Facebook’tan ajan devşirme çabaları!
Eskiden biraz daha gizli yaparlardı bu işleri. Desteklenmesi gerektiğini, mahalli büyükelçilerden öğrendikleri grup ve STK adı verilen kuruluşları, davet ederek maddi yardım teklif edilirdi. Ve o teklif toplantısında hazır bulunanlar dışında, kimseciklerin ruhu bile duymazdı böyle bir para gelmesini.
Şimdilerde, sosyal medyanın cazibesine dayanamayan milyarlarca insanı da hesaba katarak, artık çok açık bir şekilde yapmaktalar bu “akçeli işleri”. Sadece son bir haftada, Facebook’taki reklamlarını gördüğümüz “para tekliflerinin” ilanlarını yazımıza ekledik. Oradan da göreceksiniz ki sadece para da değil, o paralarla neler yapabileceğinizin eğitimini de size sunmaktalar. Böylece, hazır size verdikleri paranın, en verimli şekilde ise yaramasını da garantiye almak amacı var gibi.
BENİM ‘HARD POWER’İM’ SENİNKİNİ DÖVER
“Hard Power” dedikleri, bir ülkenin silahlı güçlerinin oluşturduğu yapı oluyor. Son beş bin senedir, imparatorluklar bu “hard power” sayesinde ayakta durdular, ya da yokluğu halinde de duramadılar. Sümerlerden başlayıp, Akadlara, Hititlere, Mısırlılara, Lidyalılara, Spartalılara, Perslere, Yunanlılara, Romalılara ve Osmanlılara kadar dünya çapında oyun kurmanın birinci kuralı bu oldu.
Anadolu, bir zamanların muhteşem devletlerinin, bu silahlı gücü kaybedip mezarlıklara döndüğünün kanıtı olan yüzlerce antik şehirle, bu duruma şahitlik etmektedir. Silahlı gücün varsa, sözün dinlenebilirdi. O gücün biraz da olsa sarsıldığında ise, devletinin sonu gelmiş sayılırdı. Hepimiz biraz biliyoruz ki, Yeniçeri Ocağı’nın yapısının bozulması, bizim kendi devletimiz Osmanlı’nın sonunu hazırlamıştı. Ve yükselen Avrupalı emperyalist ve sömürgeci ülkelerin “hard power”ları karşısında fazla bir şansı kalmamıştı yolun sonunda.
Nitekim o sebepten, Osmanlı Devleti büyük bir gürültü ile yıkılırken, Mustafa Kemal’in önderliğinde, Anadolu’yu temel alan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurup tamamıyla yok olmaktan zor kurtulmuş idik.
SOVYETLERİ YIKAN HAVUZLU EVLER
İki Dünya Savaşı ertesinde ortaya çıkan iki bloklu yapı da bu “hard power” sayesinde varlığını sürdürdü. Ama Sovyetlerin ideolojik üstünlüğüne karşı, ABD ve Batı, yeni yöntemler geliştirmek zorunda kaldı. Ve bu da “soft power” dedikleri, silahlı gücün dışında kullanabilecekleri bir güç haline geldi. Bunun ilk meyvelerini de Hollywood’ları ve akıttıkları müthiş paralar sayesinde, Sovyetler Birliğini yıkarak elde ettiler.
Seksen sene sosyalizm pratikleri altında yaşayan ve sosyalist hayat tarzını bir şekilde uygulamaya çalışan Sovyet halkı, ABD’nin “soft power” saldırısının altında ezildi. Ve devrimi öyle ciddi şekilde savunma çabaları bile olmadan, tarihin ilk sosyalist devleti yıkılmış oldu.
“Soft Power”in ne denli mükemmel bir araç olduğunu anlayan Batı emperyalizmi, özellikle de ABD, tüm kurumları ve özel kuruluşları ile, dünyada kayıtlı 200’e yakın ülkeye paralar akıtmak için mekanizmalar kurdu. Bu ülkelerde, kendilerinin hizmetinde olan kesimleri iktidar yapmak ve iktidarda tutmak için, ellerinde son 200 senedir topladıkları bilgi bankası da hazır beklemekteydi zaten. On dokuzuncu yüzyılın misyonerleri, yirminci yüzyılın Barış Gönüllüleri ve daha sonrasının her ülkede kurdurulmuş olan FETO tipi organizasyonları, zaten bugünler için kurulmuş ve desteklenmişti.
MİSYONERLİK, BARIŞ GÖNÜLLÜLERİ BOŞ YERE DEĞİLDİ
Böylece her toplumda işlerine yarayacak dernek, parti, şahıslar; “beşinci kol” olarak hizmete alındılar. Bu dernek veya şahısların etiketlerinde komünist, sosyalist, İslamist olmasının hiçbir engeli yoktu destek sunmak için. Yeter ki Batının etkisini, “soft power” olarak desteklesinlerdi. 1980’lere kadar, adının ABD ile anılması bile düşünülemeyen dernekler ve kişiler, birdenbire bu kaynaklardan akan paralarla, yumuşadılar ve siyasette yön değiştirdiler.
İnsan Hakları, evrenselcilik, özgürlük ve demokrasi gibi parlak ama içi boşaltılmış davalarla, bunların kasaları dolmaya başladı. Bu paralarla gazeteler, TV kanalları, dernek binaları, basında sürekli görünürlük türünden popülerleştirme çalışmaları, bunların emrine verildi emperyalistler tarafından.
Bunların bir parçası olarak, kimilerine Nobel ödülü, kimilerine Booker kitap ödülü, kimilerine de film ödülü bahsedildi, hak etmemelerine rağmen. Bakınız Bangladeş’e başkan yapılan Muhammed Yunus adlı şahsa, seneler önce verilen Nobel ödülünün neden verildiğini, böylesi kritik günlerde daha iyi anlayabiliyor muyuz?
Türkiye’de de günün birinde Bangladeş gibi ülkeyi karıştırdıklarında, Orhan Pamuk neden başa getirilmesin? Saçma bir fikir gibi gelebilir ama, işte önümüzde Bangladeş örneği taptaze durmuyor mu? Adamlar yüzbinlerce dolarlık Nobel ödülünü, boş yere bu şahıslara neden bahşetsinler ki, eğer gelecekte kullanamayacaklarsa?
PARA DA VAR, MUHALİFLİK EĞİTİMİ DE!
Şimdi gelelim Batı’nın diğer ülkelerde yaratmaya çalıştığı ve başarılı da olduğu para ile muhalefet satın almasına:
Facebook’ta Sosyal Hareketler Teknolojileri diye bir kuruluşun ilanları, hemen her gün yayınlanınca dikkatimizi çekti. Özellikle de Asya ülkelerindeki muhalefete hareketlilik kazandırma ve Turuncu Devrimler, Arap Baharı gibi isyan çıkarmada yeni teknolojiler öğretme iddiasında bu kurum. Açık açık, o ülkelerin muhaliflerini para ile hükümetlerini yıkmaya çağırmaktalar.
Bir açıdan “kendin pişir kendin ye” usulü bir durumla karşı karşıyayız: ABD ve Avrupa Birliği son iki yüz senedir sömüre sömüre içini boşalttıkları ülkelerde, artık kendilerine iyi hizmet edemeyeceklerini hissettikleri hükümetleri, bir zamanlar kendileri tarafından iktidara getirilmiş olsa bile, para zoru ile destekledikleri muhalefete yıktırıveriyorlar.
Elbette her ülkenin içinde sorunlar var olacaktır ve bunlar halkın kendi çabası ile çözülecektir. ABD ve Avrupalıların da kendi içlerinde muazzam problemleri yok mudur ki? Ama emperyalistler, bu sorunları kullandırıp özgürlük, bağımsızlık, sosyalizm, din, iman adı altında, artık işlerine ne yarayacaksa, muhalefeti güçlendirmekte ve zamanı gelince de iktidarları değiştirebilmektedirler. Son örneği de Bangladeş diyebiliriz.
SOROS YİNE SAHNELERDE
İlişikteki para teklifi ilanları, çok aleni biçimde Türkiye gibi ülkelerde yaşayan ve durumdan memnun olmayanlara yönelik ajanlık teklifi değilse nedir ki? Bakınız, bu sözünü ettiğimiz Sosyal Hareketler Teknolojileri adlı ajan devşirme kurumunun destek aldığı kuruluşlara:
American Jewish World Service (AJWS), 11th Hour Foundation, Amplify Fund, Andrus Family Fund,
Evelyn and Walter Haas Jr. Fund, Grassroots Foundation, Groundswell Fund, Hyams Foundation, Liberty Hill Foundation, NEO Philanthropy / Four Freedoms Fund, Open Society Foundations vb...
Eğer Google arama motorundan, bu destek veren vakıflarla ilgili kısacık bir araştırma yaparsanız, bu paraların nereden ve ne için geldiğini hemen göreceksiniz. Sadece bir tanesini, Open Society Foundation’u George Soros’un kurduğunu belirtip geçelim.
Her devlet, kendi varlığına bu tür “soft power” metotları ile kastedenleri tespit edip, etkisiz hale getirmekle mükelleftir. Yoksa, Bangladeş turu oluşumların bizim ülkemizde de meydana gelmesine hiç şaşırmamak gerek ileride. Bağımsız bir ülkede, sömürge dönemlerini hatırlatır şekilde “yabancı ajanlık” müessesinin tartışmasının bile olmaması gerekmez mi sizce de?