24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Eti Maden İşletmeleri

Hakan Topkurulu

Hakan Topkurulu

Gazete Yazarı

A+ A-

1980 yılı 2 önemli olay ile hayatımıza girdi. Birincisi 24 Ocak kararları, ikincisi ise anarşi ve terörü bitirme gerekçesi ile yapılan, ancak esas nedeni yıllar sonra belli olan 12 Eylül Darbesi. Evet 12 Eylül Darbesi, esas olarak 24 Ocak Kararları ile Türkiye’ye olduğu gibi o yıllarda tüm gelişmekte olan ülkelere dayatılan neoliberal ekonomi politikalarının pürüzsüz bir ortamda uygulanabilmesi için yapıldı.
Burada söylenen, toplumun özgürleşmesi gerekiyor, vitrinlerde herkes istediğini bulabilecek, ithalat serbest olacak. Bunun gibi sahte özgürlük türkülerinin arasında devlet ekonomik hayattan çekilecek. Bu şart; çünkü devlet ekonomik hayat içinde, ancak kaynakların israfına yol açar. Daha fazla lafı uzatmayalım. Hepimiz bunu yaşamımızda defalarca dinledik. Adeta DEVLET ÖCÜSÜ beynimize yıllarca nakşedildi.
Memur Özal’ın devletimizin başına ABD tarafından atanması ile birlikte her yerde yaşadığımız özgürleşme(!) ekonomide de yaşanmaya başladı. KİT’ler yok pahasına satılmaya başladı. En fazla içime dokunanlardan biri de SEKA’dır. Nedeni de, Türkiye yıllar öncesinden bu yana, 1934 yılında kurulmaya başlayan kağıt fabrikaları nedeniyle, kendi gazete kağıdını kendi üretip satar idi. 2018’de yaşadığımız krizde ithal kağıtla basılan gazetelerimiz basılamama tehdidiyle karşı karşıya kaldı.
Sonuç olarak; liberalizmi uygulama gözlükleri ile dünyaya bakmaya alıştırılan iktisatçılarımız, bürokratlarımız ve korkutulan halkımız, kamu yatırımlarından öcü gibi korkmaya başladı, aslında halen korkmaya devam ediyorlar.
Ancak, KARDELEN diyebileceğimiz öncü yatırımlar, belki birtakım zorunluluklardan kaynaklanan nedenlerle de olabilir, başladı. Derinlerde bir yerde KİT’lerin sesleri tekrar duyulmaya başladı. 25 OCAK 2019 tarihinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Fatih DÖNMEZ, BORON markası ile bir çamaşır deterjanının piyasaya çıktığını duyurdu. Ne alakası var Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının çamaşır deterjanı ile diyebilirsiniz. Ancak bu deterjanı üreten kurum Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğüne bağlı fabrika idi. Yani, bir KİT. Hani 1980’den bu yana öcümüz var ya, EKONOMİDE DEVLET ÖCÜSÜ hortlayıp geri geldi. Deterjanın hammaddesi dünya kaynaklarının % 60-70’inin Balıkesir, Bursa, Kütahya ve Eskişehir illerimizde olduğu bilinen BOR MADENİ idi. İlk olarak eşimden duydum. “Yerli milli deterjan çıkmış, aldım gayet iyi” dedi.
İnternete girince birtakım şikayetler okudum. Leke bırakıyor, durulanmıyor vs... En kesin ve doğru yorumu alabileceğim eşime sordum. “Katiyen ne leke bırakıyor, ne de durulanma sorunu var. Çok memnunum” dedi.
Eti Maden işletmelerinin web sitesine girdiğinizde yeni bir ürün ile karşılaşıyorsunuz. BOR KARBÜR. Reklamını da şöyle yapıyorlar: “SAVUNMA SANAYİMİZ BOR KARBÜR İLE GÜCÜNE GÜÇ KATIYOR.” Bor Karbür fabrikasının temeli 25 EKİM 2019 günü Bandırma’da atılmış. Bor Karbürün özelliği şöyle açıklanıyor. “Bor karbür, yeryüzünde elmastan ve kübik bor nitrürden sonra gelen en sert, en dayanıklı malzemedir. Ayrıca hafif olma özelliğiyle büyük değer taşımaktadır.”
Savunma sanayimiz ve nükleer uygulamalar dahil birçok alanda kullanımı mevcut. Bugüne kadar nereden ithal ediyorduk; ÇİN ve ALMANYA’dan. Artık kendimiz üretip satacağız. Dünyada yıllık üretimi 12.000-15.000 ton arasında. Bandırma’da ne kadar üretilecek; 1.000 ton/yıl.
Alın size en kolayından yatırım. Özel sektörü teşvikmiş, yapan kahramanmış falan. İşte devlet yapıyor.
SÖZÜN ÖZÜ “ÖCÜ” DERİNDEN VE YAVAŞÇA GERİ DÖNÜYOR. ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE AYAK SESLERİNİ DAHA GÜÇLÜ DUYACAĞIZ.
Bu arada Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı şirketlerinin neler yaptığını başka yazıda inceleyebiliriz. Sonuçta onlar da bir nevi KİT.