25 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Facebook mu, Bricsbook mu; Instagram mı, Avrasgram mı?

Latif Bolat

Latif Bolat

Gazete Yazarı

A+ A-

“Bitini bile bedavaya vermeyen” Batı kapitalizminin, neden 8 milyarlık dünyanın her ferdine “free=bedava” e-posta, Facebook, Instagram veya Twitter hesabı vermek için can attığını hiç düşündünüz mü? Hatta, herkesin bir yolunu bulup onlarca sahte hesap açmalarına bile, niçin göz yumduklarını hiç merak ettiniz mi? Hani derler ya halk dilinde, hesap açtırmak için “ananızın nikahını bile istemekte olduklarını”, tüm hesap açtıranlar bilmiyorlar mı? Bu bedavalığı, sadece aldıkları reklam geliri ile açıklamak, yeterli olmayabilir bizce. O zaman, neden oluyor da gönüllü olarak, koştura koştura, kişisel tüm bilgilerimizi bu sosyal medya diyebileceğimiz şirketlere vermekteyiz?

Bu tür soruları sormak için, aslında çok geç bile kalmış durumdayız. Bunlara daha başından birer cevap istemek gerekirdi. Ama, bizleri o denli heyecanlandırdılar bu “küreselleşme “ masalları ile ki, en bilinçlimiz bile, çifter çifter hesap açtırıp, bize ait ne bilgi varsa tereddüt etmeden veriverdik ellerine.

BAŞKANIN HESABINI BİLE KAPATMA ÖZGÜRLÜĞÜ!

Türkiye’de seçimlerin iyice yaklaştığı bu dönemde, göreceğiz ki sosyal medya kampanyaları hayati bir rol oynayacaktır ülkenin kaderi üzerinde. Hatta, kendi Başkanlık seçimlerinden bir ay kadar önce, eski başkan Donald Trump’ın Twitter hesabını bile kapatacak kadar bir “dünya jandarması” rolüne soyunup, ABD seçim sonuçlarını önemli ölçüde etkilemediler mi ki? Bu sosyal medya şirketleri, nasıl oluyor da, ABD başkanının kaderi ile oynayacak kadar bile özgüvenli görünüp, o doğrultuda korsan rolü oynayabilmekte sizce? En eskisi bile, 20 seneden daha az bir süre önce piyasaya çıkarılmış olan bu sosyal medya “aletleri”nin bu gücü, sadece ortaya koydukları programlardan veya sundukları hizmetten mi aldıklarını düşünenlerdensiniz?  Öyleyseniz, veya bazı şüpheleriniz varsa, gelin bu konuya biraz farklı bir açıdan bakmaya çalışalım:

Şimdilerde birer imparatorluk haline gelmiş olan bu sosyal medya devlerinin en eskisi olan Yahoo bile, sadece 1997’de piyasaya çıktı. Hemen ardından Facebook 2004’te, Twitter 2006’da, G-Mail 2007’de, WhatsApp 2009’da, Instagram 2010’da tüm “insanlığın hizmetine” sunuldu. Yani sadece son yirmibeş senede, insanlığın tarihini değiştirecek, güya hükümetler üstü güce sahip bir sosyal medya krallığının birer serfleri olarak yaşamaktayız. Bu konuyla ilgili olarak en dikkat edilecek siyasi nokta, Sovyetler Birliği’nin 1991’te çökertilmiş olmasıdır. Bu tarih, Batı’nın reklamını yapıp dünyaya zorla kabul ettirdiği “Küreselleşme”nin başlatıldığı tarihtir de aynı zamanda. Ve takip eden on senede, iki kutupluluğun boşalttığı dünya sahnesine, birbiri ardınca, birer kültürel ve siyasal manipulasyon aracı olan sosyal medya şirketleri çıkıverdi.

UMUT VERİCİ İCATLARA KARANLIK MÜDAHALE

Tüm bu şirketleri kuranların, yirmili yaşlarda, yeni yetme üniversite öğrencileri olduğu efsanesi de, ilk günlerinden beri piyasaya pompalanır durur. Büyük ihtimalle, işin başlangıcını yapanlar gerçekten üniversitelerden, vizyonu ve teknik yeteneği olan gençlerdir elbette. Ama bir kere ortaya konulan ürün cazip hale geldiğinde, başka karanlık güçler devreye girerler ve işin rengi oldukça değişir. Çünkü emperyal devletlerin sistemi, ellerinden gelen her türlü aracı kullanmak yeteneğini, özgürlüğünü, parasını ve yetkisini kendilerinde bulurlar, tarihin eski zamanlarından bu yana. Milyon dolar verilmiş think-tank’larıyla (düşünce kuruluşları), oldukça yüklü sponsorluk sağlanmış üniversite bölümleriyle, ya da yoksul ülkelerden çaldıkları beyinlerle, zaten tüm amaç da bu değil midir? Bir zamanlar tüfekleriyle, toplarıyla yapabildikleri “fiili veya zihinsel işgali”, hem de çok kibar ve cömert görünümlü bir şekilde yapıp durmaktalar 25 senedir.

ALGORİTMAYI YÖNETEN, DÜNYAYI YÖNLENDİRİYOR

Bu işlerin diyalektiği bu ise, o zaman şöyle bir soruyu kendimize sormamız gerekir bizce: Eğer Batı’nın emperyal güçleri, bu tür sosyal medya araçlarını yaratıp bizlere yeni-sömürgeciliklerini dayatıyorlarsa, bizim buna karşı hiç mi umudumuz olmayacaktır? Yani bizler, Facebook, Twitter gibi onların kendi egemenlikleri için yarattıkları araçları kullanıp, onlara karşı savaşabileceğimizi düşünecek kadar saf mıyız ki? Daha iki gün önce, Kasım Süleymani’nin şehit edilmesinin yıldönümünde, şair dostumuz Hüseyin Haydar’ın Facebook’a koyduğu şiir için ne hallere düşürüldüğünü görmedik mi? Ve şundan emin olalım ki, Batı ile sürtüşmeler arttıkça, bu sosyal medya korsanlığının derecesi artacak ve günün birinde dayanılmaz ve kullanılamaz hale gelecektir. Kendi Başkanı Trump’a bile sansür koyabilme yetkisini kendisinde bulan bu tür sosyal medya imparatorluklarından, insaf ve anlayış bekleyerek yıllarımızı heder mi edeceğiz yani? Çözüm nedir o zaman?

YÜZDE 60’IN SOSYAL MEDYASI İÇİN ELELE!

BRİCS, Avrasya, Üçüncü Dünya, Gelişmekte Olan Dünya, Azgelişmişler gibi kategorilerle ifade edilen ülkeler, 8 milyarlık bu alemin üçte ikisini ve hatta daha bile fazlasını oluşturmaktadırlar. Çürüyen ve hızla kalite kaybına uğrayan Batı medeniyetinin karşısında, bu genç ülkeler hem geleceği, hem de gerçek insanlığı temsil ederler. Bunların sömürgecilik ve emperyalizm dönemlerinden kalma bir hesapları da vardır, bu çürüyen Batı karşısında. Dolayısı ile, Batı’nın yeni-sömürgeci sosyal-medya araçlarının karşısına, dünyanın bu yüzde 60’lık kısmının ortaklaşa kuracağı sosyal medya araçları düşünülüp, bir an önce gerçek hale getirilmelidir bizce. Zaten Facebook veya Google gibi araçların programlarını yazıp yönetenlerin büyük çoğunluğu da, mazlum milletlerin becerikli çocuklarından devşirilenlerdir. Bunu Silikon Vadisinde çalıştığımız 1990’li yıllarda ilk elden görmüştük. Çok kolaylıkla, Rusya, Çin, Hindistan, Endonezya, Türkiye, Brezilya, Arjantin ve Meksika gibi aynı gemide bulunan ülkelerin koordinesi ile, çok kısa zamanda, alternatif sosyal medya araçları yaratılabilir ve yaratılmalıdır! Ve Batı’nın emperyalist ve kültürel hegamonya aracı olan bu Batılı sosyal medya araçları, tarihin sayfalarında “eskimiş ve fonsksiyonlarını yitirmiş” birer tarihi eser haline getirilebilir ve getirilmelidir! Bu bir hayal filan da değildir. Bu araçlar birer bilgisayar yazılımıdır ve yazanlar zaten bizim çocuklarımızdır. Yapılacak tek iş, aynen ASELSAN ve BAYKAR başarılarında olduğu gibi, onların elindeki genç beyinlerimizi, milli duygularla ve tatmin edici şartlarla memleketlerimize geri getirip, bu kutsal görevi ellerine teslim etmektir. Gerisi çok kolay olacaktır.