Eski Türkler deist miydi?
Türkler; Baykal Gölü çevresinden bugünkü Volga Irmağı hattına kadar uzanan coğrafyada ortaya çıktılar. Zaman içinde Hindistan’dan Macaristan’a kadar uzanan alanda etkili oldular. Ve birçok dine girip çıktılar.
Bugün çok büyük bir kısmı Müslüman olan Türkler, şimdi deizm denilen yeni bir konuyu tartışmaya başladılar. Çünkü, bugün uygulanan Müslümanlık, bu millete dar gelmeye başladı. Kadının aşağılanması, aklın-bilimin horlanması, Orta Çağ Arap geleneğinin din diyerek topluma zorla giydirilmesi... Dinin siyasetçileri iktidarda tutmak için araç olarak kullanılması; hatta yolsuzlukları aklayan bir örtü yapılması... Zalime, sömürgene karşı tavır takınmaması; emparyalist Batı’nın savunucusu konumuna düşürülmesi; bugünkü İslam’ı özellikle okumuş gençler arasında sevimsiz kılıyor. Ve böylece yeni bir arayış başlıyor. Bulunan yeni din de deizm diye adlandırılıyor.
NE DEMEK DEİZM?
Deizm, kısaca yaradancılık demektir. İlahiyatçı Yazar Cemil Kılıç’ın yazdığı gibi biz bunu Tanrıcılık (özgün biçimiyle Tengricilik) diye adlandırabiliriz.
Giderek yaygınlaşan deizmde de Tanrı’ya inanç vardır. Bu Tanrı evreni yaratmıştır; doğa kanunlarını koymuştur. İnsana da akıl vermiştir. Ve artık dünyaya karışmamaktadır. Böyle olunca da insanla Tanrı arasındaki peygambere gerek yoktur. İnsan, kendisi aracısız olarak Tanrı’ya ulaşabilir; böyle olunca da hocaya, imama, papaza, hahama gerek yoktur. Melekler ve kitaplar da gereksizdir. Kader denilen şey de yoktur. Çünkü işleyen doğa yasaları ve bunu çözmeye hazır bir akıl vardır. O yüzden deistlere göre, bakımsız kömür ocaklarında grizu patlamasından ölen işçilerin başına gelene kader demek yanlıştır. Yoksulların ezilmesini Allah’ın takdiri olarak göstermek de bir kandırmacadır. Deistlerden öbür dünyaya inanan da vardır inanmayan da. Ruh konusunda da durum böyledir.
Böylece, deizm, Ortadoğu merkezli Yahudilik, Hıristiyanlık, Müslümanlık gibi dinleri dışlar. Zaten bu dinler, Prof. Wolfram Eberhard’ın deyişi ile; bu bölgedeki despot krallara benzetilen bir Allah tasarımı ile kitleleri baskı altına alan dinlerdir.
DOĞA DİNİ
Deizm doğa kurallarını öne çıkardığından bir tür doğa dini sayılır. Türklerin dini de özünde doğa dinidir. Eski Türkler, Tengri veya sonsuz gökleri kapsadığını düşündükleri için Gök Tengri dedikleri bir Tanrı’ya inanıyorlardı. Bu Tanrı, yarattığı ve düzene koyduğu, içinde akıllı insanı yarattığı dünyaya karışmıyordu. Böyle olunca da Türk inancında peygambere gerek duyulmuyordu.
Türkler, doğanın canlı olduğuna derinden inanıyorlardı. Sadece insanın ve hayvanın değil ağaçların, otların, suların, dağların, kayaların canı olduğunu kabul etmişlerdi. Bu can, aynı zamanda ruhu da içermekteydi.
Doğa ruhlarının olumlu ve olumsuz olanları vardı. İşte o ruhlarla bağlantı kurduğuna inanılan, özel olarak yetiştirilmiş kamlara (şamanlara) saygı duyarlardı. Ataların ruhuna ve doğa ruhlarına kurban keserlerdi. Doğaya uygun, doğayı kirletmeyen; canlıya saygı temelli bir tek Tanrı inancıydı bu. Bu anlayış, İslam’dan sonra bile alttan alta sürdü geldi. Alevi denilen kitle, bu inancı bugünlere kadar İslam ile harmanlayarak taşıdı.
İSLAM’DAN ÇOK ESKİDİR
Türkler, Tanrı kavramına bütün milletlerden önce ulaşmışlardır. Bunun en önemli kanıtı, Sümer tabletlerinde karşımıza çıkan Tanrı kelimesidir. Türkçe’den başka kelimelerin de yer aldığı Sümer metinleri en az 6 bin yıllık bir geçmişi gösteriyorlar.
Halbuki Müslümanlık sadece 1400 yıllıktır. Türk Tanrısı, Arap-Yahudi kökenli Allah’tan 4 kat daha eskiye uzanan bir sistemin Tanrısıdır. Gök Türk hakanı Bumın Kağan Gök Tanrı’ya inanırken, Araplar undan put (ilah) yapıyorlar, Allah diye ona tapıyorlar; acıktıklarında da o putu yiyorlardı.
Üstüne üstlük Tanrı kelimesinin put ile hiçbir bağlantısı yokken, Allah sözcüğü “ilah” (el-ilah) ile bağlantılıdır. Bu gerçeği, “Lâ ilahe illallah!” sözünde açıkça görebiliriz.
Bugün, inanç açısından sıkışan Türk gençleri deizmden önce eski Türk inancını tanımalı ve ona yönelmelidir. Atalar dinimizin elbette ki yenilenecek yönleri vardır ama bugün terörist imal eden Emevi İslam anlayışından da Yahudilik ve Hıristiyanlıktan da bin kez üstündür.