Evdeki hesap Dragao’ya uymadı
DÜNYA Kupası’na katılmak adına Porto'da ağzına kadar dolu Dragao Stadı’nda Portekiz'le oynamak tabii ki kolay değildi. Ama sonuçta ya Portekiz takımı ya da biz bu maçın sonucuna göre İtalya veya Kuzey Makedonya takımı ile final maçı oynayacaktık. Futbolda ümit bitmezdi. Futbolun güzelliği de buradan geliyordu. Bunu da, olası finalistin İtalya olacağını düşünürken, Makedonya İtalya’yı 1-0’lık sonuçla eleyerek gösterdi.
ORTA SAHA ZAYIF KALDI
Biz de futbolda taktiksel kurguyla nice takımların alt edildiği örnekleri gözümüzde canlandırdıkça Portekiz'i eleyebiliriz dedik. Sonuçta, Sırbistan da Portekiz’i deplasmanda 1-0'lık sonuçla yenmişti. “Biz neden başaramayalım?” dedik ve Sırbistan'ın taktiksel kurgusuyla, 3-4-3 dizilişiyle Dragao Stadı’nda sahaya çıktık. Kurgu güzel ama bunu uygulayacak oyuncu kadrosuna sahipsen başarılı olunabileceği gerçeği de aşikar. 3'lü merkez savunmanın kenar oyuncuları bu anlayış için hem yaratıcılık hem de defansif anlamda sıkıntılı. Orta sahada Orkun ve Hakan, ofansif anlamda yeterli, savunma anlamında yetersiz. Bu taktiksel dizilişin tutması ancak Portekizli oyuncuların etkisiz kalmasına bağlıydı ki yetenekleri üst düzey oyuncuların etkisiz olacağını beklemek büyük bir yanılgı olurdu.
KURGUYU UYGULAMAK KOLAY DEĞİLDİ
Yediğimiz ilk golden sonra rakibi sahasında baskıladığımızda kaptığımız toplarla maç öncesi arzuladığımız kurguya yaklaşsak da bu defansif dizilişle gol yememiz kaçınılmazdı. Çünkü 3 oyuncuyla defans yaptığın zaman, merkez savunmada kenar beklerin kademe anlayışıyla oynamaya alışkın stoperler devamlı olarak arkasına adam kaçırır. Bu oyun şekliyle oynamaya alışkın değil. Yurt dışında zaman zaman bu dizilişle oynansa da, 3'lü defansın kenar oyuncuları fiziksel olarak takımın en güçlü ve en yaratıcı oyuncularından oluşur. Bizim iki kenar oyuncumuz Berkan ve Zeki idi, orta sahada ise Orkun ve Hakan ikilisiyle bu kurguyu uygulamamız çok zordu.
TEŞEKKÜRLER KUNTZ
Elimizde sadece futbolun içinde yer alan şans faktörü kalmıştı, dakikalar 84'ü gösterdiği anda kazandığımız rüya gibi penaltıyla az daha istediğimiz gerçekleşiyordu ancak Burak Yılmaz herkesin umutlarını dışarı attı.
Kızılır mı, tabii ki hayır. Letonya karşılaşmasında son dakikada attığı penaltıyla umutlarımızı Porto’ya taşımıştı. Bize bu heyecanı yaşattı ya, canı sağ olsun. Tebrikler çocuklar, elinize ayağınıza sağlık. Ve tabii ki tebrikler Stefan Kuntz. Maç öncesi ve maç sonrası yapılan röportajlarda “Portekiz’in hocası 8 yıldır takımın başında, ben daha 8 aydır buradayım.” diye anlayana sivrisinek saz misali bir küçük anekdotla verdiğin mesaj, sergilediğin tutum ve örnek duruşun için her şeye rağmen teşekkürler...