Fatma Girik’in ağlatan anısı
Fatma Girik denilince aklıma gelen ilk şey, rol aldığı filmler, belediye başkanlığı, televizyonculuğu, “Erkek Fatmalığı”, politik duruşu, şu bu değil, yıllar önce gencecik bir kızken yaşadığı bir olay, hiç unutamadığı bir anısı oluyor. İnsanda bir Kemalettin Tuğcu öyküsü okuyormuş duygusu uyandıran, dramatik bir olay bu. Yeşilçam filmlerinin mendil ıslattıran sahnelerinden biri gibi… Bu olayı, sinemamızın iki dev ismi, Atıf Yılmaz ve Memduh Ün’ün anı kitaplarından öğrendim. Belli ki Fatma Girik sık sık dile getirmiş, acısını hep içinde duymuş çünkü.
Önce Atıf Yılmaz’ın “Söylemek Güzeldir” (Afa Yay., 1995) başlıklı anılarına göz atalım. Usta yönetmen, 1957’de Ethem İzzet Benice’nin romanından sinemaya uyarladığı “Beş Hasta Var” filmiyle ilgili şöyle yazmış:
CEPLERİNDEKİ SON PARAYLA
“Beş Hasta Var’la ilgili Fatma Girik’in çok acıklı bir anısı vardır. (Ben hiç hatırlamıyorum). Fatma’yla annesi o dönemde filmlerde figüranlık yapıyorlarmış. Sultanahmet’te sefil bir medrese odasında yaşıyorlar. (Fatma daha sonra bana o odayı göstermişti). Ceplerindeki son parayı yol parası yapıp Lale Film’e geliyorlar. O gün ana-kız figüranlık yapıp akşam eve yiyecek bir şeylerle dönmek ümidindeler. Güya ben, gelen figüranlara bakıp, bazılarını seçip onları geri yolluyorum ve Beyoğlu’ndan Sultanahmet’e ağlayarak, yayan dönmek zorunda kalıyorlar.
Fatma’nın uydurduğunu sanmıyorum (…) Fatma şimdi zengin ve ünlü ama hikâyesinin beni, bu satırları yazarken bile fazlasıyla üzdüğünü söylemeliyim.” (s.129)
Fatma Girik’in yaşam arkadaşı Memduh Ün de “Futbolcudan Yönetmen” (Horizon Yay., 2012) adlı anı kitabında aynı olaya, 1958’de “Murada Ereceğiz” filmi dolayısıyla Girik’le ilk tanışmasını anlatırken yer veriyor:
KARPUZ SEÇER GİBİ
“Başrolde oynayan Fatma Girik, on altı yaşında ama yaşından büyük gösteren bir kızdı. İkinci üçüncü sınıf filmlerde oynuyordu. Fatma Girik’in annesi Münevver Hanım figürandı. Gençliğinde fabrikalarda çalışmış, sonra paraya ihtiyaçları olduğu için figüranlığa başlamış. İstanbul Kız Lisesi birinci sınıfa giden Fatma’yı da yanında götürürmüş. Bu dönemde Atıf Yılmaz ‘Beş Hasta Var’ı çekiyormuş, figüran olarak Münevver Hanım’la Fatma sabahtan gitmişler. Bizim insanlık dışı ama zorunlulukla yaptığımız bir davranış şekli vardı. Figüranlık için gelmiş olanları sıraya dizer, düzgün olanları karpuz ya da domates alır gibi seçer, geride kalanları gönderirdik. Bunu yapmazsak figürancılar bizi sömürürdü. Atıf da o sabah seçim yaparken Fatma’yla annesini göndermemiş mi! Ana kız, Sultanahmet’teki evlerinden sabahın kör vaktinde, ceplerinde yalnızca tramvay parasıyla çıktıkları için taaa Mecidiyeköy’den, oturdukları Sultanahmet’e kadar ağlaya ağlaya tabanvayla dönmüşler. Nereden nereye!” (s. 196)
Memduh Ün’e “Nereden nereye!” dedirten, Türkiye’nin gerçeğidir, Yeşilçam’ın gerçeğidir, en alttan gelip yıldız mertebesine yükselen ama hiç şımarmayan, nereden geldiğini hiç unutmayan Fatma Girik’in gerçeğidir.
Fatma Girik’i, Şoför Nebahat olarak, Kadın Hamlet olarak, Zilli Nazife olarak hatırlayacak ve çok özleyeceğiz. Huzur içinde uyusun.