Faruk Duman’ın masalları
Faruk Duman’ın “Kargasabunu” masalları yakın zamanda yayımlandı. Kitap, hortlak, hayvan, kahraman, peri, düzenbaz vb. kategorilerin birbirine geçtiği 10 masaldan oluşuyor. Yani bir masal formunun bütün özelliklerini taşıyor.
Duman bizi, bu masallarla, “büyülü, gerçeküstü, hayallerle dolu” bir dünyaya açıyor. Zaten çocukluğundan beri onun için yazma eyleminin bu dünyalara yolculuk olduğunu öğreniyoruz. Bugün bu düşünceye her zamankinden daha yakın hissettiğini de eklemeden geçmiyor.
Kuşkusuz roman, öykü gibi ebedi türler, gerçeklik ile hayal arasında diyalektik bir yapıyı da yansıtırlar. Ancak masal, bu bakımdan, en olgun tür olabilir. Çünkü masal, simgeciliğine ve gerçeküstü öğelerine rağmen, ortaya çıktığı toplumun değerlerini açık eden bir gerçekliğe de ulaşır. Halkbilimin araştırma konuları içinde masalın önemli ve öncelikli bir alan olmasının ve antropolojik malzeme olarak da kullanılmasının nedeni budur. Masalın oluştuğu ortam ve simgeleri, bize, toplumların doğa algıları, günlük yaşamları ve tarihsel süreçleri, bireysel ve yerel sorunları gibi başlıklar altında çok şey anlatır.
Buradan masalları mitolojilerden ayıran temel verilere de ulaşırız. Masallar daha çağdaşımız olan metinlerdir. Bizi daha çok heyecanlandırır. Kendimize, hayatımıza, dünyamıza dair çok şey buluruz anlatısı içinde. Doğaüstü formlarına rağmen onları garipsemememiz de bundandır.
GELENEKLE İLETİŞİM
Çağdaş yazı türlerinin, mitolojilerle yarışacak ölçüde masaldan da yararlandığını biliyoruz. Çünkü masalın sade ama derin, tahmin edilemez ama anlaşılır hikâye formu, dil güzelliği, “ses sanatı” çok malzeme sunmaktadır. Duman’ın, masal dünyasına hayranlık duyması boşa değil. Köklerini millî kültürümüzün derinlerinde araması, ayaklarını coğrafyamızın ve Türkçemizin üzerine olabildiğince sağlam basması bir yazarın en büyük üstünlüğü değil midir? İşte Faruk Duman’ın yaptığı, çocukluğundan itibaren bilincinde ve his dünyasında biriken malzemeyi, muazzam üslubuyla yeniden, daha canlı, daha efsunlu, daha ulu sunmak.
Zevkle okunuyor bu masallar, okur okumaz başkalarıyla paylaşmak heyecanı içinizi kaplıyor. Ancak Faruk Duman gibi anlatamayacağınız için hayıflanıyorsunuz. Keşke masal anlatmasını bilseydim diyorsunuz. Ancak onun da yetmeyeceğinin farkındasınız. Ama olsun, ya bu masalları hiç okumasaydınız.
“Yağız at” bilincinizde kişniyor. “Değerli taş” yüreğinizde saklı. “Ak ekmek”, üstünde dumanlar tüten sofranızın en değerli katığı. “Kuru balık”, sadece denizlerinizin, göllerinizin değil, toprağınızın da mayası. “Al halı”, ayağınızı basma, üzerinde gezme özleminiz. “Kara desen”, bedeniniz, giysiniz, çağlayan diliniz.
Masal, “gelenekle iletişim”dir. Böyle olduğunu bilelim ya da bilmeyelim, fark etmez, çocukluğumuzdan bu yana hepimiz bunun içindeyiz. Faruk Duman’ın masalları ise, bizim gelenekle iletişimimiz olarak değil, geleneğin bizimle iletişimi olarak okunmalı.
Gökten üç elma düşerse, biri payınıza düşecek.