Fareler!
Seçimler kapıya dayanınca en çok kim mutlu olur? “Adaylar” diyorsanız yanıldınız...
Çünkü onlar için “belirsizliklerle” doludur seçim öncesindeki günler...
Bayrakçılar, flamacılar, pankartçılar mutlu olur.
Matbaa sahipleri, otobüs, minibüs kiralayan firmalar...
Ses sistemi ve sahne düzeni kuran şirketler...
Miting meydanlarına yakın esnaf...
Simitçi, köfteci, kokoreççi, sucu, ayrancı, limonatacı, kağıt helvacı...
Baloncu mutlu olur.
Bir de “miting fareleri!”
***
Merak ettiniz değil mi, “miting fareleri”nden kimi kast ettiğimi?
Yankesicilerden söz ediyorum.
Çok partili sisteme geçtiğimiz günden beri ülkenin seçim havasına girmesi en çok bunları mutlu eder. O gün hangi partinin mitingi varsa, elinde o partinin bayrağıyla miting alanına dalarlar, sonra da kendilerine kurban ararlar...
En çok da iktidar partisinin mitinglerini severler...
Çünkü iktidarın mitinglerine gelenlerin cüzdanları genellikle daha kabarık olur!
***
Kürsüdeki hatibi coşkuyla alkışlayan, kendisinden geçercesine slogan atan, kılığı kıyafeti düzgün birini bulunca, yanına yanaşıp icra-i sanat eyler miting faresi...
Cepteki parayı, çantadaki cüzdanı kapıp kimselere çaktırmadan meydanın öbür tarafına geçer ve bir-iki kişiyi daha çarpıp sırra kadem basar!
Bu kural, aşağı yukarı her miting için geçerlidir.
Her mitingden sonra bölge karakolları “çarpılan mitingzedeler” ile dolup taşar...
***
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Erzurum’daki mitinginde yankesicilik yapan 60 yaşındaki H.E. suçüstü yakalanmış...
Üç kişinin 425 lirasını çalmış ama tam dördüncü kişiyi de soyuyormuş ki... Enselenmiş!
Oysa bu işin raconu bellidir:
Aç gözlü olmayacaksın, aza tamah edeceksin, işi tadında bırakacaksın!
Üç kişiyi soymuşsun; çekip gitsene evine be adam...
***
Polis, H.E.’nin üzerinde, çaldığı paraların yanı sıra bir de liste bulmuş...
Bu liste, Davutoğlu’nun 9 ayrı ilde yapacağı mitinglerin yerini ve saatini gösteriyormuş...
Düşünsenize adam ne kadar yoğun çalışıyor!
Tıpkı “kürsüdekiler” gibi...
Tek farkları, kürsüdekiler ayakkabı kutularıyla ve “sıfırlayamayacak kadar çok” götürürken, “meydandakiler”in üç kişiden en fazla 425 lira kaldırabilmeleri!
***
Yani...
Fare olacaksan bile...
Büyük olacaksın kardeşim!
Yoksa adamı böyle yakalayıverirler; götürürler merkeze...
Haber yaptırırlar herkese!
(156+6)
Abdullah Bey...
Tam 7 ay 3 hafta boyunca işgal ettiğiniz Huber’i boşaltmanız için 156 yazı yazdım.
Şimdi de “kendi evim” dediğiniz 20 milyon lira değerindeki evi hangi parayla aldığınızı ve Huber’de oturduğunuz süre boyunca yapılan masraflar için kaç lira ödediğinizi soruyorum...
Yine tek satırlık açıklamayı çok görüyorsunuz!
Siz beni yanlış anladınız Abdullah Bey...
Ben sizi eleştirmiyorum; size, “suç işleyip işlemediğinizi” soruyorum.
Bu sorulara yanıt vermemek, suçu kabul ettiğiniz anlamına gelir ki...
Bu durumda söz artık cumhuriyet savcılarına düşer!
GÜNÜN SORUSU
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün yaptığı araştırmaya göre ülkemizde her 10 kişiden 7’si rüşvetin son iki yılda arttığını söylemiş... Sorum basit:
Rüşvetin artmadığını söyleyen her 10 kişiden 3’ü, bizzat “rüşvet alanlar” olabilir mi?
‘UYUYAN GÜZEL’İN TURKCELL’İ!
Dün bir gazetede okudum; iki yıl önce yönetimi devlete geçen Turkcell , AKP’nin arka bahçesi haline gelmiş...
Şirketi dünya devi haline getiren profesyonel yöneticilerin tamamı tasfiye edilmiş; yerlerine AKP’liler doldurulmuş...
Örneğin; 2013’te yapılan ilk operasyonda şirketin yönetim kuruluna AKP’li eski Kültür Bakanı Atilla Koç (uyuyan güzel) ile eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler getirilmiş...
Daha sonra partinin İzmir eski il yöneticisi Bekir Pakdemirli de bu kadroya monte edilmiş!
Peki; sonuç ne?
Şirketin pazar payı düşmeye başlamış!
***
Bu dönem çok konuşulacak, çok yargılanacak, çok mahkûm edilecek ama...
Önce bir “geçmişe gömülmesi” gerekiyor.
Bunun için de görev size düşüyor!
FEN!
YÖK Başkanı, öğrencilerin ilgi göstermediğini öne sürerek 35 üniversitenin kimya, 31 üniversitenin fizik, 22 üniversitenin biyoloji, 7 üniversitenin de matematik bölümlerinin kapatılacağını açıklamış...
Tabii canım; fiziğe, kimyaya, biyolojiye, matematiğe ne gerek var?
Bunları öğrenen gençler, hayatı sorgular; safsatalara, hurafelere inanmaz...
Sürüden ayrılır!
Bu yüzden “pozitif bilimler”e yönelik bütün fakülteleri kapatacaksın; yerine ilahiyat fakültesi açıp bol bol gerici yetiştireceksin!
Çünkü, onlar “biat” eder, sorgulamaz...
“Yeni Türkiye”ye gereken de “dindar ve kindar bir nesil” olduğuna göre, YÖK Başkanı doğru yoldadır!
GÜNÜN İSYANI
AKP’den seçildiği günlerde, “Ben bilmem, büyüklerim bilir” diyen ve bundan utanmayan Fethullahçı Hakan Şükür, artık muhaliflikte (!) sınır tanımıyor... Dün Twitter’de Deniz Gezmiş’in bir mahkeme sırasında çekilen ve altında “Hakim: Neye gülüyorsun? Deniz Gezmiş: Duvarda adalet yazıyor ona gülüyorum” diyalogu bulunan fotoğrafını paylaşarak, “Şimdi de duvarlarda adalet değil ‘saray’ yazıyor Deniz!” demiş... İsyanım kendisine:
Bu sözler sana mı ait, “büyüklerine” mi?