Fado ve Türkü
Ozan Gülay Diri ile tanışmamızın ardından birlikte Portekiz’e gittik (2013). Ben Ürünlü Köyü (İbradı) yemeklerini 8. Uluslararası Yemek Sanatları ve Bilimi Konferansında sunacak, Gülay Hanım da İbradı Türküleriyle dönmeyen denizcilerin arkasından söylenen ve anlamı “kader” olan Portekiz FADO’sunu karşılaştıracaktı. Lizbon’daki ilk gecemizde bir Portekiz kitarası ve iki klasik gitar eşliğinde; doğallık ve sade yerel giysisiyle dikkati çeken; uzun dalgalı kestane saçlarının bir kısmını arkaya toplamış genç bir kadın karşımızdaydı. Kubbeli, kemerli bir meyhanedeydik. On iki telli olan Portekiz gitarı, tınısıyla mandolini andırıyor ve tırnakla çalınıyordu. İlk parça, ünlü Fadista Amalia’nın söylediği Loucura (Çılgınlık) adlı ağıttı.
Şarkının sözlerinde kederli, inleyen bir yakarış vardı: “Ben bir Fado’cuyum/ Bilirim ki Fado’dan yarattığım şiirin ezgisinde yaşarım/ Konuşmak beni bana getirmez ama/ Tüm ruhumla Fado okurken/ Ruhlar bilir beni duymasını/ Ağlayın, ağlayın vatanımın şairleri/ Aynı kökten doğma bedenleri birleştirirken yaşam/ Eğer siz yanı başımda olmasaydınız/ Ne Fado olurdu, ne de benim gibi Fado şarkıcıları/ Bu ses, bu çok içli ses, hayatıma giren tüm ozanların marifeti/ Çılgınlık bu, biliyorum ama kutsansın şarkı söylemekten/ Acı çekmekten gelen bu delilik!
COİMBRA
Lisbon’dan Coimbra’ya geçtik. Portekiz kitarası, akordları ve boyları farklı olduğu için Lizbon ve Coimbra diye ikiye ayrılır. Fado burada siyah pelerinli üniversite öğrencilerinin sevdikleri kızın balkonu altında yaptıkları serenada denir. Coimbra Üniversitesi bitişiğinde eskiden doğumevi, şimdi ise Konukevi olan konakta kalıyorduk. Her saat başı, meydandaki Salvador Kilisesi bize zamanı hatırlatıyordu. Şehrin Almedina (Medine) semtindeydik. Arnavut kaldırımlı, bitişik dar cepheli yüksek evlerin sıralandığı eğri büğrü yokuştan aşağı inip, balıkçı lokantalarını geçince karşımıza çıkan Fado do Centra adlı Konser Salonundan 10 avroya iki bilet aldık, akşam altıda yerimizdeydik.
Bu kez sahnede etkileyici siyah pelerinleriyle 4 erkek şarkıcı çıktı. Solist “Dünyanın en tanınmış Fado parçası “Fado do Coimbra” ile konserimize başlıyoruz dedi: “Coimbra bir hayal ve gelenek dersidir/ Şarkıdır öğretmeni, Mehtaptır fakültesi/ Kadındır kitabı/ Hasret çeken ve ifade etmesini öğrenenlerin/ Kavakların şehri Coimbra/ Sensin halen başkenti Portekiz aşklarının/ Yazık ki, bir zamanlar Coimbra/ Gözü yaşlı yurdudur Güzel İnes’in öyküsünün/ Şarkılarının Coimbra’sı/ Öyle hoştur ki içine çıplak kalplerimizi koyar/ Mezunların Coimbra’sı/ Senin şarkıcın olan bizler için/ Sensin aşkın kaynağı”
Neşeye şarkı olan Coimbra Fado’sunu pek farklı bulmuş ve çok beğenmiştik. Merakla Kuğu gerdanlı Kraliçe Ines’in kim olduğunu araştırdık ve Portekiz Kralı IV. Alfonso oğlu Don Pedro’nun düğününde aşık olduğu kuğu boyunlu İnes’in Coimbra’da tutsak edildiğini ve öldürüldüğünü öğrendik.
KINA TÜRKÜSÜ
Konserden sonra müzisyenler Gülay Hanım’dan bir türkü dinlemek istedi. Bunun üzerine onlara Türkü’nün bir düğüne ait olduğunu anlattık. Kına Gecesi erkek evi kıza der ki:
Selamın aleyküm selam verelim/ Uzat sağ elini kına vuralım/ Biz hakikatliyiz sizi görelim/ Al kına eline mübarek ola/ Bu hayırlı iştir ermeyen ere/ Zambaklar açılmış kadife rengi/ Ortaya kurulmuş âlemin cengi/ Çok şükür bulmuşlar menendi, dengi/ Alı kına eline mübarek ola/ Bu hayırlı iştir ermeyen ere/ Gökyüzünde öten turna kuşu/ Ela gözlerden akıtma yaşı/ Oğlumuz pek de civan bulunmaz eşi/ Al kına eline mübarek ola/ Yarın öğlene dek emanet kala/ Kız Evi oğlana der ki ‘Sefa geldiniz canım’ şöyle buyurun/ Mübarek aylarda sünneti vurun/ Kardeşim usludur günlerin görün/ Vurmuşlar kınasını mübarek ola/ Gökyüzünde telli turna ötüşür/ Hayırlı işlere Hızır yetişir/ Taze ölümlere bağrım tutuşur/ Vurmuşlar sünneti mübarek ola / Maşallah yakaya bir güneş doğmuş/ Emsalsiz kardeşim emsalin bulmuş/ Çok şükür atalar bugünü görmüş/ Vurmuşlar kınasın mübarek ola.
Bu türkülerin “doğaçlama olup, sekiz on dörtlüğe kadar” çıkabildiğini, “her iki ailenin kendi yakınları tarafından” yakıldığını; “aileler arasında geçen olumlu ya da olumsuz diyalogları, yakın tarihlerde yaşanan ölüm gibi olumsuz olaylardan duyulan hüznü” yansıttığını, burada amacın “yaşananları taze tutmak olduğu gibi, biraz da insanların yaşananlarla ilgili içlerini dökmesi” olduğunu dilimiz döndükçe anlattık. Ardından ozan Gülay Diri’nin def eşliğinde söylediği “Geliyor düğün alayı, kaynanalar çeksin halayı” adlı kutlama türküsünü söyleyip oradan ayrıldık. Fado ve Türkü birbirinden hoşnuttu.