13 Kasım 2024 Çarşamba
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Eski Mısır’da aile

Begümşen Ergenekon

Begümşen Ergenekon

Eski Yazar

A+ A-

Ataları ve çocuklarıyla geniş anlamda aile Mısırlı için bir güvence oluştururdu. Mezar ve dini yapılarda, aile gururla resmedilmiştir. Aile, toplum ve iş çevrelerinin birbirlerinden tamamıyla ayrı oldukları da pek söylenemezdi. İş çevresi genellikle baba, çocuklar, kardeşler, kayınbiraderler, komşular ve arkadaşlardan oluşurdu. O kişi çiftçiyse ve kendi evini yapmışsa, onunla gündelik hayatını paylaşan ve neredeyse ailesinin bireyleri olmuş bütün çalışanları ile birlikte kalırdı. Çekirdek aile, karı-koca çocuklar ve bakıma muhtaç yakınlardan oluşurdu. Oğluyla bağları güçlü olan baba onları genç yaşta yuva kurmaya, yani kendisine bir ev yapmaya, eğer işveren tarafından bir ev verilmişse onu yenilemeye ve bir eş almaya yöneltirdi. Aile büyüklerinin rahatını sağlamak, çocuklar için ahlaksal bir görev olmakla birlikte, miras beklentileri de vardı. Günümüze kadar gelen ve birçok sahibini mirastan mahrum eden bir vasiyetname de mevcuttur. Bazen karı-koca birlikte bazen de tüm ile bireyleri birlikte aynı mezarda yatardı.

EVLİLİK

Firavunlar Mısır’ında, evliliğin resmi ya da dinsel herhangi bir işlemle belgelenmiş olduğu sanılmamamaktadır. Boşanma ise eşlerin malvarlıklarının bölüşülmesini gerektirdiği için tutanak tutuluyordu. Herkes evlenirken getirdiğini geri alır, evlilik süresince edinilen ortak malların üçte ikisi erkeğe, üçte biri ise kadına verilirdi. Evlilik için herhangi bir tören de yapılmıyor olsa gerekti. Ancak damat adayı, kız tarafının onayını alabilmek için Mısır’da bugün de yapıldığı gibi bir başlık parası öderdi. Eşlerin evliliği beraber yaşamaya başlamakla somutlaşırdı. Hükümdar ailesinde, firavunsal gücün yasal olarak aktarılabilmesi için çokeşliliğin ve aile içi evliliklerin sık sık uygulanmış olmalarına karşın, bu gelenekler halkın ne yoksul kesimlerince ne de zengin tabakalarınca benimsenmişti. Tecavüz ve zina suç olarak kabul edilir ve cezalandırılırdı. Ayrılıklar ise özellikle yerli halk tabakalarında sık sık görülürdü. Boşanma ya da dul kalma sonrasında yeniden evlenmek çok doğal karşılanırdı. Hatta bekarlık, toplumdışı bir durum olarak görülürdü. Eşcinsellik sadece mitolojik çerçevede ele alınmış olduğu için toplumun bu olguyu nasıl karşıladığı henüz saptanamamıştır. Yine de eşcinselliğin kurumlaşacak ölçüde kabul görmüş olmamakla birlikte herhangi sahte utangaçlıkla itilmemiş olduğu öne sürülebilir. Erotik olarak nitelendirilen resimlerde, heykellerde de ve bir papirüste saf bir müstehcenlik vardır. Karı koca ilişkileri ilgi ve şefkat ağırlıklı olarak resimlenmiştir. Ressam ve heykeltraşlar bu tutuma sadık kalmışlardır. Edebiyat ise daha çok kıskançlık ve zina ile ilgilenmiştir. Hukuk metinleri ve resmi tutanaklar her türlü rekabetin ve entrikanın kol gezdiği kraliyet haremine varıncaya kadar, dönemin her ailesinde görülebilen çekişme, tartışma ve kavgaların raporlarını kapsar. Daha uyumlu ve aşk ilişkileri de vardır. Bir katibin ölmüş olan karısına yazdığı şu mektup bir örnektir: Ey Osiris’in saygıdeğer taburu; içinde yatan Amon şarkıcısı Akhtay’dır! Onun yanında olduğuna göre ona sor: Nasılsın? Nerdesin? De ki ‘Akhtay’ın artık hayatta olmaması ne acı! Kardeşin yoldaşın sana öyle sesleniyor. Ne büyük bir acı. Sen, o denli güzel ve eşsiz (Seni) hep çağırıyorum... Cevap ver.’

Eski Mısır’da aile - Resim : 1

ÇOCUKLAR

Mısırlı aileler geleneksel olarak çok çocuk yaparlardı, fakat evde ender olarak iki çocuktan fazlası yaşardı. Çünkü hem çocuk ölüm oranı yüksekti hem de çocuklar çok küçük yaşlardan itibaren ya okula ya da çıraklığı gönderilirlerdi. Boşanma tutanakları çocukların kime verildiği konusundaki geleneklere herhangi bir açıklık getirmemiş olmakla birlikte, velayeti hep babanın almış olduğu sanılmaktadır. Süt çocuklarının hiç olmazsa birkaç yıl annelerine bırakılmış olmaları mümkündür. Kısırlık ise kaderin bu darbesini yemiş çiftler için önemli bir dert kaynağıydı. Dualar, adaklar, büyücülerin ve sihirbazların çabaları sonuç vermeyince tek çare, çocuk sevgisini bir başkasının yavrusuna yöneltmek oluyordu.

Eski Mısır’da aile - Resim : 2

Bu tür işlemlerin velayetle mi sınırlı kaldıkları yoksa gerçekten evlat edinmeye kadar mı gittikleri henüz anlaşılmamıştır. Hitit kral ailesi ve Mısır firavun ailesi arasında, dışında tablet bir zarf bulunan bir mektupla yazışmalar olduğu bilinir. O firavunlardan birisi Hitit kralına yazar ve şunu danışır: “Biz kraliçem ile uzun yıllar birlikteyiz ancak çocuğumuz olmuyor. Bize bir çözüm yolu gösterin.” Bu yazıya aklı başında bir yanıt gelir. Tablette firevun eşinin yaşı sorulmaktadır.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları