Eski valiye şok suçlama: 30 milyarı 300 milyar yaptı
FETÖ soruşturması çerçevesinde tutuklanan Diyarbakır eski Valisi Hüseyin Avni Mutlu ile Yardımcısı Erol Özer hakkında, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na aralarında resmi evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçlamalarının da bulunduğu 8 ayrı suçtan, suç duyurusunda bulunan avukat Muzaffer Ava, dikkat çekici iddialarda bulundu. Ava, OHAL bölgesinde özellikle 1987 ile 2004 yılları arasında meydana gelen şiddet olaylarından ötürü zarara uğrayan vatandaşların zararlarının giderilmesi için 5233 sayılı kanunla bu kanunun amacı ve pratikteki nüfuzunun farklılık gösterdiğini belirterek, tarım arazilerinin fazla gösterilip devletin trilyonlarca lira zarar uğratıldığını söyledi. Ava, "Bu yasa kapsamında teşekkül eden komisyonlarda bazı yolsuzlukları zamanında tespit ettik ve bunu ilgili yerlere aktardık. Ancak özellikle herhangi bir ilerleme sağlayamadık. İşin peşini bırakmadık. Yolsuzlukları kağıt üzerinde tespit ettik" dedi.
Keşif mahalline gidilmeyerek, keşif tutanaklarının düzenlendiğini ve de bir kısım başvuruculara ait tarım arazilerinin gerçeğe aykırı olarak fazla gösterilip devletin trilyonlarca lira zarara uğratıldığını tespit ettiklerini aktaran Ava, "Burası çok önemli. Çünkü bu konuda İçişleri Bakanlığı da müfettiş tayin etmişti. Hatta o dönemin Mülkiye Başmüfettişi S.G. tarafından yapılan yolsuzluklar tespit edilmişti. S.G. tarafından tespit edilen yolsuzluklara ilişkin rapor sümen altı edildi. Tabii ki bunun nedenini biz İçişleri Bakanlığı'na Bilgi Edinme Yasası gereğince sorduk. Bize herhangi bir cevap verilmedi" diye konuştu.
"Bir menfaat çarkı var"
"İlk tespitin yapıldığı andan, sürnameler tanzim edilip, imzalandığı ana kadar bir menfaat çarkının olduğunu tespit ettik" diyen Ava, şunları anlattı:
"Bu menfaat çarkının içerisinde en alt düzeydeki memurdan, üzülerek söylüyorum ki avukatlar ve sorumluluk merciindeki en üst mevkide yer alan devlet personellerine kadar iştiraklerin olduğunu da biz şikayet dilekçemizde zikrettik. Başvuruculara ait tarım arazileri gerçeğe aykırı olarak fazla gösteriliyor ve devlet trilyonlarca lira zarara uğratılıyor. Ancak burada dikkatimi çeken şu oldu. Şunu belirtmeden geçemeyeceğim. Kendilerini insan hakları savunucusu şeklinde gösterip bu konuda militanca davranan insanların iştiraklerinin de olduğunu söylemek zorundayım. Öyle bir şey ki bir taraftan bakıyorsunuz insan hakları savunucusu mazlumların yanındayım diye sürekli bunun edebiyatını yapan, militanlığını yapan insanlarla, vatan millet Sakarya deyip milliyetçiliğin bayraktarlığını yapan insanların ortak bir siyasal, ortak bir duygusal zeminde buluştuğunu fark ettim. Bu duygusal zeminin ne demek olduğunu herkes de biliyor. Bunu tespit ettikten sonra defalarca İçişleri Bakanlığı'na müfettişlik raporunun ne aşamada olduğunu sormamıza rağmen tarafımıza herhangi bir cevap verilmedi. Yani menfaat çarkının içindeki insanların hüviyetleri, siyasal düşünceleri, bu işin vahametini ortaya koymaktadır. Tarım arazileri fazla gösterilip, örneğin 10 dönümse 100 dönüm gösterilip o 10 dönemin parası verilmiştir. Geriye kalan 90 dönümde bu menfaat çarkı içinde bölüştürülmüştür. Dosyalar incelendiğinde olayın vahameti ortaya çıkacaktır. Yargılama aşamasında hiçbir ilerleme kaydedemedik, idari aşamada da hiçbir ilerleme kaydedememiştik."
"Yolsuzluk olayı Mutlu'nun 500 milyarlık yolsuzluk olayından kat be kat fazla"
FETÖ yapılanmasının devletin tüm sinir uçlarına yayıldığını ifade eden Ava, soruşturmanın derinleştirilmesi durumunda yolsuzluk olayının Hüseyin Avni Mutlu'nun 500 milyarlık yolsuzluk olayından kat be kat fazla olduğunu iddia etti. Ava, şunları söyledi:
"Bağırsakların temizlenmesi gerekiyorsa aslında özelikle bu zıt kutuplarda görülüp ortak paydada buluşan insanların birlikteliklerinin de tespit edilip buna göre bir soruşturmanın derinletilmesi lazım. Görülecektir ki, bu yasa kapsamındaki yolsuzlukların daha önce Vali Hüseyin Avni Mutlu'ya atfedilen 500 milyarlık yolsuzluk olayından kat be kat daha fazla trilyonlarca lira yolsuzluğun olduğu görülecektir. Geriye dönük olarak mal varlıkları tespit edilebilir. Dosyalar getirebilir, tekrar keşfe çıkılabilir. A şahsının gerçekte ne kadar arazisi var, ne kadar yazılmış bunların hepsi kolaylıkla ortaya çıkabilecek erguvanlardır. Dolayısıyla hazır Türkiye'de bir değişim yaşanırken, yapısal anlamda biz de geçen hafta sorumluluk merciinde olan ki soruşturma derinleştirilirse daha fazla sorumlu insan ortaya çıkacaktır."Sorumluluk merciinde olan dönemin Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve özellikle vali yardımcı Erol Özer hakkında şikayette bulunduklarını anımsatan Ava, "Erol Özer sonradan duydum ki Mülkiye başmüfettişi olmuş. Aynen Hrant Dink'in davasında olduğu gibi bir istihbarat şefi o kadar ihmalkarlığına rağmen sonradan terfi almıştı. Ne şekil terfi aldığı şu an ortaya çıkıyor. Ama demek ki ilahi adalet bu dünyada da gerçekleşiyor. Erol Özer, geçen ay görevden alındı. Mahkemelerin vereceği kararla da en azından bu tescillenmiş olacak" ifadelerinde bulundu.
"Vali Mutlu masa başında 30 milyarı 300 milyar yapıyordu"
O dönem Hüseyin Avni Mutlu ile görüştüğünü aktaran Ava, "Vali Mutlu bana, İçişleri Bakanlığı'ndan tazminat talep edilirken 30 milyarın masa başında 300 milyar yapıldığını söyledi. Tabi ben nereden bileyim o dönemde Erol Özer'in, Hüseyin Avni Mutlu'nun FETÖ'den olduğunu. Tabi bu konuda yargı kararını verecek. Adalet ağır işleyen bir makine ama eninde sonunda tecelli edecektir. Kimsenin yaptığı haksızlık yanına kâr kalmayacaktır. Takke düştü her kesim için kel göründü" diye konuştu.
Vali Yardımcısı Erol Özer'in bir yolsuzlukla ilgili olarak o dönem Baro Başkanını aradığını ve başkanın Özer'e avukatlara yolsuzluk yapılmadığını dair kağıt imzalatmasını önerdiği iddialarında bulunan Ava, şöyle dedi:
"Bir anekdot anlatayım; Yine Kulp ilçesine bağlı bir köyde bir yolsuzluk yapıldığı gerekçesiyle başvuruculardan biri İçişleri Bakanlığı'na şikayet dilekçesi verdi. İçişleri Bakanlığı da gerekli incelemenin yapılması için Erol Özer'i görevlendiriyor. Erol Özer o köyde dosyası bulunan, vekilliği bulunan tüm avukatları vilayetteki odasına davet etti. O köyde benim iki tane dosyam vardı. Odaya girdiğimde benden önce bazı avukatlarla birlikte çaylar, sigaralar içilmişti. Oturduk. Durumu anlattı ve biz ne yapabiliriz diye sordu. Ben orada Erol Özer'e şunu söyledim, 'Eğer yolsuzluk dediğimiz varsa vardır, yoksa yoktur. Kaldı ki bunun üstüne sizin gitmeniz lazım. Soruşturma başlatacaksınız. Soruşturma neticesinde rapor düzenleyeceksiniz ve savcılığa vereceksiniz.
Bizi çağırmanızdaki amaç ne?' Bana söylediği şey şuydu, 'Ben avukat baro başkanını aradım. Bana o köyde bulunan başvurucuların avukatları çağırın, öyle bir yolsuzluk yapılmamıştır diye imzalarını alın, o şekilde tutanağı alın İçişleri Bakanlığı'na gönderin' dedi. Bunu söylediğinde ben şaşırdım. Erol Özer'in arayabileceği başka avukat yok mu? Kaldı ki orada ucuz bir taktik izledi. Yani işte baro başkanını aradım o da siz de aynısını yapın demeye getirmişti. Kesinlikle imzalamam demişti. İnsan hakları savunucusuyum diyorsan şunu söylemelisin. Sayın valim beni aramışsınız da böyle bir iddia varsa bunu önce siz soruşturun. Mağduriyete sebep verilmemesi için böyle demesi gerekirken tüm avukatları toplayın, böyle bir yolsuzluk yoktur diye imzalarını alın gönderin diyor. Bu sadece bana söylenmedi. Oradaki bir sürü avukat vardı. O avukatların huzurunda söylendi bu. Tabiî ki o avukatlar gelip ifade verir mi? Bilemem."