Fakirin oyu zenginin partisine
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bu yana siyaset dünyası böyle rezalet, böyle lüks düşkünlüğü, halkın parasını böyle acımasızca harcama, böyle görmemişlik, böyle zulüm, böyle korku dolu bir yaşam, demokrasiye ve temel haklara böylesine sırtını dönme, emeğe ve emekçinin haklarına böyle hor bakışı asla yaşamamıştı. Bir savurganlığı, yüzsüzlüğü ve bir korku filmini otuz altı kısım tekmili birden yaşıyoruz. İnsanların geleceğe yönelik hiçbir umutları yok, karakola tanık olarak girip sanık olarak çıkma korkuları var. Yargıya güven dibe vurmuş, sokaklarda bir dilim ekmek için dilenenlerin sayısı artıyor, Diyarbakır’a gidenlere, “Türkiye’den mi geldin?” diye soruluyor. Sanki orası başka bir ülkenin başkenti. Nasıl bir toplum olduk? Nereye gidiyoruz? Ucunda ışık görünmeyen bu korku tüneline nasıl girdik? Bu karanlık tünelden nasıl kurtulacağız?
MERSEDES LÜKSÜNE DEVAM PLAKETE HAYIR DÖNEMİ
Siyasetin gündeme getirdiği çelişkiye bakar mısınız. Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı’na onlarca sıfır kilometre en pahalısından Mersedes alınıyor ama halka hükümetin tasarruf politikası başlattığı müjdesi verilerek plaket verme yasağı getiriliyor. Böyle bir komikliği ülkesine yaşatan başbakan acaba hangi ülkede var. Bu ne yaman çelişkidir ki hiç çekinmeden bu komiklik politika diye halka sunuluyor ve halk enayi yerine konularak halkın kendisi ile alay edildiğinin ayırdına varamayacağı sanılıyor. Demokrasinin en iyi tanımını Amerika Cumhurbaşkanlarından Abraham Lincoln yapmıştır: Demokrasi halkın halk tarafından halk için yönetimidir. Demokratik düzen halk yararına işletildiği, halkın sağlıklı, güvenli, mutlu yaşamı amaçlandığı zaman güzeldir ama demokrasi halkın değil de bir avuç yönetenin, bir avuç mutlu azınlığın çıkarına kullanıldığı zaman çirkinleşir. Bugün ülkemizde bir avuç azınlığın çıkarına işletilen, bal tutanların parmaklarını bolca yaladıkları çirkin bir demokrasi sergilenmektedir.
DAVUL EMEKÇİNİN SIRTINDA AMA...
Bu ülkede geçimini emeği ile sağlayanların seçmen çoğunluğunu oluşturduğu bir gerçektir. İş sözleşmesi ile çalışanlar, kamu görevlileri, kendi hesabına çalışan esnaflar ve bunların bakmakla yükümlü oldukları aile bireylerinin toplamı elli milyon dolayındadır ve çoğu da seçmen olma yaşındadır. Nasıl oluyor da çoğunluğu emekçi olan seçmenler emekçiye hor bakan, onun temel haklarını tanımaktan kaçınan, yandaşlarını ve yöneticilerini zengin etmekten başka bir derdi olmayan, yolsuzlukları mübah gören bir siyasi partiye oy verebiliyor anlamak mümkün değil. Bunun son örneği asgari ücret uygulamasında görüldü. Bir devlet kurumu olan Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) bir insanın yoksulluk sınırında yaşaması için 1424 liraya ihtiyacı olduğunu söylerken asgari ücrete günde iki lira zam yapılarak net 949 liraya çıkarıldı. Yaklaşık 9 milyon insanın asgari ücretle çalıştığı bu ülkede bu para bir işçinin değil bir işçi ailesinin yaşaması için uygun görülüyor. Asgari ücretin belirlenen yeni düzeyi tam anlamı ile rezalet ve insan onuru ile, yaşama hakkı ile tam anlamı İle alay etmektir.
ÜLKENİN KURTULUŞU EMEKÇİNİN OYUNA BAĞLI
AKP’ye oy veren işçiye, memura, esnafa, “Sana verilen değer bu kadar, bu iktidarı sen yarattın, sesini çıkarmaya, şikayet etmeye hiç hakkın yok, sana yaşatılan acı ile yaşamaya mecbursun” mu diyeceğiz? Soma’da yaşanan iş cinayetine rağmen bu partinin Cumhurbaşkanı adayına çoğunlukla oy veren, işyerleri kapatılarak yabancılara peşkeş çekılen TEKEL işçilerine, “Oh olsun” mu diyeceğiz, özelleştirilerek yandaşlara adeta bağışlanan ulusal değerlere ve yandaşlar tarafından sokağa atılan işçilere ne diyeceğiz? Bu sonuçtan AKP’ye oy veren emekçiler değil onları aydınlatmayan, onlara siyasal bilinç vermeyen sözde muhalefet yapan partileri, işçi ve memur sendikaları, emekçiye uzak duran aydınları suçlamamız gerek. AKP’nin iktidar olmasında hepimizin suçu var. Bu yıl yapılacak seçimlerde AKP’den bu ülkeyi kurtarmak için ne yapmak gerekiyorsa yapmak zorundayız yoksa bu düzen böyle daha da kötüleşerek devam ederse kafalarımızı vuracak duvar bile bulamayabiliriz çünkü AKP duvarları bile satarak yönetmeye devam edecektir.