İlk kez Parti'nin kuruluş basın toplantısında "Kolektif Akıl"dan söz etmişti R.T. Erdoğan. 26 Ağustos 2001 tarihli Akit gazetesinde yayımlanan röportajında da bu kavramı kullanıyor.

Gazetenin muhabirleri Serdar Arseven ile Kenan Kıran ortaklaşa soruyorlar:

"Ak Parti, seçime kadar herhangi bir koalisyonun içinde yer alabilir mi? Böyle bir teklif gelse..."

R.T. Erdoğan yanıtlıyor: "Bu benim tek başına karar verebileceğim bir konu değil... Az önce de söyledim. Biz bir kolektif aklın temsil edildiği bir parti olacağız... Bu konu gündeme gelirse, oturup, kendi aramızda konuşuruz... Bu konuda konuşmak için çok erken."

R.T. Erdoğan'ın "Daha önce söyledim" dediği cümle de şu: "Bir diğer özelliğimiz, tekelci liderlik anlayışına son vermektir. .. Kolektif aklın temsil edildiği bir liderlik anlayışını benimsiyoruz."

***

"Kolektif Akıl!" kavramı gündemin hayhuyu arasında dikkatlerden kaçtı. Oysa basının, öteki politikacıların, siyasetbilimcilerin, toplumbilimcilerin duyduklan zaman tüylerini diken diken etmesi gereken bir kavram bu. R.T.Erdoğan bu kavramı anlamını bilerek mi kullandı, bilimsel konuşma merakını tatmin için mi, yoksa "ilmî malûmat-ı zaruriyye" sahibi olduğunu dosta düşmana kanıtlamak için mi?

"Kolektif Akıl" kavramını kullanma gerekçesi ne olursa olsun, yandık ki nasıl yandık. Kolektif Akıl'ı temsil eden liderlik ebedîdir. Kendisini seçen kolektif aklı temsil ederken, kolekif akla dönüşüp bizzat kolektif akıl olacağı için bir daha yerinden kımıldamaz. Kolektif akılla tekelci liderlik anlayışına son vermek bir yana, kolektif akılla tekelci liderliğin daniskası kurulur. Peki ama "Kolektif Akıl" da neyin nesi? "Kolektif Akıl", nasıl bir akıl?

Kolektif'in anlamı "Ortak, ortaklaşa; toplu, topluca." Yani kolektif akıl, "Ortak Akıl" anlamına geliyor.

"Ortak Akıl" diye bir kavram yok felsefe ve sosyolojide. Buna karşılık "Ortak Bilinç" (ya da "Kolektif Tasavvur") var. Emile Durkheim gibi idealist sosyologlar, bireyüstü ve ayrı bir varlığa sahip olduğu varsayılan üstün bir bilinç olduğunu savunurlar. Bilinç hayatının en yüksek biçimi olan bilinçlerin bilinci.

Kolektif akıl da, demek ki, en yüce akıl, akılların aklı anlamına geliyor. Mülkiyetin, bilincin, çıkarın, psikolojinin, taşkınlığın "Ortak" olabileceğini aklım kesiyor da aklın ortaklaşması pek zor. İlkin akıl akılsa ortaklaşa olmaz. Akıl bireyselleştikçe akıllaşır. Akıllı bir insanın ortak aklın iradesini kabul edebilmesi için aklını yitirmesi gerekir. Kendi aklından vazgeçip bir ortak aklın yönetimine girmek ne demek? "Aklını yitirmek, mümin olmak, iman etmek," demek. İradesi özgür olmayan, aklı özgür olmayan, bir ortak aklın direktifleriyle karar veren insan topluluğunun demokrasiyi bulması, yaşatması mümkün mü?

Ortak (Kollektif) Akıl'ın vardığı noktayı en iyi Erbakan Hoca belirliyor ve "Lidere itaat farzdır" diyor.

Ortak Akıl, demokrasilerde değil, teokratik düzende, faşizmde, totaliter rejimlerde geçerlidir. Onlar tarafından yaratılır onları yaratır! Ya da onları yaratır ve onlar tarafından yaratılır. (s.238-240)

***

Anlaşıldı mı şimdi Vehbi'nin kerrakesi?...