Eski Çeşme yolunun unutulmaz Manzara Kahvesi
Çocukluk… Çocukluğumuzun unutulmaz, özlenen, kaybolmuş anıları… Her şeyin değiştiği, kaybolduğu ülkemizde ve dünyamızda çocukluğumuzdan geriye ne kaldı? Çok az bir şey… Kentlerimiz değişti, o güzel, tarihi binalar yıkıldı, yerine apartmanlar dikildi, kentler hava kirliliğine boğuldu. Doğduğumuz evler yıkıldı, eski okulumuza ek binalar eklendi, bir kısmının bahçesi otopark oldu, yollar değişti, sokaklar değişti.
Yalnızca kentler değil, ilçeler, köyler de değişti. Eski yıkıldı. Yeni yapıldı. Çocukluğumuzun anıları silindi, süpürüldü, kayboldu gitti bir yerlere. Çocukluğum Çeşme’nin masmavi Şantiye denizinde, sıcacık kumsalında geçti. Yüzmeyi orada öğrendim, deniz kıyısına oturup başımdan aşağı küçük plastik kovamla deniz suyu döker, kalıplar yapardım, bisiklete binerdim… Çeşme de değişti, betonlaştı, kalabalıklaştı.
Çeşme’nin eski yolu uzundu. Otoyol yoktu, dar, kıvrımlı yolda git git bitmezdi. Bir çocuk için çok uzun bir yoldu. O yolu güzel yapan, sıkıntısını keyfe çeviren tek yer Manzara Kahve idi. Tepenin üstünde, gerçekten hoş bir manzarası ile ağaçların gölgesinde, tenekelerde büyütülmüş ortanca ve sardunyaları ile çocukluğumun durağı, en güzel köşelerinden biriydi.
Şimdi daha da güzel ve anlamlı bir yer benim için çünkü geçen yarım asrın üstünde bir zamana karşın yıkılmamış, el değiştirmemiş, en önemlisi hiç değişmemiş, hiçbir şey kaybolmamış, çiçek tenekelerinin içinde aynı ortanca ve sardunyalar, aynı masalar ve masa düzeni, aynı ağaçlar ve gölgeler, aynı basamaklar, yani aynı lezzet ile çocukluğumun aynı sevgili köşesi…
MANZARA KAHVE BENİM SARDUNYALI, ORTANCALI CENNETİM, ÇOCUKLUĞUM, ANILARIM...
Her yerin değiştiği dünyamızda, özellikle eskinin yıkılıp yeninin modernleşme adına yapıldığı ülkemizde Manzara Kahve benim sardunyalı, ortancalı cennetim, çocukluğum, anılarım... Hepsi burada. Mis gibi kahvaltısı, zeytinleri, peyniri, cas yumurtası, taze ekmeği, taze çayı, mis gibi kahvesi de orada. Ama en önemlisi eskiyi silip atmamış olması. Koruması, kaybolmuş hiçbir şey yok burada.
Merdivenlerden çıkıp terasına girdiğinizde kapının iki yanına asılmış Atamızın kocaman bir resmi karşılıyor sizi. İçerisi de Atamızla dolu. Sahibi Ahmet Oğuz yeğeniyle işletiyor orayı, eşi içeride kahvaltıyı, yumurtaları, kaymağı hazırlarken onlar sizin masayı kuruyor. Ahmet Bey sıkı bir Atatürkçü, “Değerini bilemedik” diyor ama ümitsiz değil, çok bilge, tanışıp sohbet etmeniz gerek…
Çeşme eski yolu üzerinde, Urla’yı, İYTE’yi geçtikten biraz sonra karşınıza çıkan Manzara Kahve Uzunkuyu’da. 1962’de burayı kuran baba İbrahim Oğuz zamanından beri hiç değiştirmeden, oğlu Ahmet Oğuz çocukluk anılarımızı bizim için koruyor. İYTE’de hocalık yaptığım yıllarda öğle yemeklerine gelip saçta piliç yediğimiz yer. Hafta sonları ise ailecek kahvaltı yaptığımız sakin, huzurlu bir köşe.
Yazın, Çeşme’de kaldığımız zamanlarda ise Çeşme’nin plastik, kalabalık kahvaltıları yerine otoyoldan 20 dakikada ulaşıp kuş sesleri içinde, sakin ve huzurlu, keyifli bir kahvaltı yapabiliyoruz. Benim için çok değerli bir yer burası. Hem çocukluğumun anılarını benim için olduğu gibi sakladığından, hem de her geleni “Atamızla buradayız” dercesine karşılamalarından… Hiç değişme Manzara Kahve, hep böyle kal…